Fezlekeler ve yeni bir ‘millilik’ sınavı!

Toplumun ihtiyaçları ile iktidarın öncelikleri arasında giderek açılan bir makas olduğu, çeşitli muhalefet kesimleri tarafından dile getiriliyor. Doğru bir tespittir. Pandemi sürecinden ekonomik krizin değişik boyutlarına kadar, her gün yeniden doğrulanan bir gerçek bu. Ama tespit etmek ile ona uygun pozisyon almak arasında kendiliğinden bir örtüşme olmuyor maalesef. Arada bir ‘makas’ oluyor. Düzen içi muhalefetin yaşadığı açmaz çoğu zaman bu mesafeden kaynaklanıyor. Kendi ihtiyaçlarıyla toplumun ihtiyaçları arasında çatışma yaşayan iktidarın en büyük avantajı da kendisi hakkında yaptığı tespitler ile tuttuğu pratik pozisyon arasında mesafe olan, çelişki yaşayan bir muhalefetle karşı karşıya olmasıdır.

Düşünsenize, iktidarın toplumun çıkarlarıyla tamamen tezat öncelikleri olduğunu söylüyorsunuz ama onun en başat önceliklerini ‘millilik’ diye sunmasına itiraz edemiyorsunuz. Bırakın itirazı, destekleyebiliyorsunuz.

Bu ‘açmaz’ın farkında iktidar. En kritik durumlarda kullandığı en etkili silahı bu ‘zayıf karnı’ gözeterek kullanıyor. ‘Uzay yolu’ dışında halka vaat edebileceği bir şey kalmamış ama varsın olsun, ‘millilik’ ajitasyonu üzerinden siyaset yapma alanı var hâlâ. Yitirilmiş çoğunluğu en azından dağıtıp paralize etmek açısından oynayabileceği en etkili oyun bu. Yiyen oldukça neden kullanılmasın ki?

İlk kez çoğunluğun kaybedildiği 7 Haziran 2015 seçimleri  sonrasında da aynı şey yapılmamış mıydı? ‘Terörle mücadele’ adına girişilen yoğunlaştırılmış mesaiyle, ‘milli’ ve itirazsız bir düzlemde iktidar korunmuştu. Sonrasındaki dokunulmazlıkların kaldırılması, siyasetçilerin hapsedilmesi, dört buçuk milyon insanın oyuyla seçilen belediyelerin kayyım marifetiyle derdest edilmesi, legal Kürt siyasetinin kuşatılarak nefes alamaz duruma getirilmesi... hep bu itirazsız düzlemde gerçekleşti ve her bir hamle de iktidarın ‘milli’ zırhını tahkim ederek ‘tekçi’ yeni rejim inşasının adımları oldu. Demokrasi ve özgürlükler esaslı şekillenmemiş muhalefet unsurlarının ise dayatılan bu ‘millilik’ sınavlarında nasıl çaktığını defalarca gördük.

Şimdi meclise gelen HDP’li vekillere dair fezlekelerle birlikte, yeni bir sınav açılmış oluyor. Yeni bir ‘millilik’ sınavı!

***

İşler iyi gitmiyordu. Suriye’den, Ayasofya’dan, Libya’dan, Karadeniz gazından, vs... devşirilmeye çalışılan ‘milli rezerv’ iç açıcı olmuyordu. Özellikle son Garê başarısızlığı üzerinden ilk kez savunma durumuna geçilmişti. İkna edilememiş muhalefet soru soruyordu. Gevşemiş vidaları sıkmak gerekiyordu ve elde kalan tek tornavida da yine Kürt meselesine dair geleneksel algı ve reflekslere oynamaktı. “Eller kalkar”, vekiller hapsedilir, HDP kapatılmaktan beter hale getirilir ya da seçim öncesi resmen kapatılır, muhalefetin yanlarında olmadığını gören Kürtler belirsizlik içine savrulur... Ve, elde var iktidar!

Bu aklı, bu oyunu bilmeyen var mı? Herkes biliyor. İyi Parti mesela, bilmez mi? Bilir de işte o ‘milli olsun da çamurdan olsun’ türünden siyasal felç hali böyle bir şeydir. Daha ilk dakikasında, "Biz HDP'yi problemli görüyoruz, dolayısıyla 'Evet' diyeceğiz" dedi Yavuz Ağıralioğlu isimli İyi Parti yöneticisi. 'Devlet olmanın gereği', fezlekelere el kaldıracaklarmış! (Yeri gelmişken soralım; aklıyla, diliyle, ruhuyla tam bir 'devletçik’ maketi Ağıralioğlu’nun Devlet Bahçeli’nin yanında olmaması için nasıl bir sebep olabilir ki? ‘Püskevit’ mi sevmiyor acaba?!)

Cumhurbaşkanının “Milli muhalefet yaratacağız” sözleri işte bu örnekçe de kanıtlanan ‘zihin ortaklığı’na işaret ediyor aslında. Karşılıksız değil yani. Televizyon ekranlarından, “HDP’yi PKK’dan kurtarmak için kapatmak gerek” diyen gerzek de, HDP’ye oy verenlere beddua eden zıvanadan çıkmış AKP yöneticisi de, “HDP’ye verilen 6 milyon oy 6 milyon kalaşnikov mermisidir” diyen gazeteci kılıklı da Ağıralioğlu’yla birlikte aynı zihin ortaklığının yansımalarıdır. Bu bir ‘felç olma’ halidir ve ‘şartlı refleks’ örneği, iktidarın güncel önceliklerine gözü kapalı fit olma durumudur.

Kendi burnunun ucunu bile göremiyorken, siyaseten felçli muhalife konunun aslî boyutundan bahsetmek bile anlamsız. Fezleke meselesinin, iktidarın seçim ya da muhalefeti bölme gibi güncel hesaplarının ötesinde de boyutları olduğunu, tarihsel bir soruna bir düğüm daha atılarak çözümden daha çok uzaklaşılacağını, sorunun daha da ağırlaşarak eninde sonunda çok daha sancılı bir şekilde bütün bir toplumun kapısına dayanacağını, içinden ‘bozkurt’ ya da ‘devletçik’ taşıyan muhalife anlatsan ne fayda!

Son bir hatırlatma da CHP’ye: Dokunulmazlıkların kaldırılmasına ‘Anayasaya aykırı ama evet’ diyen CHP’nin gerekçesi, “bizi terörle yanyana gösterirler” olmuştu değil mi? ‘Evet’ diyerek Demirtaş’ların içeri atılmasına katkıda bulunulmuştu. Sonuç? Kurtulabildi mi CHP? ‘Terörle iltisaklı’ gösterilmiyor mu her fırsatta? ‘Terör destekçisi’ diye linç edilmeyecek miydi Kılıçdaroğlu? Gele gele, “CHP milli güvenlik sorunudur” denilmedi mi sonuçta?

Neymiş demek ki? Birazcık ders çıkarmak gerekiyor. “El alem ne der sonra” diyerek, içindeki ‘gericiye’ yaslanıp yol alamazsın. ‘El alemi’ değil, tabanda giderek daha ağırlıklı hale gelen ‘ortak mücadele’ eğilimini dinlemek, gözetmek gerekiyor. Tarafsızlığın bertaraf olmak anlamına geldiği bu dönemde hele...

Evrensel'i Takip Et