11 Nisan 2021 00:04

Toplumsal riya ya da ölünce görülenler, ölümleriyle ‘usta’laşanlar, ‘ünlü’ olanlar

Fotoğraf: Kişisel arşiv

PAZAR
Paylaş

Geçtiğimiz günlerde üst üstearka arkaya gelen ölüm haberleri, yeni kayıplarla sürüyor. Bu üzücü, acı haberlere, yaprak dökümüne 3 Nisan günü Yeşilçam döneminin iz bırakan yapımcı yönetmenlerinden, Feridun Kete’nin ölüm haberi eklendi ne yazık ki.  

Yine birçok sinemacı gibi bütün haber alanlarında kopyala yapıştır yöntemiyle çoğaltılan, bir bilgi içermeyen tek paragraflık bir haberle duyuruldu Feridun Kete’nin ölümü. Çoğaltılan aynı haber metninin başlığı da aynıydı: “Ünlü yönetmen”. Bütün haberlerde yer alan bu paragraf dışında bir bilgiye ulaşamıyordunuz Feridun Kete’yle ilgili; tıpkı daha önce ölümleri üzerine yapılan “ünlü” ve “usta” sinemacı haberlerinde olduğu gibi. Çünkü tanımıyorlar, bilmiyorlar, belki de adını ilk kez duyuyorlar “Haber yapmak zorunda” kaldıkları insanı. Çünkü daha önce haber yapma gereği duymamışlardı hiç, ölümünde “usta” ya da “ünlü” sıfatıyla söz ettikleri sanatçılarla, oyuncularla. Bunun nedeni ayrı ve uzun bir tartışma konusu. Medyanın bugün geldiği durumla ilgili. Liyakati, bilgiyi, uzmanlığı değil de “ucuz iş gücü”nü tercih etmesiyle ilgili. Doğrudan bu haberleri yapmak zorunda kalan iyi niyetli, genç kardeşlerimizin, arkadaşlarımızın, medyanın kültür servislerinde çalışan basın emekçilerinin suçu değil. Fakat bu haberleri yapanları, söz ettiğimiz eksikliği, bilgisizliği -bulunduğu yere rağmen- kendilerini geliştirmedikleri için eleştirebiliriz.

Feridun Kete’nin ölüm haberi, yer alabildiği bütün medyada şu “ortak metin”le duyuruldu.

“1 Ocak 1944, İzmir doğumlu. İstanbul Erkek Lisesi mezunu. Acar Film Stüdyosu’nda laborant olarak çalışmaya başladı. 1963’de Mengü Yeğin’e asistanlık yaptı. Aynı yıl görüntü yönetmenliğine başladı. 1965’de Kımız Film Şirketini kurdu. Uzun bir aradan sonra 1980’li yıllarda yapımcılığa başladı. Çeşitli TV kanallarına video filmleri çekti. İrfan Tözüm’ün yönettiği ve kendisinin de yapımcılığını üstlendiği ‘Fazilet’ adlı film 1990 yılında Kültür Bakanlığınca başarı ödülü kazandı.”

CEHALET VE MELANET

21 Mart’ta bu sayfada yaşadığımız sanatçı-sinemacı ölümleriyle ilgili “Siz orada çoğalırken, biz burada ‘Çok eksiliyoruz” başlıklı yazımıza yer vermiştik. Sinema üzerine yazılar yazan, çalışmalar yapan tiyatro ve sinema oyuncusu arkadaşım Mehmet Atak hayatını kaybeden oyuncuların yaşam öyküleriyle, sinema serüvenleriyle ilgili, yararlanabilmem amacıyla o günlerde, bana bir bilgi notu göndermişti. Not şu cümlelerle başlıyordu:

“Hayatta oldukları zamanda -bir iki internet sitesi harici- kendileriyle röportaj yapılmamış, rol aldıkları bir kaç film ya da oyun hakkındaki yazıda geçmiş isimleri haricinde haklarında yazı yazılmamış Gül Vergon, Ekrem Gökkaya ve Oktay Yavuz ölümleriyle Andy Warhol tarzı bir değer kazanıp neredeyse tüm basın tarafından ‘usta oyuncu’ sıfatıyla uğurlandılar. Maalesef Vergon, Gökkaya ve Yavuz ölümleriyle kendilerine atfedilmiş olan ‘usta’ klişesini bile göremediler.

