27 Nisan 2021 23:47

Çalışma süresi ve erişilememe hakkı

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Ücret çalışmanın karşılığıdır. Çalışma, günlük, haftalık, aylık olarak sınırları belirlenmiş bir zaman dilimi içerisinde gerçekleşir.

Çalışma süresinin sınırlarının belirlenmesi işçilerin vermiş olduğu uzun, zorlu mücadeleler sonunda olanaklı olmuştur.

İlk medeni yasamız Mecelle, 495. maddesinde günlük çalışma süresini, “O yerde geçerli olan örfe göre güneşin doğumundan ikindi vaktine veya gün batımına kadar geçen süre” olarak belirlemiştir.

İlk iş yasamız olan 3008 sayılı İş Yasası 35. maddesinde, haftalık çalışma süresini 48 saat olarak kabul etmiştir. Maddeye göre günlük çalışma süresi cumartesi günü saat 13.00’e kadar çalışılan işyerlerinde 9 saati, cumartesi günü saat 13’ten sonra çalışılan işyerlerinde 8 saati aşamaz.

Haftalık çalışma süresi 1475 sayılı İş Yasası’nın 61. maddesi 2869 sayılı Kanun’la 29 Temmuz 1983’de değiştirilene kadar 48 saat olarak uygulanmaya devam etmiş, bu tarihten itibaren haftalık çalışma süresi 45 saate düşürülmüştür.

Halen yürürlükte olan 4857 sayılı İş Yasası’nın 63 maddesi haftalık çalışma süresini 45 saat olarak belirlemiştir. 4857 sayılı Yasa’ya göre günlük çalışma süresi, günde 11 saati aşmayacak şekilde haftanın çalışılan günlerine bölünerek uygulanabilir. Ancak hiçbir durumda bir haftalık zaman dilimi içerisinde haftalık normal çalışma süresi 45 saati aşamaz. Haftada 45 saat çalışan bir işçi kesintisiz 24 saat ücretli hafta tatili hakkı elde eder.

Ara dinlenmeler çalışma süresinden sayılmaz. Ara dinlenmeleri günlük 7.5 saat çalışılan işyerlerinde en az yarım saat günde 9 saat haftada 5 gün çalışılan işyerlerinde en az 1 saattir.

İşçi ile işverenle iş sözleşmesiyle veya toplu iş sözleşmesiyle çalışma süresini haftalık 45 saat günlük 11 saati aşacak şekilde kararlaştırmazlar. Süre azaltılabilir ancak yasal sınırları aşacak şekilde taraflar anlaşarak çalışma süresini yasal sınırların üzerine çıkartamazlar.  Taraflar iş sözleşmesinde süre belirlememişlerse çalışma süresi yasada belirlenen süredir. Somut söylemek gerekirse işçi haftada 45 saat işverenin emir talimatları altında iş gücünü harcama borcu altına girmiştir.  İstisnai bazı hallerin dışında işçi yasal çalışma süresinin üzerinde bir zamanı işverene ayırmak zorunda değildir.

Eğer işçi olur vermişse, işveren işçiye yılda 270 saati, günde 11 saati aşmayacak şekilde fazla çalışma yaptırabilir. İş Yasası kapsamındaki fazla çalışmalar için işveren  yüzde 50 zamlı fazla çalışma ücreti ödemek zorundadır.

Önemle vurgulayalım ki çalışma sürelerine ilişkin bu sınırlamalar tüm çalışma biçimleri için geçerlidir.

Daha somut söylemek gerekirse, işçi ister evden çalışsın ister işyerinde çalışsın aynı çalışma sürelerine tabidir.

İşçi işyerinde çalışırken İş Yasası’na tabi olarak haftalık 45 saat evden çalışırken Mecelleye tabi olarak güneşin doğumundan batımına kadar çalışmak zorunda değildir.

Çalışma süresinin dışında kalan günlük zaman dilimi işçiye aittir. İşçi bu zaman dilimini dilediği gibi geçirme hakkına sahiptir. İşçinin işverenle yasal sınırlar içerisinde kararlaştırdığı çalışma süresinin dışında, işverene karşı iş görme edimi kapsamında işle ilgili herhangi bir yükümlülüğü yoktur.

İşverenin işçiye iş süresinin dışında emir ve talimat verme, iş gördürme hakkı yoktur. İşçinin çalışma sürelerinin dışında kalan süreyi serbestçe harcama hakkına son dönemlerde “İşçinin erişilebilir olmama” hakkı denilmiştir.

Çalışma süresi sermaye açısından yaşamsal önemdedir. Marks Kapital’de “Sermaye, ölü emektir ve ancak vampir gibi canlı emeği emmekle yaşayabilir ve ne kadar çok emek emerse o kadar çok yaşar: İşçinin -çalıştığı süre; kapitalistin ondan satın aldığı emek- gücünü harcadığı süredir.

İşçi eğer bu süreyi kendisi için harcarsa, kapitalisti soymuş olur” der.

İş süreleri üzerinden işçinin kapitalisti soyduğu kapitalizm tarihinde görülmemiştir. Ancak işverenin çalışma süreleri üzerinden işçinin emeğini yağmalaması, bu yağmayı teknolojinin olanaklarından yararlanarak sürekli hale getirmesi, her teknoloji yeniliğini fırsata dönüştürmesi ise kural haline gelmiştir.

İşçinin çalışma süresinin evden çalışma yoluyla uzatılması aynı zamanda ücretinin fiilen düşürülmesi anlamına gelir.

Örneğin evden çalışmada işin 15 dakika erken başlatılması, 15 dakika geç bitirilmesi, yani işin başlangıç ve bitiş saatlerinin her gün 15 dakika uzatılması, haftada 6 gün çalışan bir işinin ayda 12 saat fazladan çalışması anlamına gelir.

Bu sürenin fazla çalışma hükümlerine göre zamlı ödenmesi gerekirken, önemsenmeyerek, aldırılmayarak hiç ödenmemesi demek, işçinin aylık ücretinin 12 saatlik kısmına yaklaşık bir buçuk yevmiyesine işverenin el koymasıdır.

İşverence karşılıksız el konulan günlük yarım saatlerin toplamı yılda 19.5 iş gününe denk gelir.

Beş yılını doldurmayan işçinin yılda sadece 14 gün izin hakkına sahip olduğu yasal sistem içerisinde, işverenin evden çalışan işçiyi yılda 19.5 gün ücretsiz fazladan çalıştırması yıllık izin hakkının fiilen ortadan kaldırılması, yıllık ücretli izin hakkının işçiden fazlasıyla geri alınmasıdır.

Asgari ücretle çalışan bir işçinin karşılığı ödenmeden ayda 12 saat fazla çalıştırılması, asgari ücretin altında çalışmaya mahkum olması, asgari ücretin fiilen işlemez hale getirilmesidir.

Tüm bu nedenlere işçinin işverence karşılığını ödenmeden el konulan her dakikası, aslında onun ücretinden, dinlenme hakkından, sosyal yaşamından çalınmış süredir.

Dolayısıyla erişilememe hakkı sadece işçinin kişisel zamanına sahip çıkması anlamına gelmez. Erişilememe hakkı işçinin ücretini, yıllık iznini, dinlenme hakkını, sosyal yaşamını, koruma altına alması için sahip çıkmak zorunda olduğu bir haktır. Kısaca erişilememe hakkı işçinin iş ilişkisinden doğan haklarının korunmasını sağlayacak temel bir haktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...