05 Eylül 2020 00:28

Feyruz ile Oruç Reis

Macron ve Feyruz

Fotoğraf: Emmanuel Macron (solda), Julien Mattia/AA | Feyruz (sağda), Wikipedia/CC BY-SA 3.0

Paylaş

Suudi Arabistan’ın Sünnileri, İran’ın Şii Hizbullahı destekleyerek kontrol altında tutmaya çalıştıkları, mezheplerin ve kültürlerin arasındaki bariyerlerin her an tutuşma ihtimali olduğu kentte, bir zamanlar Feyruz’un düşü olan birleşik Beyrut, siyasetin en dengede göründüğü zamanda bile eskimemiş bir temennidir. Nüfusun parçaları arasında 15 yıl süren iç savaşın yaraları kolay kapanmaz. Nitekim geçen sonbahardaki eylemler sırasında da bunu hatırlayan halk sokaktaki birliğin halel görmemesi için özel bir özen göstermişti.

İç savaş sırasında Beyrut’un birliği, bağımsızlığı, özgürlüğü için yakaran Feyruz sadece Lübnan halkının değil dünyanın bütün acılarını da yüklenmiş gibiydi. Bu yüzden Akdeniz’in dalgaları bu sesi büyük konser salonlarına kadar taşıdı ve onu diğer ezilenlerle buluşturdu.

Limanda geçen ay yaşanan patlamadan sonra güya yardım için Lübnan’ı ziyaret eden ve gitmişken bir dizi ültimatom çekerek Lübnan’ın siyasi ve ekonomik sisteminin değişmesi için yeni bir sözleşme düzenleyeceğini söyleyen Macron’un emperyalist iştahına Beyrut’un kimliğinin, kültürünün ışıltılı simgesi Feyruz da takıldı. Orada oluşunu “Çünkü Fransa Lübnan, Lübnan Fransa” diye açıklayan Macron bu ulusal simgeyi bir turkuaz (Feyruz turkuaz anlamına geliyor) broş gibi göğsüne takmak istediğinden 85 yaşındaki münzevi şarkıcıyı evinde ziyaret etti.

Biz gelmezsek Suudiler, İranlılar Türkler gelir diyordu. Suriye’nin bir parçasıyken ayrı bir ülke haline gelen Lübnan’ın mezheplere bölünmüş coğrafyasından sorumlu olan ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan dünya dengesinin gereği olarak çekilen Fransa’nın yeni sözcüsü Macron eski sömürgelerine bir süredir hızlı dönüşün direksiyonunda. Feyruz’un birleşik Lübnan’ının bütün halinde kendi hakkı olduğunu düşünen Fransa, Akdeniz’deki diğer eski mandalarını ve sömürgelerini yekpare bir lokma olarak geri istiyor. Akdeniz’de bunun izlerini bırakarak dolanıyor. Karşısında ise zengin bir tüccarken Osmanlı’nın resmi korsanına dönüşen Barbarossa Oruç Reis’in adının başka bir simge ihtiyacının içini doldurmak üzere yazıldığı savaş gemisi var. O da Ege’de dolanıyor.

Biz gelmezsek Türkler vs. gelir diyen Macron Fransa’yı Ege’ye elleriyle taşıdığı için “Türkler”e minnettar kalmalı. Lozan’ı kendi kendine iptal etmeye kalkıp sonra yeni Sevr’in hazırlandığından korkmak; Montrö anlaşması zaman aşımına uğradı diyerek Doğu Akdeniz’den Karadeniz’e el yapımı boğaz inşasına yeltenmek; Mondoros Mütarekesi’yle bölgede yeni bir nizamın kurulduğunu unutmayı tercih ederek Misakımilli’yi kara harekatları ya da Mavi Vatan’la aşmaya çalışmak bölgedeki nazik dengenin sarsılmasından başka sonuç vermeyecektir elbette. Ayrıca iki dünya savaşından ve imparatorlukların yıkılmasından sonra herkesin kendine göre Lozanları, Sevrleri, iyi kötü Versayları oldu. Bu dünyada her barış kendi savaşına açılan bir kapıydı. Yine öyle. Eski imparatorluk günlerine, değilse bile küçük dutluklarına geri dönmeye çalışan, bu hengamede birkaç bidon doğal gaz da benim olsun ya da bir büyük bir devlete yancılık yaparak ‘Pastadan bir lokma da ben kapayım’ diyenler sadece ‘Türkler’ değil yani. Bir kez tartışmaya açıldı mı, hem sözcüğün gerçek anlamıyla hem de egemenlik hatları olarak sınırlar yeniden çizilir, bedeli de gerçekten ödenir.

Cezayir ve Ruanda’dadan da görüleceği gibi siyaseten en gerici kampta yer alan ama Avrupa kültürünün ve hatta evrenselin yegane temsilcisiymiş gibi davranan Fransa’nın aynı zamanda Türkiye ile karşı karşıya da geldiği Libya sorununda, Suriye’de, Kıbrıs açıklarında gaz arama ittifakı içinde, Ege Denizi’nde Yunanistan ile birlikte çıktığı devriyedeki niyetlerini Feyruz ile örtmeye çalışması Bonne Pour L’orient (Doğu için uygun) oryantalizminin çağrışımlarına aşina bir dünyada yadırganmaz. En sömürgeci en emperyalist taleplerini dünyanın yüce kültürünün hakkı ve selameti için istiyormuş gibi yapmak bu kadim mandacılığın alametidir. 

Yadırganmayan bir başka şeyse ‘Onlar gaz, petrol için orada biz İslam için’ diyenlerin de Oruç Reis’in adını bir kültür nişanı olarak bağrına basması. Biri Akdeniz’deki eski hegemonik gücünü diriltmek için eski sömürgeciliğinin anılarına sığınan, diğeri imparatorluk bakiyesini büyütmek isteyen iki devletin simgesel güç gösterileri, ‘it dalaşları’ olarak da süren karşılaşmalarının, diğerlerinin pozisyon alışlarını gölgede bırakan hotzotlarının zaten iğreti kurulmuş dengeleri sarsmayacağı söylenemez.

Macron’un, şarkılarını birlik beraberlik, barış ve özgürlük için söylemiş Feyruz’un imgesini hem Lübnan’ı hem de bölgeyi istikrarsızlaştırmak için araçsallaştırması, savaş simülasyonlarına iliştirmesi Oruç Reis’in durumundan acıklıdır kuşkusuz. Sonuçta Osmanlı’daki yeri ve rolü belli, Akdeniz’de fethetmedik yer bırakmayan ve bu yolda ölüp giden bir reis o. İmgesi işleve uygun. Neyse o.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...