04 Nisan 2021 00:11

Rejisörün Hatıra Odası

Bülent Pelit'in Rejisörün Hatıra Odası kitabının kapağı

Görsel: Bülent Pelit'in Rejisörün Hatıra Odası kitabının kapağı

PAZAR
Paylaş

Yazıya kaynak olan, Bülent Pelit’in kitabına ad olan “Rejisörün Hatıra Odası” (*) yıllarca dillendirilen “Rejisörün yatak odası” söyleminden esinlenme ve gönderme içeriyor.

Bülent Pelit uzun süredir, (Birkaç yıldır benim de çok şey öğrenerek, bilgilenerek takip ettiğim) sosyal paylaşım ve iletişim ağı Facebook’ta Yeşilçam anılarını, Yeşilçam emekçilerini yazıyor, kısa anekdotlar paylaşıyordu. Klaros Yayınları’nda editörlüğünü yaptığım Sinema Kitaplığı serisini oluşturup kitap yayımlamaya başladığımızda ilk aradığım insanlardandı Bülent Pelit.

“Rejisörün Hatıra Odası” dosyası bana ulaştığında daha önce kısa notlar olarak okuduğum anıları derli toplu bir kez daha okuma olanağı buldum.

Bülent Pelit’i, Pelit ailesini daha yakından tanımanın yanı sıra birçok sinemacıyla, Yeşilçam emekçisiyle ilgili yeni bilgiler edindim. Yazılanların ışığında ‘Yeşilçam denilen dünyada’ keyifli bir yolculuk yaptım; bilgilerim, anılarım tazelendi.

YEŞİLÇAM: BİR YANI HÜZÜN BİR YANI NEŞE

Anıları okuyup baskıya hazırlarken hüznü de neşeyi de iç içe yaşadım. Anının birinde üzülüp hüzünlenirken, bir başkasında kahkahalarla gülüyordum. Yaşanmışlıklarda, aktarılanlarda hayatın da, Yeşilçam’ın da iki yüzünü görebiliyordunuz. Şöhretin, paranın kapılarını açan, eğlenceli yüzü de, hep söz edilen acımasız, soğuk yüzü de vardı anlatılanlarda. Gülerken ağlayabiliyordunuz; ya da tersini…

1965 İstanbul doğumlu Bülent Pelit de ablası Oya Pervin, kardeşi Levent gibi babaları Hidayet Pelit’in “filmci” olmasından dolayı sinemanın, Yeşilçam’ın içine doğar.

Doğar doğmaz çevresinde, evlerinde sinemanın ve babası Hidayet Pelit’in ustaları, olan çok değerli sinemacılar vardır. Şair, Edebiyatçı, Sinemacı Orhon Murat Arıburnu, Mizah Yazarı ve Yeşilçam’ın rekortmen senaristlerinden, aşk filmlerinin, melodramların unutulmaz senaristi ve Bülent Pelit’in isim babası Bülent Oran, dönemin yönetmenlerinden Mehmet Dinler, unutulmaz aktör Tugay Toksöz, Oğuz Gözen, Seyfi Havaeri, Yılmaz Güney bu isimlerden sadece birkaçı.

Daha kimler yok ki anlatılan anılarda…

Arap Celal’den, Nubar Terziyan’a, Osman Ateşer’den (Ateş Osman), her sinemaseverin adını bilmese de yüzünü çok iyi bildiği, Lütfi Engin’e, renkli kişilik Alpay Ziyal’a, Yadigâr Ejder’den, Remzi Jöntürk’e, Yusuf Kurçenli’den Yavuz Özkan’a, Handan Adalı’dan Meral Zeren’e, Cevat Kurtuluş’a, Sırrı Gültekin’e, Şişko Nuri’ye, Mesut Engin’e, Kadir Kök’e, Kemal Sunal’a kadar sinemaya emeği geçmiş, tanınan, sevilen sinema insanlarının yaşanmışlıkları, anıları var Bülent Pelit’in “Rejisörün Hatıra Odası” adlı kitabında.

Burada kitaptan birkaç anı paylaşmak istiyorum:

“1994 senesi, Fethiye Şövalye Adası’nda ‘Ölüm ve Giz’ adlı filmin final sahnesini çekiyoruz, senaryo gereği filmin baş kadın oyuncusu Eleni (Meral Zeren), yanında çalışan Tuna (Günyol Bakoğlu) tarafından boğularak öldürülecek.

