24 Aralık 2020 23:55

Böyle olur tek adam yönetiminin hukuk-adalet reformu!

Erdoğan açılışa online katıldı

Fotoğraf: Murat Kula/AA

Paylaş

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi, 4 yıldır tutuklu bulunan HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın derhal serbest bırakılmasına karar verdi!

Kararın kendisi kadar, gerekçeleri de önemli.

Çünkü AİHM Büyük Dairesinin kararının gerekçelerine dikkat çeken hukukçular, bu kararın sadece Demirtaş değil, bütün diğer siyasi tutukluların serbest bırakılmasını gerektirdiğini belirtiyor. Çünkü AİHM ilk kez, Türkiye’de siyasi tutukluların hukuki değil siyasi ve bizzat iktidarın yönlendirmesiyle tutuklandığı ve cezalandırıldığına vurgu yapıyor.

Ancak bu kararın muhatabı olan tek adam yönetimi ve onun başında bulunun Erdoğan’ın böyle düşünmediği anlaşılıyor.

Önceki AİHM kararlarını tanımayıp, “Karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz!” diyen Erdoğan, AİHM Büyük Dairesinin bu tür manevraların önünü kesen kararları karşısında da “Bizi bağlamaz”dedi.

TEK ADAM YÖNETİMİNİN ‘ADALET-HUKUK REFORMU’NUN RESMİDİR

AİHM Büyük Dairesinin, “Demirtaş derhal serbest bırakılmalı” kararı ile Erdoğan’ın “AİHM’nin kararı bizi bağlamaz”meydan okuması üç günden beri siyaset gündeminin birinci konusu.

Erdoğan ve arkasında yer alanlar ile Demirtaş ve tüm diğer siyasi tutukluların serbest bırakılmasını isteyenler arasındaki tartışma giderek büyüyor, daha da büyüyecek gibi görünüyor.

Ancak siyaset gündemi o kadar sıcak ki; her biri demokratik normların az çok geçerli olduğu ülkede skandal sayılacak gelişmeleri tek adam yönetimi on güne sığdırdı. Hem de görmek istemeyenlerin dışında herkesin gözüne açıkça sokacak biçimde!

İşte bazı örnekler:

15 Aralık: 15 Temmuz darbe girişimi suçlamasıyla tutuklu bulunan Osman Kavala’nın “Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı’nın ihlal edildiği” nedeniyle yaptığı başvuruyu ele alan AYM 1. Dairesi, bir karar alamadı (Herkes bunu karar almaya cesaret edemedi diye algıladı); dosyayı AYM Genel Kuruluna havale etti!

18 Aralık: Kısa bir süre önce HSK tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından Yargıtay üyeliğine atanan İrfan Fidan, siyaseten yapıldığı apaçık olan takvim ayarlamasıyla Yargıtayda hiç görev yapmadan Yargıtayın AYM’ye önerdiği üç adaydan birisi oldu. Hem de en çok oyu alarak!

22 Aralık: HDP Milletvekili Leyla Güven, Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davasında 22 yıl 3 ay ceza verilerek tutuklandı.

23 Aralık: MİT tırları davasından yargılana Gazeteci Can Dündar’a “Siyasi ve askeri casusluk”ve “Silahlı terör örgütüne yardım etmek”ten toplam 27 yıl 6 ay hapis cezası verildi.

23 Aralık: Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun emniyette “çıplak arama”yı gündeme getirmesinin ardından sosyal medyada paylaşım yapan hesaplarla ilgili resen “FETÖ soruşturması” başlattı!

Oysa; kasım ayının başlarında Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “İsterse yer yerinden oynasın, yeter ki adalet yerin bulsun” gibi parlak sloganlarla, bir “hukuk reformu” başlatacaklarını açıklamıştı.

Erdoğan ise 13 Kasım günü “Bakanlıklarımız ve kurumlarımız yanında ilgili tüm kesimlerle yakın diyalog ve iş birliği halinde; ülkemizde ekonomide ve hukukta yeni bir reform dönemi başlatıyoruz” diye Gül’ün söylediklerini bir adım daha ileri götürmüştü.

19 Kasım’da Erdoğan ve Gül’ün de kendisi gibi düşündüğünü açıklayan Bülent Arınç, Kavala ve Demirtaş’ın tutukluluk halinin devamını eleştirerek, “Bu iddianameleri okuduğum zaman bir ara isyan etmiştim. Çocuk bile yazmaz bu iddianameleri diye”siyasi yargılamaları eleştirmişti.

Tam da burada Bahçeli sahneye çıktı; Arınç’ı açıkça hedefe koyarak, “reform meform yok”diyerek kükredi!

22 Kasım’da Erdoğan “Bizim ne dediğimiz, nereye gittiğimiz bellidir. İstikametimizde en ufak bir değişiklik yoktur. Teröre bulaşmış, terörle el ele, kol kola yürüyenler hiçbir zaman bizim ne yanımızda, ne de dirsek teması olduğumuz kişiler olamaz... Kobanî katliamının failleri hiçbir zaman Tayyip Erdoğan tarafından asla ve asla savunulamazdiyerek, Bahçeli’yle aynı çizgide olduğunu söyleyerek, “reform meform” diyerek mevcut durumu eleştirenlerin ağzına biber sürüp susturdu!

REFORM DÖNEMİNİN BİR KARŞI REFORM DÖNEMİ OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI

Tek adam yönetimin “hukuk ve adalet reformu”, Bahçeli ve “dava ve yol arkadaşım” diyerek siyaset sahnesine çıkardığı Mafya Lideri Çakıcı’nın izin verdiği sınırlar içinde olacaktır.

Aslına bakılırsa ve söyledikleri dikkate alındığında, Erdoğan’ın da Bahçeli-Çakıcı hattından daha ileri gitmek istediğini gösteren hiçbir belirti yoktur. Tersine Erdoğan’ın yerel mahkemeler, AYM ve AİHM’nin hoşuna gitmeyen kararları karşısında aldığı tutuma bakıldığında, amacının gerçek anlamda bir reform değil, tersine tek adam yönetiminin yargı üstündeki egemenliğini daha da pekiştirecek bir “karşı reform” hamlesi olarak planlandığı açıkça görülmektedir.

Çünkü tek adam yönetimlerinin fıtratında özgürlüklerin alanını genişletme, bunun için reformlar yapma gibi bir özellik yoktur. Tersine onun fıtratında, her konuda karşısına çıkan sorunu tek adamın yetkilerini daha da sınırsız hale getirerek aşma vardır.

Nitekim birkaç gün önce yaptığı konuşmada Erdoğan, “Her şey gibi, muhalefetin de yerli ve millisini ülkemize kazandırmak bize nasip olacaktır” diyerek yetkisinin sınırsız olmasını arzuladığını açıkça ifade etmiş oldu.

Muhalefeti bile kendisinin belirlemesi her tek adam sisteminin hayalidir! Erdoğan da bunu açıkça ilan etmiş bulunuyor.

Bir buçuk ay önce yüksek perdeden “Ekonomik ve hukuk reformu başlatıyoruz” diye ilan edilen dönemin gerçekte tek adamın yetkilerinin sınırsız bir biçimde artırma amaçlı bir “karşı reformlar dönemi” olduğu anlaşılmaktadır.

Ötesi kara propagandadır!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...