10 Mart 2021 23:52

"Mısır’la anlaşmak", Mısır’la anlaşmaktan çok daha fazlasıdır

Recep Tayyip Erdoğan

Recep Tayyip Erdoğan | Fotoğraf: Murat Kula/AA

Paylaş

Son aylarda Erdoğan-AKP iktidarının sözcüleri, ABD ve AB’ye sıcak mesajlar vermek istiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan; “Eyy Amerika”, “Eyy Avrupa” diye başlayan uzun tiratları artık duymuyoruz. Tersine Erdoğan her vesileyle, “Yönümüz ve yolumuz batıya doğrudur. Konuşarak çözemeyeceğimiz hiçbir sorunumuz yoktur” içerikli açıklamalar yapıyor.

Saray efradı, haftalardır nefeslerini tutmuş, Biden’dan gelecek telefonu bekliyor. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, hafta başında yaptığı kapsamlı açıklamada, “İki lider bir gün mutlaka telefonla görüşecekler” diyerek, bu konuda hem beklentinin büyüklüğünü hem de sınırsız bir sabırla bekleyeceklerini açıkça ifade etti.

Ama Erdoğan yönetiminin, son haftalarda bir adım daha attığına; Arap-İslam dünyasında Mısır, BAE, Suudi Arabistan’a (İsrail’e de) yönelik olarak, “Bizim bu ülkelerle çözülmeyecek sorunlarımız yoktur” noktasına geldiğine tanık oluyoruz.

Son haftalarda, “Mısır’la ilişkilerin ‘normalleştirilmesi’ için” yandaş medya ve AKP saflarından gelen çağrılar, son bir hafta içinde; önce Milli Savunma Bakanı Akar, sonra Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, hafta başında da Cumhurbaşkanı Sözcüsü Kalın tarafında açıkça ifade edildi.

Özellikle de Sözcü Kalın, Mısır’la ve Körfez ülkeleriyle ilişkileri düzeltmek için ciddi girişimler yapmaya başladıklarını anlattı ve bu girişimleri sürdüreceklerine dair güçlü vurgularda bulundu.

İKTİDAR MISIR’I KEŞFETMİŞ: MISIR HÂLÂ ARAP DÜNYASININ BEYNİ, KALBİDİR!

Kalın’ın, ABD ve AB ile “Sorunları çözmek” için girişimlere dair önemli mesajları var. Ama bugün bu makalede, Mısır’la, Mısır merkezli olarak Körfez ve öteki bölge ülkeleriyle ilişkileri düzeltme girişimlerine ilişkin mesajların üstünde duracağız.

Çünkü Mısır’la ilişkileri yenilemek sadece Mısır’la ilişkileri yenilemenin ötesinde sonuçları olacak bir girişimdir.

Çünkü Mısır, Arap-İslam dünyasında tuttuğu yer, nüfus, askeri-siyasi güç olarak Ortadoğu siyasetinin olduğu kadar, dini-ideolojik tartışmaların da merkezi olması bakımından bölgedeki en önemli ülkelerin başında gelmektedir.

Kalın bu durumu; “Mısır hâlâ Arap dünyasının beyni, kalbidir. Mısır’la Doğu Akdeniz, Libya ve dünyanın unutmuş gibi göründüğü Filistin meselesinde iş birliği yapmak istiyor ve ikili ilişkilerimizi görüşmek istiyoruz. Bizim hiçbir Arap ülkesiyle aşılamayacak sorunumuz yok...” diyerek kabul ettiğini gösteriyor.

Hele de;

* Erdoğan’ın yeni Osmanlıcı dış politikasının ideolojik platformunun zamkı olan Müslüman Kardeşçiliğin (İhvancılık) kurucu merkezinin, Mısır olduğu, şimdi Erdoğan’ın ilişkileri düzeltelim diye kapısına vardığı Sisi’nin İhvan iktidarını yıkan darbesi nedeniyle Mısır’la diplomatik ilişkileri kestiği,

* Mısır’la ilişki kurmanın Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkeleriyle İhvancılığa karşı olmayı bir ortak tutum olarak benimseyen öteki Arap ülkeleriyle ilişkileri düzeltmek isteğiyle de bağlantılı olduğu,

* İsrail’le ilişkileri ABD-İsrail projesi olarak devreye sokulan “Ortadoğu Barış Anlaşması”na destek sunan bir pozisyona geçmeyi de içerdiği (Kalın’ın açıklamasında “Filistin sorunu”na vurgu var da dikkat çekilmiyor) dikkate alındığında, açıkça görülmektedir ki, Mısır’la ilişkileri düzeltmek, sadece Mısır’la diplomatik ilişki kurmanın çok ötesinde, bölge çapında sonuçları olabilecek bir girişimidir.

