18 Nisan 2021 00:40

Mehmet Boztepe; duru suyun izi...

Mehmet Boztepe.

Mehmet Boztepe | Fotoğraf: Özcan Yaman/Evrensel

Paylaş

Günlük ölüm istatistikleriyle kuşatılmış bir zamanın içinden hayatı anlayabilmek... Meşakkatli iştir ama ölümün dayattığı ‘hiçlikle’ başa çıkabilmenin başka yolu da yoktur. Ölümün de aslında hayat esaslı olduğu gerçeğiyle hemhal olabilmek için yüzyıllardır süren felsefi tartışmalara gerek kalmıyor bazen. Uğurlamaya bile gidemeyeceğiniz bir arkadaşın beklenmedik ölüm haberi bile yetiyor. Derin bir ıssızlık hissiyle birlikte ölümün çağrıştırdığı herşey hayatın nasıl yaşanması gerektiğine dair oluyor yine de... Böyle de yaşanabiliyor işte; böyle devrimci, böyle sorumlu ve böyle sade, mütevazı, sessiz, sitemsiz... Mehmet Boztepe gibi...

Prof. Cem Terzi yazmıştı Kenan Ateş yoldaşımızın ardından: "Değerini başkasının gözüne sokmayan insanların arkasından hissettiğimiz ıssızlık derin olur." Böyle bir ‘ıssızlık’ halindeyiz yine. Terzi’nin dediği o türden biriydi çünkü Boztepe de. Değerini başkasının gözüne sokmayanlardan. Arkasından hemen ilk elden duyulan, ‘keşke daha çok birlikte olabilseydik, daha yakından tanıyabilseydik’ vb. duygular bu ‘derin ıssızlık’ halinin yansımaları oluyor. Ama bunu bir ‘vicdan azabı’ konusu olarak algılarsak yanlış yaparız. Asla. Boztepe türü değerlerin yaşarken farkına varılamayışı, elimizin, gözümüzün kanıksanması gibi bir şeydir. Görürüz, tutarız da bunu  gözlerimizle, ellerimizle yaptığımız üzerinde durulacak bir ‘ayrıntı’ değildir ya günlük yaşamımızda. Boztepe de öyledir, oradadır işte; partinin irtibat bürosundadır. ‘İrtibat Memet’tir o. Telefon başındadır... Kapıda karşılayandır... Toplantılara yemek yetiştirendir; arada yemek dağıtandır... Gençlik kamplarında, etkinliklerde her işe koşturandır... Küçük iş büyük iş ayrımı yapmayıp hiç bir işe yok demeyendir... Gösterişten, vitrinden uzak durandır... Örgütün mutfağını mekan belleyendir... Karıncadır... Egosuzluğun, mütevazılığın, nezaketin militanlaşmış halidir... Elimizdir... Gözümüzdür... Bizden bir parçadır...

Bu yüzdendir işte, elimizi gözümüzü kaybettiğimizde gerçekte neyi kaybettiğimizi anlayabiliyorsak, Boztepe’ler de yitirildikten sonra anlaşılabiliyor ancak. Derin kelamdır: “Gerçek değer, varlığı boşluk dolduran değil, yokluğu boşluk yaratandır.”      

***

Genç bir işçiyken atıldığı hayatı değiştirme kavgasında, 10 yıla varan mapusluğunda da sonrasındaki görev alanlarında da, bir arkadaşının dediği gibi, “duru bir su gibi yaşadı ve gene öyle temiz ve duru akıp gitti” Mehmet Boztepe. Duru su iz bırakır mı? Bırakır! O izi görmek, anlamaktır mesele. Sessiz, sitemsiz bir militanın bıraktığı izi ruhunda bellemek, kerteriz almak, sürmek bir ömür boyu...

“Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır” der ya türkü; dağları yıkmaz belki acımız ama Boztepe gibilerin bıraktığı duru su izinden yürümenin bu köhnemiş düzeni yıkmanın biricik yolu olduğunu anlamak da az şey değildir.

***

Kalbinin aydınlığı yüzüne vurmuş kardeşim. Handan yoldaşımızın eşi, Heval’imizin güzel babası...

Kısa yaşadın belki ama yaşanması gerekeni yaşadın, güzel yaşadın. Atölyelerden Partiye,  namuslu, dürüst, tertemiz, yalansız bir işçilikle güzelleştirdin hayatı... Ani ölümünle hayatın nasıl güzelleştirilebileceğine dair son dersini de verip gittin işte.

Şimdi yaşlı gözlerimiz bıraktığın o duru izdeyken, dilimizde şairin sözleri:

“Hayat ne çok şeye benziyor, kimi zaman insana

eskiden çok öldürülürdük, şimdi çok ölüyoruz.

Toprak bizi çagırıyor, aynaya çarpıp düşüyor kuş

taş plak dönüyor, kalbimizin ortasında kırılıyor iğne

ölüm yazılamaya çıkıyor, yaşam köşede nöbetçi

dağlar ne çok şeye benziyor, kimi zaman devrime

insan ne çok şeye benziyor, kimi zaman kendine

çocuklar ölüme durdukça, bütün anneler göğe yükseliyor.

Sözümüzü yarıda kesiyor babalar, dilimiz âh’a saklanıyor.

Devrim adını değiştiriyor ama yine Devrim koyuyor.

Ölüm ne çok şeye benziyor, çoğu zaman arkadaşa …”

(sezai sarıoğlu)

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa