10 Nisan 2021 22:57

Üniversite yok, çocuk üniversitesi verelim!

Fotoğraf YouTube'dan alınmıştır

Paylaş

Türkiye’de üniversitelerin çöküşü büyük bir hızla sürüyor. Bu çöküşün üniversiteler içinde ve dışında birçok açık göstergesi var. Dışarıdaki göstergelerden biri, üniversite kavramının giderek daha çok kullanılması ve işin içine çocukların karıştırılması. Ama önce üniversitelerin içinde olanlara bakalım.

Üniversitelerin yok oluşa doğru büyük bir hızla sürüklendiğini anlamak için Boğaziçi Üniversitesine yönelik, şu an sürmekte olan saldırıya bakmak yeterli olabilir. Tek adam rejimi ele geçirmek istediği ama geçiremediği Boğaziçi Üniversitesine önce tepeden bir kayyum atadı. Bu atamanın diğer atamalardan hiçbir farkı yok. Ele geçiremediği belediye, gazete, şirket ve hatta dernekleri ele geçirmek için kayyum atayan rejim, bir kamu üniversitesi için de aynı yöntemi deniyor. Ardından yeni fakülteler kuruldu. Rejim bu fakültelere kendi elemanlarını yerleştirmeyi ve üniversiteyi içeriden fethetmeyi deneyecek.

Üniversitelerin yok oluşa sürüklendiğini anlamayı zorlaştıran kimi etkenler var. Bunların başında üniversite olmaktan çıkarılan kurumların adlarının değiştirilmemesi geliyor. Oysa bu neoliberal kapitalizmde olağan. Neoliberal düzende kamu yararına olan ne varsa yok edilirken, kavramlar ve kurumların adları değiştirilmiyor. Yıkımın çok tepki toplamaması için içleri boşaltılan kavram ve kurumlar birer aldatmacaya dönüştürülüyor.

Diğer yandan üniversite sayısının 200’ü aşması kafaları karıştırıyor. Oysa üniversite sayısındaki hızlı artış kaçınılmaz olarak niteliksel bir düşüş demek. Çoğalan üniversitelere nitelikli öğretim elemanı bulunamayacağı ortada. Ama rejim öğrencisi sayısındaki artıştan, dağıtılacak işlerden ve kadrolaşmadan yararlanıyor.

Yok oluşun diğer göstergesi, üniversitelerin bilimin değil rejimin sesine dönüşmesi. Rejim düğmeye bastığında öten rektör sayısı artık çok yüksek. Bu rektörlerin başında olduğu üniversitelerin web siteleri, rejimin yürüttüğü siyasetin yankılandığı televizyon kanallarına benziyor. Rektörlere biçilen görev, rejimin papağanlığı.

İçi boş üniversiteler çoğalırken, “çocuk üniversitesi” kavramının kullanımı da yaygınlaşıyor. Çocukların gereksinim duydukları süslü adlar, akıllı tahtalar değil; öğrenmeye odaklı, parasız ve düz okullar. Yarışmacı anlayışla okulların değeri sınavlara bağlandığında, okullar bir yandan rejimin propagandası, diğer yandan ticarethaneye çevrildiğinde -yani okulların için boşaltıldığında- okul yerine daha gösterişli kavramlar kullanıma sokuluyor. Çocuk üniversiteleri gibi.

Peki çocuk üniversitesi ne demek? Bir özel üniversitenin çocuk üniversitesine göz atalım. Çocuklar “geleceğimizin teminatı”, mutlaka eğitilmeli, vb. ile hazırlanmış, her açıdan basmakalıp bir programda, okulda kazanılması gerekenler (düşünme becerileri, yaratıcılık, duygusal ve sosyal gelişim) “ders” başlığıyla veriliyor. Dersleri, çocuklarla çalışmak için hazırlıklı olan öğretmenler değil, üniversite elemanları veriyor. En sonda ille bir kep töreni düzenleniyor. Bu kep töreninde çekilen fotoğraflar mutlaka özel üniversitenin web sitesine yerleştiriliyor.

Peki, çocuk üniversitesinde özgürlük, adalet, eşitlik gibi kavramlar var mı? Elbette yok. Çocuk üniversitesinin amacı meslek seçimi, mesleki yönlendirme, bir de ABD’den devşirme “liderlik” becerileri. Özetle, çocuk üniversitesi kısır ve çocuklara yararı olmayan bir uygulama.

Çocuk üniversitesi kavramını kullanışlı bulan ticarethaneler yalnızca özel üniversiteler değil. Alışveriş merkezleri bile bu tür reklamlara başvurmaya başladı. Ankara’daki bir alışveriş merkezinin reklamlarındaki başlık şöyle: “Çocuk profesörler aranıyor!

Alışveriş merkezini yöneten şirketin hedefi belli. Hazır 23 Nisan yaklaşıyor, çocukları ve ana babaları alışveriş yapmaya yönlendirmek için iyi bir zaman. Bunu yapmak için bir “Çocuk fakültesi” işe yarayabilir. Ama bu kavramı çocuklar için daha çekici kılmak gerekiyor. Bu nedenle, “hayaller fakültesi” benzetmesi düşünülmüş. Peki çocuklar neleri düşleyecekler? Özgür bir dünyayı? Gerçek demokrasiyi? Ana dilinde eğitimi? Yoksa barış ve kardeşliği mi? Elbette ki, hayır! Çocukların düşlemesi gereken, gelecekteki meslekleri. Tıpkı özel üniversitenin kurduğu çocuk üniversitesinde olduğu gibi. Çocuklar dünyaya meslek seçmeye ve çalışmaya gelmiyor mu?

Çocuk üniversitesi, çocuk fakültesi, çocuk profesör vs. gibi kavramlar çocuklara uygun okulların var olmadığı bir ortamda kimi ana babalara çekici gelebilir. Oysa gerçek şu: İçi boşaltılan okullar, içi boşaltılan üniversitelerle dolu, barış ve adaletin olmadığı bir ülke çocuklara uygun değildir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...