Bu yılbaşından sonra ölmüş üç aktöre de, öncekilere de baktığımızda bu hepsi bazı maddi hatalarıyla birbirlerinin bir bir copy paste’i bu yayımlanmış yazılar maalesef gerçek bir belge özelliğini tam olarak taşımıyor. Resmi tarihin dışında, onların üretimlerine şahit olmuş, erdemleri ve zaaflarıyla, bazı anekdotlarla onları anlatan yazılar ise mevzubahis bile değil.

Bu ‘usta’ ‘duayen’ vb. sıfatlar nedeniyle. Ece Ayhan’ı ya da Cemal Süreya’yı ‘usta şair’ sıfatıyla uğurladığının bir kaç gün sonrası, kitapları basılmış, şiir üretmiş ama özgün bir yeri olmamış bir şairi de aynı sıfatla uğurladıklarında, aklımdaki ilk kelime tamlaması  ‘içtimai riya’ oluyor. Oysa bu insanların ölümleri, emeklerinin hakkı verilen ama taşımadıkları sıfatlarla kirletilmedikleri başlıklarla verilse, haklarında bir tık daha emek verilmiş kopyala yapıştır olmayan yazılar yayımlansa, bu insanlar çok daha sahici, çok daha gerçek uğurlanmış olur. Ve artlarında bir ‘belge’ kalmış olur.”  

YAĞ VE RİYA

Benim de yıllardır rahatsız olduğum, zaman zaman yazdığım bir durumdu bu ve yıllardır yazılarımla, kitaplarımla ilgilisine, meraklısına, yararlanabilecekleri belgeler oluşturmaya çabalıyorum. En önemlisi ’90’ların başlarından bugüne dek yayımladığım yazılarla, söyleşilerle, kitaplarla “İnsanlarımızı, sinemacılarımızı, sanatçılarımızı ölümlerinde ya da öldükten sonra değil, sağlıklarında anımsayalım, ilgilenelim, onları kendi ağızlarından kendi cümleleri ve sesleriyle tanıyalım”ın, çabasındayım.

Hayatlarında yaptıkları işlerle hiç haber olamamış, kendileriyle bir kez bile iletişime geçilmemiş, söyleşi yapılmamış bu insanlar ölümlerinde adlarının önüne konan “usta” ya da “ünlü” gibi tanımlamaları da ne yazık ki göremiyorlar. Ancak magazin malzemesi olursan haber konusu olabiliyorsun ne yazık ki.

Kral ölünce hiçbir soytarının kral olduğu görülmedi, ama soytarılar soytarılıklarından, yağdanlık olmaktan riyadan vazgeçmediler. Kemal Tahir’in Ayşe Şasa’ya söylediği şu sözü bana söylenmiş gibi hiç aklımdan çıkarmadım: “Maskaralık yaptığın sürece seni alkışlarlar, ciddi bir şey yaptığında kimse suratına bakmaz; yolunu ona göre seç!”  

Özellikle ’80’lerden bu yana içinde yaşadığımız “yenidünya” düzeninde alkışlananlar gerçekten de “maskaralık yapanlar”, kral öldüğünde kral olabileceğini sanan soytarılar, yalancılar, hırsızlar, yağdanlıklar oldu. Bu maskeli soytarıların sol kökenli olanlarını ne yazık ki birçok iyi niyetli safdil insan hep solcu, aydın ve iyi insanlar sandı, fakat onlar çoktan sınıf atlamışlar, yaşam biçimlerini değiştirmişlerdi. Kimi televizyonlarda yaptığı sömürü yüklü işlerinde insan öğüterek “Yükseldi”, banka hesabı şişti, kimi yayın yönetmenine yağdanlık olarak, kimi başkasının sırtına basarak ya da iş arkadaşını, yol arkadaşını harcayarak. Köşe kapmaca oyununun egemeni Abdurrahman Çelebi’ler ve kifayetsiz muhterisler oldu hep

Dikkat edin önce gözlük-saat ve saç sakal modelleri değişir bu insanların, sonra şişen banka hesapları gibi şişen vücut yapıları, araba modelleri, oturdukları semtler ve arkadaş çevreleri değişir. Vıcık vıcık yağ ve riyadır yaşanan.

Not: Haftaya devam edeceğiz konuya

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...