24 Ekim 2020 01:00

İktidarın virüse karşı mücadelesi yalan, yasaklar ve cezalar üstüne kurulu

Metrobüs durağında merdivenlerden çıkan maskeli insanlar

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Salgına karşı mücadele eden hekimler, aylardan beri vatandaşı, “Grip aşısı yaptırmayı ihmal etmeyin. Çünkü bilinen griple, Covid-19’un birinin üstüne gelmesi her iki hastalığa karşı da mücadeleyi zorlaştırır” diye uyarıyordu. Sağlık Bakanlığı da bu uyarıyı doğru bulduklarını gösterecek biçimde, ihtiyaç olan aşı miktarının sağlanması için gerekli girişimleri yapacağını açıklıyordu.

Bu çağrılara ve Sağlık Bakanlığının vaatlerine inanan 65 yaş üstü vatandaşlar ile kronik hastalığı olanlar ise “Eylül ayında gelecek” denilen grip aşısı için geçmiş yıllarda olduğu gibi eczanelerine, aile hekimliklerine başvurarak sıraya giriyordu!

Eylülde aşı gelmedi; “Ekimde gelecek” dendi. Ama aşı ancak ekim ayının 20’sinden sonra gelebildi. Ne var ki, ihtiyaç 10 milyondan fazlaydı ama getirilecek aşı miktarı 1.3 milyon dozdan ibaretti! Onun da yüzde 30’u gelmiş, geri kalanı önümüzdeki süreçte gelecekti! Oysa geçen yıl, pandemi yokken bile bir buçuk milyon doz aşı ithal edilmişti ve yetmemişti!

“Aşı geldi” denmesinden beri ise “Aşı kime yapılacak” kaosu yaşanıyor. Eczanelerde, aile hekimlerinde yapılan sıralamaların geçersiz olduğu ilan edildi ve “e-nabız”da oluşturulan bir algoritma üstünden kime aşı yapılacağı belirlenecek dendi. Ama aşıya ulaşabilmenin ölçüsü “En az beş kronik hastalığa sahip olmak” şeklinde açıklandı!

Aşı bekleyen vatandaşlar, bakanlığın risk pramidinde en tepede yer alanlarla sınırlı tutulmasını, “Mezarda mı aşı yaptıracağız” ya da “Her halde sadece VIP yandaşlara yetecek kadar aşı getirilmiş” eleştirilerine kadar götürmüş bulunuyor.

SALGINA KARŞI KARARLAR KAPALI KAPILAR ARKASINDA ALINIYOR

“Grip aşısı” gibi günün en öne çıkan tartışmasında sağlıklarından endişe eden 65 yaş üstü ve kronik hastalıkları bulunan vatandaşlardan eczacılara, aile hekimleri, konunun uzmanları hekimlerden ve TTB’ye kadar ilgili herkes “grip aşısı”nın önceden kimlere yapılması, nasıl dağıtılması gerektiğini, hatta Sağlık Bakanlığının oluşturduğu “e-nabız”daki ölçütleri eleştiriyorlar. Ama bu eleştiriler karşısında Sağlık Bakanlığından bir ses yok!

Bu sessizliği, “Vatandaş ve uzmanlar uygulamalarımızı eleştirsin de eksiklerimizi görüp düzeltelim” olarak görmek de olanaklı değil. Çünkü iktidarın Kovid-19’a karşı mücadele stratejisi; gerçekleri halkla paylaşarak mücadeleye halkı, TTB’yi, sağlık alanındaki sendikaları, uzman dernekleri, yerel yönetimleri...katan bir anlayışa sahip değil. Tersine Hükümetin Kovid-19’a karşı mücadelesinin ana yaklaşımı kapalı kapılar arkasında kararlar almak, halkı da yasaklarla, cezalarla, bu kararlara uymaya zorlamak biçimindedir.

