Satranç ve yapay zeka

Görsel: Pixabay
Ülkemizin aksine, dünyada teknolojinin gelişimi baş döndürücü bir hızla devam ediyor. Satrancın teknolojiye olan katkısı ise bilgisayar bilimi kadar eskidir. Charles Babbage, Alan Turing gibi isimler satranç oyununu analiz etmek için donanım, algoritmalar ve teoriler geliştirdiler. İlerleyen süreçte satranç, yapay zeka teknolojisi için temel bir test aracı haline geldi. 1996’da Kasparov, IBM Deep Blue’yu yenmesine rağmen, Deep Blue ikinci maçı kazanarak insan-makine savaşına son verdi. Günümüzün en kuvvetli satranç motoru “Stockfish”in ratingi ise yaklaşık 3560 Elo seviyesinde olduğu için artık hiçbir insanın karşısında durması mümkün değil. Diğer yandan Google’ın yapay zeka programcıları, sinir ağı algoritmalarını ve makine öğrenimi tekniklerini mükemmel yazılım mühendisliği ile birleştirerek AlphaZero ismindeki yapay zekayı yarattılar. Stockfish benzeri motorların aksine AlphaZero’ya sadece taşların nasıl hareket ettiği gösterildi ve diğer her şeyi tek başına öğrendi. Dört saat içinde, kendisiyle insanlık tarihinde bilinenden daha fazla oyun oynadı, hatalarından ders çıkardı ve sonunda Stockfish’i 100 oyunda +28 =72 -0!! skoru ile adeta katletti. Bir sonraki 1000 oyunluk maçta yenilenmiş AlphaZero +155 =839 -6 skoru ile Stockfish’i ezip geçti. Üstelik Stockfish saniyede 60 milyon hamle hesaplarken, AlphaZero sadece 60 bin hamle hesaplıyordu. Peki, AlphaZero Stockfish’i nasıl yenebildi?
AlphaZero, rakip taşların hareketini sınırlarken kendi taşlarının hareketini en üst düzeye çıkararak ve saldırgan pozisyonları tercih ederek dinamik bir oyun sergiliyor, öyle ki taş aktivitesini materyalden üstün tutuyor. AlphaZero birkaç oyunda uzun vadeli stratejik avantaj için taş fedasında bulunmuştu. Bu, klasik satranç motorlarının kullandığı materyal temelli değerlendirmenin aksine pozisyona bağlı konumsal değerlendirmesinin var olduğuna işaret ediyor. Bu üstün anlayış daha az hamle hesaplamasına rağmen dünyanın en iyi programını yenmesini sağladı. Stockfish gibi satranç motorları somut çözümü olmayan konumlarda doğru varyantları bulamayabilirler. AlphaZero tam da bunun gibi sezginin gerekli olduğu yerlerde kendini gösteriyor! Sezgi diyorum, çünkü bir sinir ağı kullanması, düşünce sürecinin büyük bir kısmının mantıktan ziyade sezgiye dayandığı anlamına gelir. Ancak bu sezginin gökten zembille gelmediğini, kendisine karşı milyonlarca oyun oynamasıyla oluştuğunu da unutmamak gerekir. En çok hamleyi değil, verimli hamleleri hesaplayan AlphaZero’nun ratinginin yaklaşık 3750! Elo civarında olduğunu söylemek mümkün. Kısacası Dünya Şampiyonu Carlsen, yapay zekanın karşısında sıradan bir acemiden farksız (Bir insanın ulaşabildiği en yüksek rating Magnus Carlsen’e ait; 2882). Büyük Usta Peter Heine Nielsen, AlphaZero’nun oyunlarını gördükten sonra şöyle diyor; “Dünya dışı zeki varlıklar gezegenimizi ziyarete gelip bize nasıl satranç oynadıklarını gösterselerdi ne hissedeceğimi merak ederdim, sanırım şu an biliyorum”.
Yapay zekanın bu ürkütücü gelişimi insan ışıltısını ve yaratıcılığını yok mu edecek? Satrancın sonu mu gelecek? En azından insanlık için değil. Satranç tahtasındaki olası hamlelerin sayısı 10120 olduğuna göre bir insanın tüm bu olasılıkları ezberlemesi imkansızdır (Gözlemlenebilir evrendeki atomların sayısı 1080 ‘dir). Belki açılış hamleleri için makinelerden yardım alacağız, belki bazı açılış sistemleri artık kullanılmayacak, ancak oyunun bir noktasında yaratıcılığımız devreye girmek zorunda olacak. Mükemmel futbol oynayan robotlar yapıldığında insanlar futbol oynamaktan ya da izlemekten nasıl vazgeçmeyeceklerse satrancın sonunu hesaplayan programlar yapıldığında da satranç oynamaktan vazgeçmeyecekler. En kötü ihtimalle makinelerin fişini çekip karşılıklı satranç oynayacağız.
Evrensel'i Takip Et