5 Haziran 2021

‘Genç Ahmed’in acıları!

Fotoğraf: Basın görseli

Belçikalı yönetmen kardeşler Jean-Pierre Dardenne, Luc Dardenne, otuz yıldır Avrupa’nın yaşadığı dönüşümü mümkün olduğunca yoksulların gözünden anlatmayı tercih ediyorlar. Alt sınıfların, kadınların, çocukların ve gençlerin ekonomik, demografik ve kültürel dönüşümler karşısındaki savruluşlarını, çaresizliklerini anlatan sinemalarıyla çağa tanıklık ediyorlar adeta. Bu çabaları hem seyirciden hem de festivallerden iltifat da görüyor haliyle.

Daha önce 1999’da “Rosetta” ve 2005’te “Çocuk - L’enfant” ile iki kez Altın Palmiye’yi kazandılar. 2019’da yönetmen ödülü kazandıkları “Genç Ahmed” (Le jeune Ahmed), aynı yıl Türkiye’de Filmekimi’nde seyirciyle buluşmuştu. Pandemi koşulları nedeniyle olsa gerek vizyon şansı bulamayan yapım, şu sıralarda MUBI’de izlenilebilir.

“Genç Ahmed”, Dardenne Kardeşlerin bugüne kadar yaptıkları ve artık bir ezber haline getirdikleri sinemalarıyla uyumlu olduğu ölçüde güçlü, ancak ele aldıkları konuya olan kültürel mesafeleri, mevzunun hassasiyeti nedeniyle hareket alanlarının kısıtlı olması nedeniyle de sorunlar barındıran bir yapım.

Filmin güçlü yanları, yönetmenlerin alametifarikası haline gelen yakın plan omuz kamerası kullanımıyla seyircinin karakterin yaşadığı gerçekliğin içine düşürülmesi. Bu kez Belçika’daki Müslüman cemaatine ve özel olarak bu cemaat içinde hızla radikalleşen ergen yaşlardaki bir erkek çocuğuna odaklanıyor kamera. Modern görünümlü, seküler bir ailede büyüdüğünü anladığımız Ahmed ile bir cami imamımın etkisiyle hızla radikalleşmeye başladığı bir anda tanışıyoruz. Araya serpiştirilen bilgilerden karakterimizin son birkaç ay içerisinde bu dönüşümü yaşadığını anlıyoruz. Bu radikal İslamcı militanlara dair sonradan yapılan haberlerden öğrendiğimiz bilgilerle uyumlu. Bu tür haberlerde genellikle ‘iyi bir çocuk’ olan gençlerin hızlı bir biçimde radikalleştiğini görürüz. Ahmed’ın bir kuzeni de benzer bir süreçten geçmiş ve cihat yolunda hayatını kaybetmiştir.

İmamın direktifiyle olmasa da yönlendirmesiyle ağır bir suç işlemeye kalkan Ahmed, rehabilitasyon merkezine yollanır. İlk günlerdeki itirazın ardından, annesinin de telkinleriyle bütün uyum gösterilerinin altında aslında fikirlerinin değişmediğini görürüz. Başladığı işi bitirmek için uygun zamanı kollar. İzlemeyenlerin ağızının tadını kaçırmadan hikaye hakkında bu kadar söz söylemek yeterli.

Dardenne Kardeşlerin önceki filmleriyle estetik olarak gayet uyumlu bir film olsa da hikayeye yaklaşımları açısından farklılıklar taşıyor “Genç Ahmed”. İkili önceki yapımlarında karakterlerini bulundukları toplumsal ve kültürel atmosferin içinde, onların yaşadıkları dönüşümlerin izini sürerek anlatmayı tercih ediyorlardı. Ki onların sinemasını güçlü yapan önemli ayaklardan birisi de buydu. Ancak bu kez, Ahmed’i bu kadar radikalleştiren sosyal ve kültürel koşullarla fazla ilgilenmiyorlar. 13-14 yaşlarında bir çocuğun nasıl bu kadar hızlı bir biçimde radikalleştiği sorusuyla bilinçli olarak ilgilenmiyorlar kanımca. Bu da hikayenin ilerleyen bölümlerinde kimi sorunlara neden oluyor.

Örneğin, Ahmed’in ıslahevindeyken kendisini motive edecek ideolojik gücü nereden bulduğunu, o yaşta bir çocuğun değişmemek için böylesine bir direnci gösterecek motivasyona nasıl sahip olduğu gibi sorular havada kalıyor haliyle. Çünkü bu yaklaşımın “Ne yaparsanız yapın bundan geri dönüş yok” demeye getiren yanları da var. Haliyle Ahmed’in en sonda düştüğü durumdaki halinin samimi olduğunu yoksa yine takiye mi yaptığını anlayamıyoruz.

Ama öte yandan bu tutum filme başka türlü bir özellik de katıyor. Cihatçı radikallerin kararlılığının, motivasyonunun anne sevgisi, vicdan duygusu, ıslahevi terapisiyle aşılamayacağına dair bir yorum bu. Kafa kesme, insan yakma gibi eylemleri gerçekleştirecek bir insana doğru dönüşümde rasyonel aklın sınırlarını aşan noktalar olduğunu hissettiriyor yapım. Bu yüzden Ahmed ile seyircinin duygusal bağ kurmasına, onu bir an için anlamaya çabalamasına izin vermiyor. Öte yandan Ahmed’in saldırısına uğrayan kadına ya da ailesine de benzer bir yaklaşım söz konusu değil. Özellikle finalde, Ahmed’in programlanmış bir robot gibi hedefine doğru her türlü engeli aşma çabası kanımca filmin asıl dikkat çekmek istediği nokta. Sert bir düşüş dışında bunun önüne geçmek için bir yol var mı? Ki bu düşüşün bile yeterli olup olmadığı kesin değilken!

“Genç Ahmed”, Avrupa’da yaşayan genç Müslüman erkeklerin nasıl olup da ‘programlanmış robot gibi’ hedeflerini yok etmeye çalışan birer fanatiğe dönüştükleri sorusundan daha çok; böyle olmaya karar vermiş bir genci göstererek, “Bugüne kadar bildiklerimiz buna karşı yapılabilecek bir şeyin olmadığını gösteriyor” demeye getiriyor. Dardenne Kardeşlerin sorunun kaynaklarına odaklanmaktan çok, çözümüne (aslında çözümsüzlüğüne) dair söz söyleme niyetleri de bundan belli ki? Bir cevapları da yok üstelik. Ya kimsenin cevabı olmadığını göstermek istiyorlar ya da ortaya bıraktıkları soruların cevaplanmasını umuyorlar!

Evrensel'i Takip Et