13 Aralık 2020 00:01

‘Saçın, başın oynamasın!’

Görsel: Pixabay

Paylaş

Ahmet Çakar Beyaz TV’deki, sabıkası kabarık ama nedense reytingi yüksek futbol programında konuşuyor. (parantez içlerinde araya girenlerin ifadesinin yanı sıra yorumlarım var):

“Tosun kızım benim, güzel kızım. Hande Demirtaş (düzeltme geliyor, “Sümertaş”). Ben tanımam. 40’lı yaşlarda, biraz etine dolgun bir hanımefendi. (“Oralara girme hocam, geçiştirelim”). Kötü bir şey söylemiyorum ki, etine dolgun dedik, şişko demedik, niye geçiştiriyoruz  (R.O.K: “Tamam hocam neyse”). Yıllar önce çok enteresan bir Paris gecesinde yaşadıklarımız, anlattın bana. Benim bildiğim, senin yaşadıklarını anlattın, kızdın bana (Çakar, meğer tanımıyor değilmiş). O zaman Ertem kardeşim vardı, canım kardeşim (bu kardeşliğin altını çiziyoruz). Bana çemkirdi (çünkü kadınlar çemkirir, huylarıdır, siz hiç çemkiren erkek gördünüz mü?). Eğer BeIN Sport’ta (o sırada R.O.K’dan bir ıhh sesi yükseliyor) bir daha, saçının, başının oynadığını hissedersem (R.O.K araya girip, çok anlaşılamayan bir ifadeyle ”Naaptın hocam yaa” diyor sanıyorum); beni üzmüş olursun, ben de seni üzerim".

Bu satırlarda ne ararsanız var: Ayrımcılık var, taciz var, kadın düşmanlığı var, özel yaşamla tehdit var… Kadınların yaşam boyu türlü defa maruz kaldıklarının bir kombosu adeta.

Böyle şeyler gördüğünüz gibi medyada rahatça söylenebiliyor. Sevmediği kanallarda bir konuk hapşırsa ceza kesen RTÜK’ten hiç ses seda yok. Hatırlarsanız Tele 1 kanalına bir seferinde Evrensel gazetesinin yıldönümü reklamını yayınladığı için ceza kesmişti.

Olay nedir diye merak edenlere bir özet geçeyim. Hande Sümertaş Galatasaray Spor Kulübü’ndeki Futbol A Takımı Medya Koordinatörlüğü görevinden geçen Nisan ayında ayrılmış. Ardından süper lig yayın haklarını elinde bulunduran BeIN medyada medya hakları direktörü olmuş. Galatasaray’da çalıştığı dönem Fatih Terim’e çok yakın bir isim olduğu söyleniyor. Haliyle daha önce çalışmış olduğu kulübün renkleri ve kupalarıyla fotoğrafları bulunuyor. Takip edebildiğim kadarıyla Sümertaş yeni görevine başladığında bu durum çok yadırganmamış. Hatta o günlerin spor medyasının derdi “Sümertaş’ı Terim’in kızları mı yolladı?” sorusunun cevabı.  Yani yine ‘ortalığı kadınlar karıştırmış’.

Sümertaş, lig başladıktan sonra hedef haline geliyor. Bazı taraftarlar yayıncı kuruluşun maç sırasında pozisyonların yayınlanma açılarında ve tekrar sayılarında adaletsiz davrandığını iddia ediyorlar. Spor medyasında en azından bir kez bir televizyon kanalına konuk olarak çağırılanların dahi bilebileceği üzere medya hakları yöneticisi yayın içeriğine karışmaz, rejiye girip hangi pozisyonun hangi açıdan verileceğine karar vermez. Hele ki, rejisinden ekran önüne, yüksek egolu erkeklerin hâkim olduğu bir camiada. Eminim kendisine hala “sen ofsayt nedir, biliyor musun” sorusu soruluyordur. Kadınlar o alanlara rahat girebilseydi bugünkü müptezelliklerin pek çoğuna tanık olmazdık. Peki, neymiş sorun? Bir kanal çalışanı Sümertaş’ın yayınlara müdahale ettiğini iddia etmiş, kanıt var mı? Yok. Tüm bu bilgileri öğrenmeye çalışırken fazlasıyla futbol medyasına maruz kaldım. Çok ilginç, pek çok yerde Sümertaş’tan bahsedilirken yaşı illa ki vurgulanıyor. “Kızım”, “bu kız”, yalnızca adıyla anma gırla gidiyor.

Bu arada spor medyamızın en muteber yayın organlarından Socrates dergisi, spor yazarı Mehmet Demirkol ile söyleşi yapıyor. Demirkol, Sümertaş’ın geçmişte Galatasaray Spor Kulübü çalışanı ve taraftarlığını belli eden fotoğraflarını referans alarak eleştirmiş: "Hande Sümertaş, Galatasaray'da çalışırken kupalarla futbolcuların önünde pozlar verirsen, o anda çalıştığım camiama kendimi beğendireceğim diye sınırları aşarsan, daha sonra problem yaşayacağın kesindir". “Poz vermek”, “kendini beğendirmek”, “sınırları aşmak”… Her biri eril dilin tezahürü. Futbol federasyonunun başındaki kişi eski bir Fenerbahçe yöneticisi, kimse oralara girmiyor. Sümertaş’ı hedef alan söylem biçimi asla bir erkeğe yöneltilmiyor. Çünkü anılan o sınırları futbolun erkek dili çiziyor. O “sınırı” şu sıralar Adana Demirspor’un teknik direktörü olan Ümit Özat 2012’de bir televizyon programında Simge Fıstıkoğlu’nun yorumunun ardından yüksek perdeden dile getirmiş ve stüdyoyu terk etmişti: “Kadınlar erkekler kadar futboldan anlamaz”, “Kadınlarla futbol konuşmam”, “Ben eşimle bile futbol konuşmuyorum, sizinle hiç konuşmam”…

Şu sıralar gündemimiz Hasan Ali Toptaş’ın tacizlerini ifşa eden kadınlarla başlayan ve devamı gelen #SusmaBitsin etiketiyle özetlenebilecek bir ifşa/iç dökme eylemi. Kadınlar konumlarını/güçlerini kullanarak kendilerini rahatsız eden, “hayır”ı cevap kabul etmeyen yazın dünyasının önemli isimleriyle yaşadıkları travmatik deneyimlerini anlatıyorlar, dayanışıyorlar, iyileşmeye çalışıyorlar. Bu tür tacizler edebiyat dünyasıyla sınırlı değil elbet, hatta medya camiasına sıçrasa çoğu okurun/izleyicinin ciddi hayal kırıklıkları yaşayacağını söyleyebilirim. Kadınlar, hele de göz önünde olan sektörlerde bu tür tacizlerle mücadele ederken çok zorlanıyorlar. Mesele yalnızca işini kaybetmek değil, suçlanma, kanıtlamaya zorlama, itibar kaybetme, yaftalanma korkusu ve “canım kardeşim”le ifadesini bulan erkek dayanışması ellerini kollarını bağlıyor.

Çoğu sektör gibi medyada da başından itibaren erkek egemen bir iklim hâkimdi. Lakin 80’lerden sonraki dönüşüm, “sitcom gazeteciliği” lafı ile sevimlileştirilmeye çalışılan yeni pratiklerin norm kabul edilmesine yol açarak ayrımcılığı daha da derinleştirdi. Arka sayfa güzellerinin seçiminde fikir beyan eden kadınlar, ‘kadın şaraptır, şarap kutsaldır’ şeklinde formüle edebileceğim güzellemeler…

Fikirleri, itirazları “fazla duygusal” bulunan kadınlar yazı işleri toplantılarında sözü dinlensin diye erkekleşmek zorunda hissettiler, ama yine de o efsane yazı işleri fotoğraflarına bir türlü giremediler. Bu yazıya futbol medyasında çok sıkça rastladığımız bir kadın düşmanlığı ile başlama sebebim buydu. Çakar’ın sözleri bir sapma değil, var olan zihniyetin en açık halde dile getirilişi. Cinayetlerin dahi cezasızlıkla ödüllendirildiği bir ülkede, her gün ekranlarda olan, yazıları elden ele dolaşan, analizleriyle herkesi hayran bırakan adamların masa aralarında taciz ettiğini, geceleri uygunsuz mesajlar attığını, kapınıza dayandığını, isteklerine karşılık vermezseniz kariyerinizi bitirmekle tehdit ettiğini, size iftira attığını anlatmak çok zor. Böylesine açıkça yaptıklarında bile başlarına bir şey gelmiyorken…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa