04 Ekim 2020 00:41

Ateş HDP’yi yakıyor belki ama herkesin ocağında kül birikiyor!

HDP'ye yönelik operasyonda gözaltılar

Fotoğraf: MA

Paylaş

Geçtiğimiz cuma günkü Evrensel’de yazarımız Ayşen Şahin’in KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır’la yaptığı söyleşi vardı. Yeni kitabına dair soruları yanıtlayan Ağırdır, bugünü ve geleceği anlamak, anlamlandırmak bakımından bazı değişim dinamikleri üzerinde duruyordu. Tartışmaya açık boyutları da olan (ki bu yazının konusu değil) bu dinamiklerden biri, kendisini koşullayan süreçle birlikte şöyle tarif ediliyor: “Sivil toplumun yerelleşerek gerçek sorunların üzerine oturmaya başlaması”yla birlikte, yerel yönetimlerin ve yerel yöneticilerin “kentin ekonomik düzeninden, istihdamından sorumlu” olacakları “bambaşka bir yerel yönetim zihniyetin(i) sağlayacak” bir süreç...

İroni mi desek; tam da içinden geçmekte olduğumuz dönemin böylesi bir ‘yerel yönetim’ dinamiğini zorunlu kılacağı öngörüsünü okuduğumuz gün, Kars’ın gözaltındaki belediye başkanı Ayhan Bilgen tutuklanıyor, ilin valisi de Kars belediyesine kayyım olarak atanıyordu. Seçilmiş Bilgen cezaevine, atanmış vali ise kapısının önünde eda ettiği ‘Cuma’ sonrası belediye binasına giriyordu. Burası Türkiye ne de olsa! Söz konusu olan hem Türkiye ve hem de ‘özel bir bölge’yse, gelecek projeksiyonlarında böylesi sekme veya sapmalar sürpriz olmuyor. Daha bir buçuk yıl geçmişken, yerel seçimlerde HDP’nin kazandığı 3’ü büyükşehir, 8 il belediye başkanlığından hepsine kayyımlarla el konulmuş olması ve özellikle de bunlar yaşanırken hakim olan ‘ürkütücü sükûnet’, öngörülen ‘değişim’ sürecine en azından başka dinamiklerin de katılmasını gerektiriyor sanki.

Ağrıdır’ın bu yaşananları hesaba katmadığını söylemiyoruz elbette. Hem söyleşinin sonunda iktidardaki otoriterleşme sürecinin yaşattığı ‘umutsuzluk’ ile öngördüğü değişim sürecine dair umut arasındaki paradoksu şöyle izah ediyor: “Şu anda biz yüzeydeki siyasetin bizi sıkıştırdığı alandan kopamadığımız, güncelin içine hapsolduğumuz için umutsuz davranıyoruz... iktidarın bütün alanları daraltma çabaları, sürtünme katsayısı fazla olduğu için yavaş dönüşüyor gibi görünüyor ama rahat bıraktığın zaman çok hızlı değişecek...”  

Sonuçta umutlu bir geleceğe işaret ediyor Ağırdır. Ama sözlerinin sonundaki “rahat bıraktığın zaman” koşulunun hayattaki karşılığının ne olduğunu netleştirmek gerek. İşaret edilen bu parantez, ‘bütün alanları daraltma çabasındaki’ iktidara karşı itiraz eden muhalefetle, muhalif siyasetle de ilişkili hiç kuşkusuz.

***

Evet, kesinlikle ‘yeni bir yerel yenetim zihniyeti’ bu! Hem sadece ‘yerel yönetim’le de sınırlı değil, genel bir yönetim, iktidar, siyaset, hukuk çizgisi. Son operasyonla sadece Kars’a kayyım atanmıyor çünkü. Kuşatılmış HDP’yle birlikte, siyaset alanına konulan sınırlar daha bir sivriltilmiş oluyor.

Düştüğü yer(el)le asla sınırlı kalmayan bir ateşin çöle döndürdüğü siyasal iklimde, ‘siyaset yapıyorum’ iddiasındaki herkesin payına düşecek kadar da kül birikiyor. Ateşin esas olarak düştüğü yere olan ‘tarihsel’ mesafesine yaslanarak ‘bana bir şey olmaz’ diyen, ‘sükûnet’ içinde izlemekle yetinen en ilgisiz ‘muhalifin’ bile söz konusu külden nasipleneceğini(!) söylemek için kahin olmaya gerek yok. Sözde ‘temsili demokrasi’den hareketle ‘muhalif siyaset’ yapma iddiasındakilerin, bırakın muhalifliği, siyaset kategorisinden sayılıp sayılmayacağının bile tartışılabileceği günlerden geçiyoruz. Farkında olunmaması, mezarlıktan geçerken ıslık çalınması gerçekliği değiştirmiyor.

Örnek mi? Çok...

***

Bırakalım muhalefetteki İyi Parti gibilerini... Kars’ın komşusu Iğdır’da, belediye HDP’nin eline geçmesin diye, AKP-MHP lehine adayını çekmiş bir partinin tepkisizliğini sorgulamak gereksiz. Kül ikliminden nefes alamayacakları günler yakındır deyip geçelim...

Cumhuriyet yazarı Mustafa Balbay mesela. “Kars’a özel operasyon var” manşetli sayfada yazdığı yazının başlığı şöyle: “Kobani operasyonu terörü cesaretlendirir!” (1 Ekim, Cumhuriyet).

Salih Müslim’in ‘kırmızı halıyla karşılanması’nı hatırlatmayı ihmal etmeyen Balbay, AKP’nin Kürtleri bugüne dek dokuz seçimde aldattığını söylüyor. (Balbay ve ekibinin Cumhuriyet’in önceki yönetimini  ihbar mektuplarıyla iktidara nasıl şikayet edip tasfiye ettirdikleri hatırlardadır. “Dokuz kez kandırılan” HDP kadar saf değiller yani, ‘o ihbar mektuplarıyla iktidarı kandırdık’ diye düşünüyorlardır belki de!)

Son operasyonu da HDP’ye dönük ‘ya bizimle olup Millet İttifakına karşı çık ya da sana siyaset hakkı yok’ mesajı olarak değerlendiriyor Balbay. Sonra da ‘milli güvenlikçi’ damarı tutuyor ve ‘bundan PKK yararlanır’ diyerek iktidarı uyarıyor.

Sorumlu demokratlık da böyle oluyor.

HDP’ye yönelik bu kıskacın ‘iktidardan yana ol’ gibi bir amacının olması mümkün mü peki? Böylesi bir ‘ikna’ olası mı? AKP/MHP koalisyonunun hayal dünyası Balbay kadar zengin olmasa gerek.  

Bu yaklaşım, olup bitenden zerre kadar ders çıkaramamanın bir örneği sadece. Ki HDP’yi sopayla ‘ikna’ çabası gibi, sadece HDP’yi ilgilendiren bir mesele değil ortadaki. Fiili olarak tasfiye çabasıdır bu. Tasfiye edilmeye çalışılan öncelikle HDP’dir belki ama o koçbaşının vurulduğu yerdir sadece. HDP’nin tasfiyesi düzen muhalefeti de dahil az çok hükmü bulunan ‘legalite’nin de fiili olarak tasfiyesidir aynı zamanda.

Koçbaşının HDP’nin şahsında ‘Kürt realitesi’ne vuruluyor olması da tesadüfi değil tabi ki. Bahsettiğimiz gibi, Kürt siyasetine ilişkin her daim mevcut o ‘tarihsel mesafe’yi içselleştirmiş (Balbay türü) muhalefetin tepkisizliği ya da çarpık tepkisi oldukça elverişli bir tahkim zeminidir, Saray/MHP koalisyonu açısından. HDP’nin siyaset denkleminden tasfiye edilmesiyle doğacak ‘legal’ boşluğun tekçi rejimin hareket alanını genişleteceği açıktır.

Evet, ‘atı alan Üsküdar’a geçti’ belki. Üsküdar’a ulaşan bütün yollar da bir bir kapatılmakta. Ama son bir çıkış hep vardır. Yakın zamanda Meclis önüne gelmesi muhtemel HDP’li vekillerin Kobanê fezlekeleri karşısında alınacak tutum bir gösterge olacak mesela. Tereddütsüz ‘hayır’ diyemeyecek bir düzen muhalefeti, kendi varlık nedenine de son noktayı koymuş olacaktır. Mümkün müdür?

Değişmeye direnen Balbay kafasıyla zor. Ama her süreç kendi mücadele dinamiklerini de yaratacaktır mutlaka. Bekir Ağırdır’ın tespitindeki gibi, ‘yüzeydeki siyasetin sıkıştırdığı alanın’ derinliklerinde şimdiden biriken ve eninde sonunda yüzeye çıkacak olan dinamikler...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...