07 Haziran 2021 00:10

Bir EURO hikayesi: Diktatörün biri kendi kalesine, iki golü

Francisco Franco

Francisco Franco | Fotoğraf: Anefo/Wikimedia Commons

Paylaş

29 Mayıs 1960’ta Moskova, kritik SSCB-İspanya eşleşmesinin ilk maçına ev sahipliği yapacaktı. Eşleşmenin kazananı Fransa’da düzenlenecek tarihin ilk Avrupa kupasına katılma hakkı kazanacaktı. Kıta turnuvası fikri İngiltere, Batı Almanya, İtalya gibi devlerin ilgisini çekmemişti. Bu ülkeler elemelere katılmayınca son dönemde Real Madrid’le gücünü gösteren İspanya önemli bir favori haline gelmişti.

Fakat General Franco’nun sarayına korku hakimdi. SSCB’ye karşı alınacak bir yenilgi… Rövanşta Madrid’de stadın gönderine komünizmin bayrağının çekilmesi zorunluluğu… Bu ihtimaller, futbolu içeride-dışarıda stratejik bir propaganda malzemesi olarak kullanan Franco’yu uykusuz bırakıyordu. Ve maçtan kısa süre önce, takım uçağı havaalanında kalkışa hazırlanırken karar verildi, Moskova’ya gidilmedi. Franco meşhur “kendi kalesine golüyle” baş düşmanına Fransa biletini ve nihayetinde Avrupa’nın en büyüğü unvanını hediye etti. SSCB önce Çekoslovakya’yı sonra Fransa’yı 5-4’le geçen Yugoslavya’yı yenerek ilk Avrupa kupasının (o dönem adı Avrupa Uluslar Kupası idi) sahibi oldu.

İlk Avrupa kupası finallerinin sosyalist ülkelerin hakimiyetinde geçmesi Euro ’64’e bakışı değiştirdi. Batı Almanya hâlâ yoktu ama İngiltere ve İtalya resme dahil oldu. 1960’ın sözde “mağduru” İspanya, 1964’ün ev sahipliği için bastırdı ve istediğini aldı. Finalistler İspanya-Macaristan ve Danimarka-SSCB idi. SSCB, Franco’ya muhalefetin önemli merkezlerinden Barcelona, Camp Nou’da Danimarka’yı rahat yendi. İspanya ise güçlü Macaristan’ı uzatmalarda mağlup etti ve gözler finale çevrildi.

1964 aynı zamanda İspanya İç Savaşı’nın sona ermesinin 25. yılıydı. Rejim ve himayesindeki medya bu seneyi “Barışın 25. Yılı” olarak tanımlıyordu ancak işin aslı “barış” sadece kazananlar için geçerliydi. Savaşın kaybedenleri yani Cumhuriyetçiler, komünistler, Katalanlar, Basklar büyük baskı altındaydı. Franco ve medyası, Euro ’64’ü rejimin 25 yıllık karnesinin alınacağı bir sınav olarak görüyordu. Sınav nispeten kolaydı çünkü sorular çalıştığı yerden gelecekti (futbol) ve kendi evindeydi. Kolay olmadı ama Real Madrid’in sahası Santiago Bernabeu’da İspanya, SSCB’yi 2-1 yenerek kupayı müzesine götürdü. Zafer hem içerideki “hainlere” hem dışarıdaki “düşmanlara” karşı kazanılmıştı.

Ertesi gün İspanyol medyası için majestelerini yıkayıp yağlama günüydü. Golleri atan Pereda ve Marcelino’dan çok General Franco övülüyordu. Marca’ya göre başarı, başkanın spor politikalarının ürünüydü. ABC’ye göre “Komünizme karşı zaferle doğan devlet, ekonomik, sosyal, kurumsal gelişimini daha derli toplu, olgun ve birlik içinde sürdürüyordu.”

1964 finalinin “savaş”tan hallice bu niteliği farklı kökenlerden gelen futbolcuları da etkiliyordu. Özellikle aidiyetleri sorgulanan Katalan ve Basklar stresli bir sınav vermişti. O isimlerden biri olan Barcelonalı Josep Maria Fuste finali “Katalan’ım ama kim için oynarsam oynayayım kazanmak isterim. Futbol oynuyordum ve eğlenmek, kazanmak istiyordum. Onlar bizden daha iyiydi ama şans bize güldü” diye anlatıyordu.

Maç sonrası Teknik Direktör Villalonga oyunculara 9’da otel lobisinde olmalarını söyledi, Franco’nun sarayına gidilecekti. “Hareketli” bir gece geçiren Fuste, uyandığında saat 11’di. Banyo yapmadan, üstünü değişmeden, ayağında sandaletlerle saraya gitti. Neyse ki zamanında yetişmişti ama kılığına bakan bunu dönemin İspanya’sında “Katalan futbolcunun General Başkan’a karşı meydan okuması” olarak görebilirdi.

Tebrik sırasında Franco, Fuste’yi özel bir meseleyi konuşmak için odasına çağırdı: “Sinyor Fuste gördüğüm kadarıyla askerliğinizi yapmamışsınız.”

Fuste’nin korktuğu başına geliyordu: “O dönem üç yıllık askerlik için Afrika’ya dahi gönderilebiliyordunuz. Yanlış adamın eline düşerseniz hayatınızı cehenneme çevirebilirdi, özellikle de yukarıdan emir gelmişse.”

“Evet General,” dedi Fuste, kaderine razı olmuştu, Franco yanıt verdi: “Artık yaptın. Vatanına borcunu ödedin.”

Diktatörün ikinci golü en azından bir muhalifi askerlikten kurtarmıştı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...