01 Ağustos 2020 00:50

AKP’nin altı kalın çizgilerle çizilmiş bir hikayesi var zaten…

Dikkat yoksulluk derinleşiyor yazılı bir dövizi tutan kadın

Fotoğraf: Roman Diyolog Ağı

Paylaş

Bu yıl Kurban Bayramı’na birçok gelişmeyle girdi Türkiye. Geçeklerin üzeri kapatılsın diye, din ve milliyetçilik bayrağı dalgalandırılıyor… İtibar yitiren, çürüyen, çökmekte olanı durdurmak içindir bu çırpınışlar ve yeni bir alan açma hesabıdır. 

Ve aslında AKP’nin hikayesidir yazılmakta olan… 

Bu hikâye, din ve milliyetçilik üzerinden tahkim edilen sömürü ve soygun düzeninin kutsanmasıdır… Gerçeğin gizlenmesi, dindar ve milliyetçi görüşlerin etkisindeki milyonlarca işçi ve emekçinin yaşadığı günlük gerçeklerden uzaklaşarak, sarayın yarattığı illüzyona teslim alma çabasıdır.  
Son haftalarda bu çaba ayyuka çıktı…

Bir bölümü zaten cami olarak ibadete açık olan Ayasofya’nın bir siyasi şova dönüştürülerek tamamen camiye dönüştürülüp ibadete açılması gerçeklerin üzerini örten bir perde olarak kullanılmak istense de Türkiye gerçekleri çok farklı. Ayasofya’da, “seçkin bir Müslüman topluluk” namaz kılarken, tarikatlar sıraya girip cihatçı örgütlere benzer davranışlar sergileyerek, hilafet çağrısı yaptı. Lozan Antlaşması’nın yıldönümüne denk getirilen, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın kılıçlı hutbesi ise hilafet ve şeriat yanlılarını adeta coşturdu. “Lanet okuma hutbesi” olarak tarihe geçen Erbaş’ın sözleri Ayasofya’nın müzeye dönüştürülesindeki rolünden dolayı Mustafa Kemal’e söylenmiş sözler olarak algılandı. Hutbeden sonra Yeni Şafak gazetesinin çıkardığı “Gerçek Hayat” dergisi hilafete çağrı kapağıyla çıktı.  

Aslında dört bir yandan hilafete, şeriata, saltanata yönelik övgüler, özlemler dile getirildi, tarikatlardan çağrılar yapıldı. İstanbul Sözleşmesinin iptalinden, “tavuk horoz” benzetmeli akla ziyan açıklamalar, AKP’nin 2014’te yürürlüğe koyduğu sözleşmeyi savunanların fahişe olduğuna vardırılan neler neler konuşuldu… 

Tam bir utanmazlık, arsızlık, alçaklık… 

Din ve milliyetçilik üzerinden sarayın duvarları tahkim ediliyor. Türkiye halkları inançlar ve etnik kimlikler üzerinden kamplaştırılmak istenerek saray iktidarı için yeni olanaklar yaratılmak isteniyor. 

Oysa, her inançtan, her dilden ve her kültürden Türkiye halkları için gerçekler farklı. Biz unutturulmak istenen o gerçeklerden söz edelim. 

Bayrama girerken Müslüman milyonlar için 1 Euro 8 TL’yi geçti. 1 Dolar 7 TL kıyısında. Asgari ücret 300 Euro değerinde yani. Çeyrek altın 745 lira. Düğünlerde bir çeyrekle hatır kazanan işçiler emekçiler için bu artık bir lüks. Bir asgari ücret üç çeyrek altın ediyor yani. Oysa AKP’nin yeni iktidar olduğu 2013 yılında 318 TL olan asgari ücretle 14 çeyrek altın alınabiliyordu. Türk-İş’in verilerine göre açlık sınırı 2 bin 374 TL iken ne asgari ücret ne emekli maaşları bu düzeyde seyrediyor. O dini, diyaneti, Ayasofya’yı malzeme edenler lüks içinde yaşarken, onların çocukları iktidar olmanın nimetleriyle multimilyarderken, Müslümanlar aç ve sefil… Bayrama giren milyonlar işsiz, yoksul, perişan… 

Ülkenin toprakları, kaynakları şirketlere peşkeş çekilirken direnen Müslüman kadınlar acı çekiyor. Polis ve asker şirketleri koruyor. Baş örtülü, peçeli annelere, yoksul köylülere, kadınlara yönelik hunharca saldırılara tanık oluyor insanlık. İş makineleri ülkenin ciğerlerine indiriyor kepçelerini. Kan ağlıyor ülkenin ovaları, dağları, çayları, dereleri, yeşillikleri… Kan ağlıyor ülkenin kadınları, gençleri, köylüleri, emekçileri… 

Kürt sorunu kanıyor, acılar dinmiyor, şiddet sürüyor, yanıyor o topraklar… Kadınlar ölüyor, öldürülüyor, taciz, tecavüz sürüyor… Hak, hukuk, adalet ayaklar altında… 

Pandemi dönümü işçi ve emekçiler için katmerli bir baskı ve sömürü dönemine dönüştü. Sermaye, iktidarın cömertçe sunumlarıyla karına kar katarken, makineler adeta işçi kanıyla çalışıyor. İşçilerin hastalanması, ölmesi “üretim zayiatı” sayılıp es geçiliyor.  

Son olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözcüsü İbrahim Kalın katıldı o cenahtaki çağrılara;  

Kalın Twitter hesabında şöyle yazdı: “Biz masalları olan bir coğrafyanın çocuklarıyız. Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanı geldi.”

Aslında 18 yıllık AKP iktidarında sergilenmiş olan hikâye, önümüzdeki dönem için nasıl bir hikâyenin sergileneceğini fazlasıyla göstermektedir. 

Türkiye halklarının eşit ve özgür olduğu, barışın, kardeşliğin yaşandığı bayramlar özlemiyle, Kurban Bayramı kutlu olsun!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...