18 Temmuz 2020 00:41

Bir Düğün Gecesi'nde yetmez ama evet

Adalet Ağaoğlu

Fotoğraf: AA

Paylaş

“İntihar etmeyeceksek içelim bari” diye başlar Bir Düğün Gecesi. 91 yaşında kaybettiğimiz Adalet Ağaoğlu’nun unutulmaz romanı. ‘Yaşama fukarası’ insanlarla dolu düğün salonunda, elindeki bardağı yere çalmamak ya da daha fazla içmemek için titreyen ellerini koltuk altlarına sıkıştırmış Tezel, doğu-batı, çağdaşlık-muhafazakarlık, evrensellik ve yerellik arasındaki Türkiye’ye mahsus çelişkilerin bunalımlı bünyeler ortaya çıkardığı coğrafyada kentli küçük burjuvazinin uyumsuzluğunun timsali olarak dikilir. Yayın tarihi sosyalizme ilginin hiç olmadığı kadar yaygınlaştığı bir zamana denk düşen Bir Düğün Gecesi’nin devrimle konfor arasındaki arafta nihilistleşen uyumsuzlarının bir türlü kuramadığı denge sokaktan gelen dalga yüzünden daha da zorlanır. Hayatı daimi bir kültür şoku halinde yaşamanın; gelenekten ve sınıfından kopamamanın acısını ait olduğu topluluğa nefret duyarak telafi etmeye çalışmanın kadın halini anlatır Ağaoğlu.

1980 darbesinden sonraki romanında kadın kahraman içerdeki devrimcilere maddi yardım etmek gerektiğini söyler kocasına: Dışarıda olmamızın işlevi bu. Yeni yol, yaralanmış bir vicdanı temizlemeden yürünemez çünkü. ‘80 darbesinde dışarıda kalanlar içerdekilere zenginleşmelerinin diyetini ödemelidir.  

1984 yılında basılan Üç Beş Kişi’de Tezel bunalımlarıyla birlikte tankların altında ezilmiştir artık. Onun küllerinden, gördüğü her şeye ‘harika, muhteşem’ diye tezahüratta bulunan, hayat dolu bir sanatçı Deniz ve sanayici kocası Ferit doğar. Bu ikilinin eyleminde her şey yoluna girmiş gibidir. Çiftin yazar tarafından da pohpohlanan doygunluğunda eski çelişkiler erir. Ferit orta sınıf aydının eski hayalindeki gibi, yabancı mekteplerde doktora yapmış Dede Efendi ile barışmış, ‘ozan ruhlu’, kültürlü, başarılı bir milli burjuva olarak karşımıza çıkar. ‘Hastanın ameliyat masasından nasıl kalkacağı’na kafa yoran artık bu burjuvadır. Ferit şöyle konuşur: Kalkınma atılımında her kaynağı değerlendirmeli, özel sektör kendisini güçlendirmelidir. Romanın bir başka karakteri Sol’un Ferit’ten öğreneceği şeyler olduğunu söyler.

Adalet Ağaoğlu’nun romanları yazıldıkları dönemin orta sınıflarının ruhuna tercüman olurlar.  1980 öncesinde kuvvetli bir sosyal değişim ihtiyacı duyarak sokaktaki harekete yakınlaşan ama devrimden korkan 1980 sonrasında ise sosyal dönüşümün yeni öznesini Turgut Özal liberalizminin ürünleri arasından keşfeden kentli küçük burjuvazi kadim çelişkisini, edindiği maddi olanaklar sayesinde becerebildiği bir kültürel uzlaşmayla çözmüştür. Bu tip artık bir zamanlar yakınlık duyduğu devrim idealine burun kıvırır. Üç Beş Kişi’de Ferit’in yeğeni konuşur: “Murat, dayısını da, hatta Deniz’i de sonraları daha iyi anlamıştı: Bunlar yeni. kolejlerde, güzel sanatlarda, Paris, İsviçre üniversitelerinde okuyorlar, dönünce de Anadolu’ya onlar yayılıyor. Bir ayakları orada, bir ayakları da burada. Her yerde damgaları var. Metinler, Nuriler, hatta Ufuklar... Onlarsa, hâlâ kırda örgütlenip kenti basacaklar, kentte örgütlenip kırlara yayılacaklar…”

Turgut Özal Türkiye’sinde basılan bir kitapta liberalizasyon programı devrimle yer değiştirmiştir.

Aydınların İttihat Terakki’den bu yana bir çelişki olarak yaşadığı modernleşme sorununu romanlarının konusu yapan Adalet Ağaoğlu’nu öncekilerden ayıran, bünyesinde bu sürecin çelişkilerini çözecek bir özne yaratmasıdır: 12 Eylül öncesi küçük burjuva bunalımlarından geçerek gelen şehirli, kültürlü, gelenekle ve modernle uzlaşmış hem liberal hem milli  burjuva.

Şimdi… Adalet Ağaoğlu’nun 2010 referandumunda yetmez ama evet (YAE) oyu kullanması, kampanyalara destek vermesinin edebiyatıyla bir ilişkisi yoktur diyemeyiz. Tersine yazar tutarlı bir çizgide yürümüştür hep. Dönemlerin orta sınıf ruhunu edebiyatında çok iyi yansıtan bir kalem olarak sonraki pişmanlığının da tutarlı olduğunu söylemek mümkün.    

Ama YAE’çileri teker teker gömmeye odaklanmış küçük burjuva ruh halinin de Ağaoğlu’nun temel karakterlerinin bireyciliğinden farklı olmadığının altını çizmek gerekir. Dün YAE oyu kullananların, bugün Şarkıcı Alpay örneğindeki gibi bir öyle bir böyle davrananların, Kelimelerin ustası sanatçıların Günaydın’a verdiği bel kemiksiz söyleşilerin varlığı aynı yukarıdan bakmaların mamulü. Yer seviyesi, yani sokaklar işçi sınıfı siyasetinden boşsa YAE’çiliğin olması da buna reaksiyon olarak sivrisinek avcılığının ortaya çıkması da doğaldır aslında.

Memleketi ve eseri böyle okumak hayal kırıklıklarına ve anlamsız hırçınlığa iyi gelir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...