02 Eylül 2020 00:34

Keyfilik ‘demokrasisi’

Metrobüs köprüsünde kalabalık

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Türkiye’de temcit pilavı gibi aynı şeyleri yazıp durmaktan bir türlü kurtulamazsınız. Öyle ki, siz bıkarsınız hep aynı şeyleri söylemekten ve aynı değerlendirmeleri yapmaktan, ama sizi yönetenler bir türlü bıkmaz. Birileri gider diğerleri gelir, nüanslar ve derece farklılıkları olur aralarında ama özü değişmez çoğu şeyin. 2000’li yılların başında, daha doktora tez çalışmam devam ederken, 1990’lardaki protesto eylemleri üzerindeki devlet denetimi ve baskısı üzerine yaptığım araştırmalarım, kolektif eylemler yönetiminin öngörülemez, keyfi, belirsiz ve caydırıcı olduğunu göstermişti. Bugün bütün bu yönetim özelliklerini daha belirgin bir biçimde görüyoruz. Üstelik sadece toplumsal hareketler alanında değil, devlet yönetiminin hemen her alanında.

Pandemi koşulları, daha doğrusu pandeminin iktidara bahşettiği olanaklar, bütün bu idari özellikleri daha da görünür kıldı. Bunun son örneğini 30 Ağustos kutlamalarının yasaklanmasında gördük. Aslında “yeni normalimiz” toplumdaki bölünmüşlüğü pekiştiren, bu bölünmüşlük üzerinden keyfi kararlar alınmasını kolaylaştıran bir dönem. İktidar, muhalif ve yandaş olmayan her türlü etkinliği ve eylemi pandemi gerekçesiyle yasaklıyor. 15 Temmuz kutlamalarında virüs bulaşmıyor ancak, 30 Ağustos ve 1 Eylül’de salgın tehlikesi baş gösteriyor. Ayasofya’nın camileştirilmesi vesilesiyle kılınan ilk namazda virüs tatile çıkıyor, ancak 30 Ağustos’ta yeniden görev başında.

Daha sonra bu bir yasak değil diye açıklama yapma gereği duysa da, İçişleri Bakanlığı bir genelge ile 30 Ağustos’ta kitlesel kutlamaları yasakladı. Gerekçe? Pandemi. Virüs 30 Ağustos’ta görevi başında olduğundan ve bu yasak uyarınca, iktidar çok sevdiği(!) ve sağlığını korumak istediği İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in üstü açık otobüs üzerinden zafer turu yapmasına izin vermedi! Neme lazım virüs belki üstü açık otobüs seviyordur. Kapalı salonlarda düzenlenen panellerde de canı sıkılıyordur! Zira, kendisini üniversite zanneden bir kurumda 15 Temmuz etkinlikleri kapsamında düzenlenen paneller ve okunan dualar salgın önlemlerine takılmıyor, İçişleri Bakanlığının genelgelerine konu olmuyor ne de olsa.

Bu belirsizlik, öngörülemezlik ve keyfilik sadece bu tür bir politik alanda kendisini göstermiyor, günlük yaşama da nüfuz etmiş durumda. Sünnet merasimlerinde bulaştığı için bu etkinlikler yasaklanıyor, ancak düğünlerde bulaşmadığı için onlar yapılabilir. Hele de süreleri sınırlanırsa hiç bulaşmaz! Düğünler kutsal ailenin temeli ne de olsa. İrrasyonel, belirsiz ve keyfi salgın önlemleri!

Eylemleri yasaklamak için de salgın bulunmaz bir fırsat sunuyor bu dönemde. Eylem yasak. Neden? Salgın var. Örneğin, İstanbul Valiliği haziran ayı boyunca kentteki tüm eylemleri salgın nedeniyle yasaklamıştı. Düğün salonlarına, camilere, plajlara uğramayan virüs eylem alanlarında fink atıyor! Yasağa rağmen eylem düzenleyenlere de para cezası kesiliveriyor. Eylemcilere yıllardır, özellikle belli bölgelerde (Diyarbakır, Adana, Mersin, vs.) Kabahatler Kanunu’nun hükümleri gereği para cezası kesiliyordu, ancak şimdilerde ise salgın önlemlerine uyulmadığı gerekçesiyle Umumi Hıfzıssıhha Kanunu gereğince uygulanıyor. Böylece eylemlere katılanlar, katılma niyetinde olanlar üzerinde caydırıcı ve bezdirici etki yaratmak amaçlanıyor. Bir vatandaşlık hakkı, salgın gerekçesiyle askıya alınıyor.

Sözün kısası ve anlaşılan o ki, virüs kişiye göre muameleyi, kutuplaşmış bir toplumu daha da kutuplaştırmayı ve ayrımcılığı çok seviyor. Bazı etkinliklerde faaliyet gösteriyor, bazılarında ortadan kayboluyor, bazı ulusal bayramları seviyor, bazılarını sevmiyor. Virüs demokrasisinde herkesin zevki kendine sonuçta.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...