27 Mart 2021 00:15

Neoliberalizm sona mı eriyor?

Joe Biden ve Kamala Harris

Joe Biden, Kamala Harris | Fotoğraf: White House

Paylaş

Özelleştirme, sendikasızlaştırma ve piyasanın hakimiyeti ile tanımlanan neoliberal dönemin bitip bitmediğine dair tartışmalar, Amerikan medyasında birden ön plana çıktı. Sebep… Biden hükümetinin 1.9 trilyon dolarlık yardım paketi.

Amerika’nın öncelikle “Üçüncü Dünya”daki müdahaleleri, sonra da Reagan dönemi uygulamalarıyla, neoliberalizmin dünya önderi olduğunu gözden kaçırmayalım. Eğer bu ülke neoliberalizme sırtını dönerse, bütün dünya yeni bir döneme girebilir. Bu beklenti gerçekçi mi peki?

Biden paketinin bir benzerini, Obama hükümeti hayata geçirmiş, o dönemde de benzer tartışmalar basını da, akademiyi de bir süre meşgul etmişti. Oysa Obama’nın neoliberalizm ile hiçbir derdi yoktu. Çevresindekiler Keynesçi ekonomik doktrinin çok seçici bir okumasını yapmış… çökmekte olan ekonomiye bir seferliğine ağır bir para enjeksiyonu gerçekleştirmişti. Hatta bu uygulamanın sözde “başarı”sını, artık kalıcı devlet harcamalarına gerek olmadığının “kanıt”ı olarak yutturmaya çalışanlar da oldu.

Kırk yıllık siyasetçi Biden’ın da neoliberalizm ile ideolojik bir anlaşmazlığı olmadığı çok iyi biliniyor. Yine de bugün durum farklı. Ekonomik ve toplumsal çöküşün ağırlığı, yapısal bir değişiklik ihtimali doğuruyor. Çok detaylı bu uygulamaların tüm nitelikleri şu anda tam anlaşılmasa bile, birçoğunun kalıcı yardım paketlerine dönüşebileceği söyleniyor. Cumhuriyetçiler bunu korkuyla ifade ediyorlar… Demokratların ilerici kanadı umutlu. Demokrat Partinin iplerini ellerinde tutanlar ise “kalıcılık” konusunda sessiz.

Bir o kadar önemli olan da, bu harcamaların kaynağının ne olacağı. Yüzlerce sayfalık bir metinle resmiyete kavuşan paket, bu meseleyi biraz havada bırakıyor. Eğer kaynak borçlanma olacaksa, yapısal bir değişimden bahsetmek zorlaşır. Ancak parti içi muhalifler, radikal bir vergi reformuyla bedeli sermayedarlara ödetmeye yeminli. İşte bu, Reagan döneminden beri (Demokratlar dahil) her hükümetin doğallaştırdığı ekonomik uygulamalara ağır bir darbe olur. Biden’ın bu çabaların arkasında durup durmayacağını bilmiyoruz.

Belirsizlik bununla sınırlı olsa iyi. Daha büyük mesele, Biden’ın sendikasızlaştırma konusunda ne tavır takınacağı. Reagan hep refah devletini bitirmek ve vergileri düşürmekle aynı solukta anılsa bile, eski model refah devletine en ağır darbeler aslında Demokrat Clinton yönetimi sırasında gelmişti. (Refah devletindeki neoliberal dönüşümü sonraki yazılarımda anlatacağım). Reagan’ın daha büyük katkısı, (sosyalist olmasa da militan olan) Amerikan sendikalarının çanına ot tıkamasıydı. Bu değişimin tersine çevrilmesi, vergi ve refah politikalarındaki radikal reformlardan bile zor görünüyor.

Sorun çok boyutlu. Bir tarafta küresel ve endüstri-sonrası dönemde sendikaların her yerde yaşadığı zorluklar var. Fakat bunun kadar, Demokratların 1970ler’den sonra kemikleşen dönüşümü de önemli. Parti, 1930’larda oturttuğu profesyoneller ile sendikalı işçiler arasındaki ittifakı bırakıp… Silikon Vadisi ve azınlıklar arası yeni bir ittifakta karar kılmıştı o yıllarda. Bu strateji, sendikaların tamamen buharlaşacağı; sendikasızlaşan beyaz işçilerin de doğalında ırkçılaşacağı varsayımına dayanıyordu.

Oysa son yılların sendikalaşma hamleleri, tam da azınlıkların yoğun olduğu hizmet sektörlerinde yaşanıyor. Bu, neoliberal Demokratların hesaplarını altüst eden, partinin ilerici ve sosyal demokratlarının önünü açan bir gelişme. Yeni sendikalaşma hamlelerinde beyazlar da yer alıyor üstelik. Her iki partinin de 1980 sonrası ezberlerini bozan yeni bir dayanışma var ufukta.

Demokrat Partinin bu hareketlere ilk ihaneti, bir önceki yazımda da anlattığım gibi, asgari ücret mücadelesinin önünde durması oldu. Ama önümüzdeki aylarda, belki bundan daha da önemli konular gelecek Kongre’nin önüne. Bunlardan en çok umut vadedeni, 1940’ların antikomünist sendika yasalarını çöpe atmaya niyetlenen bir dizi değişiklik.

Normal koşullarda Biden’ın böyle bir değişikliğe izin vermesi söz konusu dahi olmazdı. Ancak bu hafta yaşanan bir gelişme, aşağıdan gelen dalganın tüm taşları yerinden oynatmaya başladığını gösteriyor.

Biden, herkesi şaşırtarak, Amazon işçilerinin sendikalaşmasını desteklediğini duyurdu. Dünyanın en zengin şirketlerinden birinin karşısında işçileri desteklemek, Amerikan başkanlarından görmeye alışık olduğumuz bir davranış değil. FD Roosevelt dışında hiçbir başkan benzer bir açıklama yapmadı şimdiye kadar.

Biden tribünlere mi oynuyor? Niyeti samimi olsa bile, yüz yıldan uzun süredir sendikalara karşı şekillenmiş hukuk sistemi, Biden’ın müdahil olmasına ne kadar izin verir? Göreceğiz.

Büyük değişimlerin eşiğinde olma ihtimalimiz var. Yine de, yardımların kalıcılığı, vergiler, ve sendikalaşmayla ilgili sorular netliğe kavuşmadan, neoliberalizmin bittiğini ilan etmek acelecilik olur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...