24 Mayıs 2021 00:40

Üstü tek, altı paramparça

Sedat Peker'in YouTube kanalında yayımladığı videodan ekran alıntısı

Sedat Peker'in YouTube kanalında yayımladığı videodan alınmıştır

Paylaş

“Ortada bir metal yorgunluğu var. Milletimize verdiğimiz sözleri yerine getirmek için artık önümüzde hiçbir bahane, hiçbir engel de kalmadı. Bundan sonraki ilk seçim yılı olan 2019’a kadar yoğun ve netice almaya yönelik bir program uygulamaya mecburuz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeniden AKP Genel Başkanı seçilmesinin ardından, 30 Mayıs 2017 günü katıldığı partisinin TBMM’deki grup toplantısındaki konuşmasında söylemişti bu sözleri.

Erdoğan, 24 Mart 2018 günü ise Samsun’da şu açıklamayı yaptı: “Artık metal yorgunluğu yok. Afrin ile beraber şimdi diriliş hareketi yeniden başladı.”

AKP hükümetlerinde uzun süre Ekonomi Bakanlığı yapan Ali Babacan, 8 Temmuz 2019’da AKP’den istifa ettiğini açıkladı ve 9 Mart 2020’de kendi partisi DEVA’yı kurdu.

AKP’de Başbakanlık görevini de yürütmüş olan Ahmet Davutoğlu da ayrıldıktan sonra 2019 yılının aralık ayında kendi partisini kurdu.

Erdoğan her ne kadar, partisine dair metal yorgunluğu tespitini bir yıl sonra 'Artık kalmadı' diye düzeltme yoluna gitse de ondan sonraki seçimler AKP’nin güç kaybını tescilledi.

AKP’nin hikayesine bütünlüklü bakıldığında ise, Erdoğan’ın partisini silkelemek ve kendi etrafında yeniden tahkim etmek üzere kullandığı 'metal yorgunluğu' söyleminin, parti teşkilatlarını aşan bir özelliği simgelediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

‘Tek adam’ yönetimine doğru evrilen AKP iktidarı sürecinin, ittifak ve ayrışma süreçleriyle bir bütün olarak, giderek artan otoriterleşme ile çözülme emarelerini birlikte yaşadığı biliniyor.

Gülen Cemaati ile Erdoğan iktidarını kol kola gördüğümüz dönemi de yaşadık, bu iki aktörün karşı karşıya geldiği ve birbirini tasfiye için harekete geçtiği süreci de.

‘Tek adam’ dönemine gidişle birlikte, Erdoğan’ın etrafında AKP’nin kurucu kadroları arasında öne çıkan isimlerin neredeyse tamamı ile yolların ayrılmış olduğu bir tarih yaşandı.

Son olarak da ‘Cumhur İttifakı’nı desteklemek üzere mitingler yapan, kendisine AKP döneminde koruma verilen mafya liderinin, çizgiyi ‘Erdoğan iyi ama çevresi kötü’ noktasından çizmiş olsa da tasfiye edilmiş olma ruh hali ile karşıdan bir yerden konuşmaya başlamış olması bir sonuçtur.

Yaşanan her gelişmenin iktisadi temele dayalı bir çıkar hesaplaşmasından siyasal alana kadar uzanan çeşitli nedenleri var. Her birini de kendi özgülü içinde tartışıyoruz.

Ancak tüm bunlar, Erdoğan’a en yakın isimlerin, iktidar medyasının öve öve bitiremediği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin, otoriterleşme ile çözülme emarelerini iç içe yaşadığı gerçeğini değiştirmiyor.

Kitle kaybı arttıkça, kendi tabanını konsolide etmek için muhalefeti düşmanlaştırma söyleminin dozunu artırmak, çıkar çatışması sonucu elenenleri ve biat koşuluna bağlı kalmayanları tasfiye etmek bu yapının bir otomatiği olarak işliyor.

7. videosunu yayımlayan mafya lideri Sedat Peker’in 25 yıl önce gerçekleşen Kutlu Adalı cinayetinin faillerini neden bugün açıkladığı sorusuna verdiği yanıt da bu işleyişi teyit ediyor: “Sen gördüğün her şeyi anlatıyor musun? Hepimiz birbirimizin aynısıyız.”

Hepsi birbirinin aynısı olan bu yapıda kırılmalar, çıkar çatışmaları ve buna bağlı tasfiye süreçleriyle gerçekleşiyor. Yıllarca saklama günahkarlığında beis görülmeyen korkunç gerçeklerin ifşası da dışarıya itilme, gözden çıkarılmaya dayalı ruh halinin hayal kırıklığıyla yıllar sonra başlıyor.

1996 yılında öldürülen ve ailesiyle sınırlı sayıdaki gazetecinin aydınlanması için çaba gösterdiği Kıbrıslı Gazeteci Kutlu Adalı cinayeti için Peker, Kutlu Adalı’nın öldürülmesi için Mehmet Ağar ve Korkut Eken’in kendisinden tetikçi istediğini, onun da bu konuda kardeşini önerdiğini ve görevlendirdiğini belirterek, “O olmuyor, sonra bunlara bağlı başka bir ekip (Ağar ve Eken’i kastediyor) öldürmüş” diyor ve Eken’in kendisine “Halloldu o iş” dediğini aktarıyor. “Allah’a yemin olsun, Kur’an’a yemin olsun böyle oldu” diye de ekliyor.

Peker, Başbakanlık görevi de yapmış olan Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım’a dair de mekan ve zaman belirterek kokain trafiği bağlantılarıyla ilgili iddialar dile getiriyor. Soylu’ya dair de bazı yeni ifşaatlarda bulunuyor.

Çıkar çatışmasına dayalı bir tasfiye sürecinin ardından gelen bu ifşaatın, ‘uluslararası komplo’ ve ‘ihanet’ gibi argümanlarla savuşturulmaya çalışılıp zaman içinde gündemin gerilerine itilmeye çalışıldığına tanık olacağız. Bu arada bazı resmi yalanlamalar ve suçlanan kişilerin beyanları da filmin içine girip çıkabilir.

Bu açıklamaların bazıları için yol açtığı itibar kaybının, tek adama dayalı iktidar piramidi içinde kimi siyasal dizaynlara yol açması muhtemelen bu süreç soğumaya bırakıldıktan sonra gerçekleşecek.

Sermaye-siyaset-mafya zinciri içinde cereyan eden bu yapının, yukarıda tekliği ve otoriterliği dayatırken, aşağıda paramparça bir hal aldığına dair yeni işaretleri de görmemiz muhtemeldir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa