14 Kasım 2020 01:25

Asıl olan ‘Acı reçete’ye karşı nasıl mücadele edileceğidir!

Kıdem Tazminatına karşı yapılan işçi eylemi

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Çarşamba günü AKP Meclis Grubunda konuşan Erdoğan, ekonomideki gelişmelere bilinen hamasi övgüleri yaptıktan sonra, “gerekirse acı reçete”ye başvurmaktan çekinmeyeceklerini söyledi!

18 yıllık AKP iktidarı boyunca “acı reçete”den hiç söz etmeyen Erdoğan’ın, ekonomideki sorunları aşmak için “son çare” olarak “acı reçete”yi gündeme getirmekten söz etmesi hayretle karışılandı!

Erdoğan’ın “acı reçete”yi gündeme getirmesini, Merkez Bankasının başına Eski Bakan Naci Ağbal’ın, Hazinenin başına da yine eski bakanlardan Lütfi Elvan’ın getirilmesiyle birleştiren “Erdoğanseverler”, bundan Erdoğan’ın “Eskiye döneceği” sonucunu çıkarmakta hiç gecikmediler.

Burada “Eskiye dönüş” denirken, AKP iktidarının ilk yıllarında IMF disiplini altında uygulanan, Kemal Derviş’in yönetiminde hazırlanan “güçlü ekonomiye geçiş programı”nın güncellenmiş bir versiyonuna dönüş kastedilmektedir. Sadece bu kadar da değil. Bu, ekonomide “Eskiye dönüş”ü heyecanla karşılayanlar, iddialarını Erdoğan’ın eninde sonunda “Parlamenter sisteme döneceği” ütopyasına kadar götürüyor. Üstelik sadece AKP etrafındaki hayalperestler değil, İyi Parti, SP, hatta zaman zaman CHP’nin sözcüleri tarafından da bu beklenti dile getiriliyor.

‘ACI REÇETE’ KİMİN İÇİN ACI?

Burjuva siyaset dilinde “acı reçete”nin anlamı; hükümetin, ulusal gelirden halkın halen aldığı payı, ciddi ölçüde, halkın acısını hissedeceği ölçüde azaltacağıdır.

Bugüne kadarki uygulamalardan;

Yeni vergi ve zamlar getirilmesinin, Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, yerel hizmetler gibi kamusal hizmetlerde “katkı payı” adı altında halka yeni faturaların çıkarılmasının,Enflasyonun, “En haksız vergi alma yöntemi” olarak, işçi sınıfı ve emekçilerin gelirlerinin sürekli tırtıklanmasının bir aracı olarak daha etkin biçimde kullanılmasının, Asgari ücret ve emekli maaşları gerçek enflasyonun altında tutulurken, TİS’lerin, olağan durumlardakilerden daha fazla baskılanmasının “acı reçete”nin başlıca önlemleri olarak karşımıza çıkarılacağını şimdiden söyleyebiliriz.

Hiç kuşkusuz “acı reçete” söz konusu olduğunda her zaman olduğu gibi; işçisinden patronlara, beyaz yakalısından esnafa kadar her kesimin elini taşın altına koyacağı, Hükümetin de “Acıyı adil olarak dağıtacağı” propaganda edilecektir.

Ancak gerçekte “acı reçete”deki “acı ilaç”lar halka içirilecektir. Bu reçetenin uygulanmasının üstünden alınacak yeni “ulusal gelir parçası”, yandaş sermaye kliği başta olmak iç ve dış sermayeye aktarılacaktır.

Erdoğan çarşamba günü yaptığı konuşmada patron takımı için bu müjdeyi; “Ülkemizi yerli ve uluslararası yatırımcılar nezdinde cazibe merkezi haline getirmekte kararlıyız. Yatırım süreçlerinin iyileştirilmesi yoluyla iş ve yatırım alanlarını daha da cazip hale getirmek istiyoruz” diyerek verdi.

Halktan alınanın iç ve dış sermaye çevrelerine aktarılacağı daha ne kadar açık söylenebilirdi ki!  

TEK ADAM YÖNETİMİNİN EN KORKTUĞU ŞEY YIĞINLARLA KARŞI KARŞIYA GELMEK

Ülkemizde halka “cennet” vaatleriyle iktidara gelen düzen partileri, sonunda hep “acı reçete”ye varmışlardır. Bu yüzden de “acı reçete”nin ne olduğu ve reçetede yazılan ilaçların kime içirileceği konusunda Türkiye’nin işçi sınıfı ve halkları bilgilidir.

Bu, “acı reçete”nin ne olduğu (sınıfsal niteliği) konusunda gerekli açıklamaları yapmamızın gerekmediği anlamına gelmiyor. Tersine, acı reçetenin iktidarın politikalarıyla bağlantısını açıklama sorumluluğu önemli olmaya devam edecektir. Ama daha da önemli olan, “acı reçete”nin ancak “halkçı bir ekonomi” talepleri doğrultusunda yürütülecek bir mücadeleyle püskürtülebileceği bilinciyle hareket etmektir.

Nitekim Türkiye’nin her kesiminden emekçileri de iktidarın hakları gasbetme girişimleri karşısında mücadelenin nasıl olması gerektiği konusunda bir birikime sahiptir. En azından son bir yıl içinde iktidara iki konuda geri adım attırılabilmiştir:

1) İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması girişimi, sokaklara çıkan kadınlar tarafından geri çektirilmiştir.

2) İşçiler ve sendikaları, kıdem tazminatı ve emeklilik haklarına yönelik saldırı paketi karşısında henüz sadece ayak seslerini duyduğumuz hareketiyle, son 5 ay içinde iki kez ilgili maddelerin geri çekilmesini sağlamışlardır.

‘ACI REÇETE’NİN HEDEFİ TÜM EMEKÇİLERİN ORTAK MÜCADELESİ

Çünkü “tek adam yönetimi”, muhalefet partilerinin sert eleştirilerinden rahatsız değildir ve salt muhalefet partileri karşı çıkıyor diye hiçbir konuda geri adım atmamaktadır. Çünkü Erdoğan ve partisi, bu alanı kendi alanı olarak görmektedir.

Son yıllarda daha açıkça görüyoruz ki, tek adam ve yönetiminin en korktuğu şey yığınlarla karşı karşıya gelmektir. İşçiler, emekçiler, kadınlar, gençler kendi taleplerine sahip çıkan bir mücadele çizgisine girdikleri ölçüde tek adam yönetimiyle karşı karşıya gelmektedirler. Bu nedenledir ki “acı reçete”ye karşı mücadelenin tek gerçekçi yolu, bu “reçete”nin hedefi olan tüm toplumsal kesimlerin ortak mücadele stratejisine bağlanarak hareket etmesidir. Ki bu kesimlerin ülke nüfusunun yüzde 80-90’ını kapsadığı dikkate alındığında, “acı reçete”ye karşı mücadelenin ne büyük bir potansiyele sahip olduğu, tek adam yönetimi için ne büyük bir korku kaynağı olduğu apaçıktır.

Yeter ki; yerellerden de başlayarak sendikalar, emek örgütleri, emekçilerin ileri kesimleri ve mücadeleci sendikalar, her türden demokratik örgütlenmeler, ilerici demokrat parti ve çevreler, aydınlar, akademisyenler, bilim insanları, ortak bir mücadele stratejisi doğrultusunda davranabilsin!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa