25 Temmuz 2020 00:07

İçselleştirilmiş sansür

Netflix ve Rtük logoları. | Kolaj: Evrensel

Paylaş

Geride bıraktığımız haftanın en önemli gündem maddelerinden birisi de Netflix’in Türkiye’de çekeceği “Şimdiki Aklım Olsaydı” isimli diziyi, çekimlere başlanılmasından bir gün önce iptal etmesi oldu. Dizide eşcinsel bir karakter yer aldığı için bakanlığın çekim izni vermediği bilgisi dolaşmaya başladı ilk önce. Sonra Fatih Altaylı ve Cüneyt Özdemir çeşitli kulis bilgileri ile meseleyi detaylandırdılar. Yazdıklarına göre, “Şimdiki Aklım Olsaydı” dizisi salgın öncesinde planlanıyor hatta çekim izni için ilk bölüm Kültür Bakanlığı’na gönderiliyor ve izin alınıyor da. Pandemi sonrası tekrar izin için başvurulduğunda bakanlık ikinci bölümün senaryosunu da istiyor ve işler burada karışıyor. Diziye bu bölümde eklenen eşcinsel karakter ‘sıkıntı’ yaratıyor. Netflix yapancı yapımcı statüsünde bu yüzden Türkiye’de çekim yapabilmek için bakanlıktan izin alması gerekiyor, bunun için de senaryoyu göstermek zorunda.

Yazılanlara göre bu gelişme üzerine Netflix’in üst düzey yetkilileri özel uçakla (vurgu yazanlara ait) Türkiye’ye gelip bakanlıkta görüşüyorlar. Görüşme çok da iyi gidiyor. Hatta bakanlık yetkileri “Yav işte var ufak tefek sıkıntılar ama halledeceğiz inşallah” diyor neredeyse. Ancak RTÜK “gelin hele bir de biz görelim sizi” deyince işler karışıyor. Çünkü RTÜK’ün yayınlanmamış bir ürün üzerinde söz söyleme yetkisi yok. Ama hem başkanının hem de iktidar sözcülerinin açıklamalarından ortaya çıkacak eserlerin nasıl olması gerekitği konusunda kalın bir çerçevenin çizildiğini biliyoruz. Bu görüşmede belli ki Netflix erkanına bir hatırlatma yapılıyor. Ancak buraya kadar “Şimdiki Aklım Olsaydı” dizisinden eşcinsel karakterin çıkarılması konusunda mutabık kalındığını anlıyoruz. Dananın kuyruğu nerede kopuyor? RTÜK, hali hazırda yayında olan içerikler konusunda (aralarında La Casa de Papel, Sex Education vb.) sansür isteyince Netflix yöneticiler pılıyı pırtıyı toplayıp geri dönüyor.

Buraya kadar yukarıda tepişen fillerin hikayesini takip ediyoruz. İki taraf da doğrudan kamuoyu önüne çıkıp açıklama yapmak yerine küçük kulis bilgileri sızdırarak gizemli bir oyun oynuyorlar. Netflix yetkilileri bu konuda oldukça iyiler üstelik. İktidarın sansürcü ve baskıcı zihniyetiyle Türkiye’de sansüre karşı belirli düzeyde oluşmuş hassasiyeti kullanarak kendilerine bir mağdur pozisyonu yaratıyorlar. Ama belli ki RTÜK denetimine tabii oldukları yasanın geçme süreci başta olmak üzere, Türkiye’deki içeriklerin sansürlenmesi konusunda iktidarla gayet uyumlu bir şekilde çalışıyorlar. Ortalık yıkılırken bile ‘gizemli’ havayı sürdürmeye devam eden Netflix tarafı neredeyse bir hafta sonra suya tirit bir açıklama ile Türkiye’deki faaliyetlerinin devam edeceğini bildirdi. Ama gelişmeler hakkında üyelerini bilgilendirme zahmetine bile girmedi. Tabii işin içinde başka bir yazının konusu olmayı hak eden bu tür platformların Türkiye’de ofis açma ve vergi verme gibi içerikleri olan ticari bir tarafı da var.

Peki, ticari ve siyasi saiklerle kapışan ve çoğu zaman anlaşan fillerin görüntüsü bu halde iken biz aşağıdaki çimenlerin vaziyeti nedir? Bugün en güzel özetini “Şimdiki Aklım Olsa” dizisinin senaristi Ece Yörenç’in Altyazı Fasikül’e yaptığı açıklamada görebiliyoruz aslında. Yörenç gey karakter nedeniyle dizinin çekimlerine izin verilmediğini ve bunun korkutucu olduğunu söyledikten sonra “ekibin ortak kararıyla” bu karakterin hikayeden çıkarıldığını söylüyor. Yani Netflix ve yaratıcı ekibin bu sansür dayatmasını kabul ettiğini itiraf ediyor bir anlamda.

Dizi sektörünün kimi politik ve ‘ahlaki hassasiyet’leri dikkate almak zorunda kaldığı yıllardır bilinen bir gerçek. Ekmek parası, sektörün bekası vb. gerekçelerle en ufak bir direnç gösterilmeden meşrulaştırılan ve daha da kötüsü içselleştirilen bu durum kaçınılmaz olarak oto sansürü de üretiyor. Zaten oto sansürden geçmiş bir ürüne yönelik yeni bir sansür uygulamasını da kabullenmek durumunda kalmak bu durumun ne kadar normalleştirildiğinin bir göstergesi olarak da okunmalı.

Ekonomi, ekmek parası, sektörün dönmesi gibi çok insani ihtiyaçlardan hareketle de olsa piyasa tarafından zapturapt altına alınmış bir sektörün kafayı kaldırıp buna karşı çıkması da olanaksızlaşıyor haliyle. Üstelik bunun için mücadele etmesi Netflix’den bekleniyor örneğin. İktidara yeterince kafa tutamadığı için eleştiriler alıyor. Yıllar önce festivallere yönelik baskı ve sansür uygulamaları artınca bir dönem hareketlenen ve direnç gösteren sektörün geri çekilip festivallerin kendileri adına mücadele etmelerini beklemeleri gibi. Ama bu ülkede yaşayan ve üretenlerin kendi özgürlük alanları için mücadele etmeleri gerektiği gerçeği ekonomik ilişkiler ağının içerisinde kaybolup gidiyor. Ekonomik ilişkilerden kastım yalnızca ekmek parası kazanmak değil, örneğin film çekebilmek için Kültür Bakanlığı ve TRT’den para almak durumda kalmak da sansürün içselleştirilmesinde oldukça etkili bir silah olarak kullanılıyor bir süredir.

İktidarın Netflix’i “LGBTİ+” üzerinden sıkıştırmasının günlük hayatta politik bir karşılığı da var kuşkusuz. Hedef gösterilmeler sonucu dükkânların kapısına “LGBTİ+’lar giremez” yazıların asıldığı, market önlerinden insanların saldırıya uğradığı bir dönemden geçiyoruz. Cinsel yönelimi farklı olanlar üzerinden estirilen bu terör, sokak mobilizasyonunu sağlamada işlevli belli ki. Aynı zamanda iktidar için siyasal hasımlarını da hareket edemez, açıklama yapamaz hale getiren bir politik hat.  

İş bu tür yaratıcı alanlara geldiğinde ne kadar ticari bir iş olursa olsun, bir karakterin üzerini çizmeyi, bir görüşün üstünü örtmeyi ne kadar kolay kabul edersiniz, üzerinizden geçecek çizginin size doğru uzamasını da o kadar hızlandırıyorsunuz demektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...