SON 10 YILIN EN BÜYÜK U DÖNÜŞÜ!

İktidarın, yeni Osmanlıcı dış politikayı açıkça hayata geçirmeye yöneldiği son 10 yıldan beri, en büyük “U dönüşü”nü yaşadığı bir sürece girdiği anlaşılıyor.

Evet, bu geçen 10 yılda Türkiye batı emperyalizmi ile doğu emperyalizmi arasında salınarak iki emperyalist kamp arasındaki çelişkilerden yararlanarak kendine manevra alanı bularak ilerlemeyi amaçlayan, Yeni Osmanlıcılık denilen tipik Abdülhamitçi bir strateji belirlemişti.

Ancak, Rusya ile girilen ilişkilerde (S-400 alınması gibi) ABD’nin hoşnutsuzluğu, Türkiye’ye NATO üstünden yapılan uyarılara uymaması, Rusya ile Suriye ve Libya’da karşı karşıya gelmesi, dahası “ecdat yadigarı” Arap-İslam dünyasında ülkelerin iç işlerine müdahale, ülkelerin yaşadığı istikrarsızlıklar fırsata dönüştürülerek ülkelere rejim dayatmasına varan girişimler yapılması sonucu Katar’dan başka ayak basacak ülke bulamaz hale gelmişlerdir. Ki, son aylarda Katar’ın da Suudi Arabistan ve BAE ile ilişkilerini düzelten bir çizgiye girmesi, başlıca Arap-İslam ülkelerinin İsrail’le ilişkilerini normalleştirmeye yönelmesi, tek adam yönetiminin dış politikasını adım atılamaz duruma getirmişti.

YENİ OSMANLICILIKLA GİDİLECEK YOL KALMADIĞININ İTRAFI

Son gelişmelere toplam olarak bakıldığında; Erdoğan’ın tek adam yönetiminin;

1) iktidara geldiği yıllarda olduğu gibi batı emperyalizminin İran’ı kuşatma, Rusya’nın etkinliğini sınırlama, İsrail’in güvenliğini sağlama üçgeni üstünde kurulan bölge stratejisinin “bölgesel gücü”, hatta “model ülkesi” olduğu, 2007-2008 öncesi “sorunsuz günlerine” dönmek istediğini,

2) Ortadoğu’da “ABD-İsrail Barış Anlaşması”na itiraz etmeyeceğini; Suriye, Libya, Doğu Akdeniz’de batı emperyalizminin çizdiği sınırlar içinde kalma (*) isteğini sözle ya da vücut diliyle ifade ettiğini görüyoruz.

Açıklamalar böyledir ama; peki öyleyse yıllardır içeride özgürlükler, demokratik haklar gasbedilirken tek adam yönetiminin inşasının dayanağı yapılan yeni Osmanlıcı dış politika nereye konmaktadır? Dahası, Türkiye “İlişkileri düzeltmek istiyoruz” dediğinde Mısır, İsrail, Suudiler... kucak açarak, “Buyur gel konuşalım” mı? diyecekler.

Nitekim, ABD ve AB demedi; Türkiye’den gelen, “İlişkileri normalleştirelim” çağrılarına “Tamam, ama önce şu faturayı ödemelisin. Sonra konuşuruz” yanıtı verdiler.

ABD ve AB kadar olmasa da bugüne kadar itilip kakılan, hakarete uğrayan ülkelerin de “Önce faturayı öde sonrasına bakarız” demesi sürpriz olmayacaktır!

Çünkü, ilişkileri düzeltelim diye kapıya gelen, yayılmacı emellerle yeni Osmanlıcı hamaset eşliğinde yürütülen dış politikayla dünyanın en yalnız ülkesi haline getirilen Türkiye’dir!

(*) “ABD ile Suriye’de Kürtlerin özerklik talebi konusunda alınan tavır, Türkiye’ye yönelik CAATSA yaptırımları ve S-400’ler dışında bir sorun yoktur” diyor Kalın!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...