Prova yapıyoruz, ama mizansen bir türlü oturmuyor, ‘Me­ral Hanım’’ dedim ‘Ölüm sahnesi inandırıcı olmuyor’, ‘Aaa üstüme iyilik sağlık, ben daha önce hiç ölmedim ki nereden bileyim, nasıl ölünüyor?’ diye cevapladı. Bütün ekip birbiri­mize baktık, gördük şaka yapmıyor Meral Hanım gayet ciddi, hadi dedik son kez bir kere daha öldürelim sizi, bir kaç değişik açıdan çekim, sonrası Allah kabul etsin”

Bir başka anı Godzilla olarak tanınan, bilinen Selahattin Geçgel’le ilgili:

“Yeşilçam’da Setlerin Efsane Adı; Godzilla, Selahattin Geçgel. Onunla ilk kez 2002 yılında çektiğimiz ‘Martılar Açken’ adlı filmde çalışmak kısmet olmuştu, boynunda taşıdığı kocaman nazarlığı, düdüğü, çeşitli aksesuarlarıyla hemen dikkati çekerdi. Godzilla ile çalışmanın heyecanındaydık artık. Reji grubunda çalışan birinden çok, çekilecek sahneleri takip ediyordu. Bir sahne gereği nezarethanede bir kaç gün kalmış oyuncunun ayağında kirlenmiş beyaz çoraplar olması gerekiyordu, Sahne hazırlanırken bir baktım Godzilla beyaz çorapları giymiş kapının önünde ayağını yere sürterek çorabın doğal bir şekilde kirlenmesine uğraşıyor, bu bir set amirinin görevi değildi ama bundan efsaneydi işte.

Rivayete göre Şişli’de bir plato çekiminden sonra, ekip minibüsü, önde gelişigüzel park etmiş bir araç yüzünden yolda kalıyor, Godzilla minibüsten iniyor ve yolu kapayan aracı kucaklayıp kenara koyuyor ve ondan sonra bu acı kuvvetine Godzilla ismini takıyorlar, ismin babasının da Yılmaz Güney olduğu söylenir. Yılmaz Güney’le özel bir dostluğu varmış zamanında, her fırsatta bunu dile getirirdi. Asıl adı Selahattin Geçgel ama kimse bu adı kullanmaz, o herkes için ‘Godzilla’dır.”

Hepimizin “Arap Celal” olarak bildiği, tanıdığı Yeşilçam’ın simgelerinden Celalettin Yonat’la ilgili de kısa bir alıntı yapalım:

“Mesleğe küçük bir ara vermek bile ekonomik olarak çöküntü demek olduğundan asker kaçağı boldu Yeşilçam piyasasında. İki yıl askere gitmek demek sinemada unutulmak ve silinmek anlamına geliyordu. 12 Eylül darbesi sonrası Yeşilçam da yoğun tahkikatlardan nasibini aldığından, kırk yaşından sonra askere giden sinemacılarla doldu kışlalar. Kimse kimsenin de geçmişini pek bilmezdi aslında. Birbirlerinin sırlarını öğrenenler de pek açık etmezdi. Kader kurbanı olarak hapse düşmüş biri bile arada kaynar giderdi, Bunlardan biri de Arap Celal’di. Hani “Tosun Paşa” filminin güreş sahnelerinde çığırtkanlık yapan kısa boylu, siyah tenli, tombul, sevimli ağabeyimiz.

Arap Celal karısını ve aşığını yatakta yakalar ve ikisini de bıçakla delik deşik eder, cezasını çekip, hapisten çıkınca Yeşilçam’a gelir, oyuncu olarak kalır. Kimse onun bu sırrını bilmez yıllarca.

Yazacak, aktaracak çok şey var kitaptan. Kitabı edinmenizi, değerli anıları okumanızı öneririm. Son bir alıntıyla zirveyi de, en dibi de gören unutulmaz Aktör Tugay Toksöz’le ilgili şu satırlarla bitirelim yazımızı: “Türk sinemasında zirvedeyken, kaçtığı askerlik nedeniy­le yapılan bir ihbar kariyerine kesinti vermesine sebep olur. Rivayete göre bu ihbarı yapan, yakın arkadaşı bir aktördür, K.İ’nin, Tugay’ın rollerini oynamak için, piyasadan uzaklaş­ması adına ihbar ettiği söylenir. Askerlik dönüşü eski şaşaalı günler uzak kalır, yeri başkaları tarafından doldurulmuştur, al­kole sığınır. Oyunculuktan kazandığı büyük servet dibe vurur, seks furyasının filmlerinde oynamak zorunda kalır. Artık eski Tugay değildir.”

(*) Rejisörün Hatıra Odası; Bülent Pelit, Klaros Yayınları, mart 2021

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...