Bir skandala dönüşen “maske dağıtımı”nda bile arka arkaya alınan kararlar kapalı kararlar arkasında alındı. Bilim Kurulunun önerileri görmezden gelindi. Skandala dönüşen, 24 Nisan’daki ilk sokağa çıkma yasağı bile yasağın başlamasından 2 saat önce açıklanmıştı!

İktidarın “risk pramidi”nin oluşturulmasında; kapalı kapılar arkasında, kamuoyunda mücadelenin önünde yer alan uzmanların da hiçbir bilgilerinin olmadığını anlıyoruz.

Sağlık Bakanı Koca, her gün “birlikte mücadele”den söz ediyor ama kararlar kapalı kapılar akasında alınıp, tek adam tarafından uygulamaya sokuluyor. Örneğin İstanbul’da önceki gün Kovid-19’a karşı mücadele toplantısına İBB Başkanı İmamoğlu bile çağrılmıyor!

İstanbul Tabip Odası, diş hekimleri ve eczacı odalarının temsilcileri de hak getire!

İKTİDAR PANDEMİYİ AMAÇLARINA VARMAK İÇİN İSTİSMAR EDİYOR

Sağlık Bakanlığı ve elbette ki arkasındaki Hükümet, Kovid-19’a karşı mücadelede halka gerçekleri açıklamaktan, bu gerçekler etrafında salgına karşı nasıl bir mücadele verilmesi gerektiği konusunda eldeki tüm imkanları seferber etmekten uzak durmuştur. Tersine tek adam yönetimi;

1) Pandeminin faturasının, ekonomik krizin faturasıyla da birleştirilerek halkın sırtına yıkılması,

2-) Muhalefeti itibarsızlaştırmak ve etkisizleştirilerek ezilmesine dayanak yapılması,

3-) Pandemi nedeniyle tüm dünyada ülkelerin sağlık sistemleri çökerken; “Aldığımız önlemler sayesinde Kovid-19’u da alt ettik, ekonomimiz güçlendi, işsizlik azaldı,...Dünyada pandemi koşullarında  böylesi başarılar kazanan birkaç ülkeden biriyiz (Hatta birincisiyiz)” propagandasına inandırıcılık kazandırmak uğruna kör gözüm parmağına gerçekleri bile feda etmekten çekinmedi; çekinmiyor da!

KARARLARA UYMAYANLAR İÇİN GELSİN YASAKLAR VE CEZALAR!

Propaganda böyle ise de gerçek çok farklı. Çünkü iktidarın, bu propagandaya inandırıcılık kazandırmak için gerçekleri halktan saklaması gerekirdi. Bu yüzden de ilk vakanın tespit edildiği tarihten (şubat-mart) başlayarak sonraki aylarda vakaların saklanmasına, halka yapılan gerçek yardım miktarından Kovid-19’dan ölen kişi sayısının saklanmasına,  okullarda yüz yüze eğitimle ilgili alınmayan önlemlerin üstünün örtülmesine...kadar halkı ilgilendiren her konuda gerçekleri saklama, iktidarın başlıca yönetim tarzı olarak biçimlenmiştir.

Çünkü, sorunları açıkça tartışmaya açarlarsa, gerçekleri halktan saklamaları mümkün olmazdı!

Çünkü; gerçekleri saklamaktan başka bir dayanağı kalmamış olan iktidar, her yalanı ancak daha büyük bir yalanla desteklerse vatandaşı daha çok inandıracağını umarak Goebbelsci yalan sarmalına kapılmıştır.

Bu yalanlara inanmayanlar için de yasaklar, cezalar koymakta; yasak ve cezaların uygulanması için vali ve kaymakamlardan polise, zabıtadan bekçilere elindeki bütün imkanları kullanmaktadır.

Aylardır beklenen “grip aşısı” uygulaması da kapılar arkasında alınan kararların ürünü olan “risk pramidi” ile ve bir kaosla başlamıştır.

Arkası nasıl gelecek, daha hangi gelişmelere yol açacak, taleplerinde ısrar edenler hangi yasak ve cezalarla sindirilmeye çalışılacak bunu da yakında göreceğiz.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa