07 Temmuz 2020 23:45

Gökkuşağı

Gökkuşağı

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Doğanın insana armağan ettiği sürprizlerden biridir gökkuşağı. Yağmurlu bir havadan sonra güneşin ortaya çıkmasıyla gösterir kendini renkleriyle. Duyarlı olup da gökkuşağını sevmeyen, o kısacık süre içinde içi sevinçle dolmayan bir insan olabileceğini pek düşünemiyorum. Çünkü gökkuşağındaki renklerde sevgi vardır, şefkat vardır, doğaya uyum vardır ve barış vardır. Gökkuşağındaki renkler ayrımcılık, kin, düşmanlık, hırs, kötülük barındırmaz. Kim bilir belki de ondandır ömrünün kısa olması. 

Günlerdir yüz yüze ya da iletişim araçlarıyla konuştuğumuz arkadaşlarla konular değişkenlik göstermiyor, hep üç beş sözcük içinde dönüp duruyor: “Ortam beni geriyor”; “içim daralıyor”; “haberleri izlemeye oturdum içim şişti”; “ülke mi dibe vuruyor yoksa tüm dünya mı?”;  “Covid-19 için ortalığa saçılan ne çok bilgi kirliliği var”… Bunlar son günlerde arkadaşlar, ahbaplar arasında yinelenip duran sözler. Elbette güzelliklere, kuş cıvıltılarına, özgürce yaşamaya, martı seslerine, denize vuran ay’ın şavkına susamış insanların gülümsemeyi bile unutması doğal değil mi? 

Duyarlı yurttaşlar artık haber bültenlerini izleyemiyor. Yalanın, iftiranın, şiddetin kol gezdiği bu bültenlerde yaratılmak istenen algıdan uzak durmaya çalışıyor. Gerçek mi? O sözcük anlamını ve bizim dünyamızdaki haberlerde yerini yitireli çok oldu. Boşuna dememiş eskiler “doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.” Onun içindir ki ülkede gazeteciler arasındaki işsizlik her gün biraz daha artarak tavan yapıyor. Mesleğe ihanet etmeyen, azınlıkta kalan bir grup gazeteci ise evrensel habercilik kurallarına uygun çalışabilmek için büyük çaba harcıyor. Bu çabalarının karşılığında ülkenin yeni rejimi tarafından övgü almıyorlar tersine suçlanıyorlar. Adliye kapılarında ifade veriyorlar. Neden mi? Gerçekleri yazıp-çizdikleri için, halkın haber alma kanallarını açık tutmaya çalıştıkları için suçlanıyorlar. Yerine göre casuslukla, yerine göre PKK’lı olmakla, kimileri Fetullah’a hizmet etmekle, kimileri terörist olmakla, bazıları da ülkenin itibarını düşürmekle, din düşmanlığı yapmak gibi aslı astarı olmayan suçlamalarla… Türkiye’nin yeni düzeninde gökkuşağının renkleri yok, aydınlık yok hep karanlık var. Yaşam sevinci yok, ölüm üzerine çeşitlemeler var. İnsan yüreğini sıcacık tutan gökkuşağı renkleri yerine öfke kusan siyah, gri tonlarda şiddet ve savaş renkleri var. Kardeşlik yok ayrımcılık var. Eşitlik yok kadını aşağılayan dinsel yalanlar var. Peki, umut nerede derseniz? Umut her gün biraz daha ezilen buna rağmen direnişi elden bırakmayan işçilerin kocaman yüreklerinde; hak ihlallerine karşı çıkan hukukçuların, avukatların inançlı eylemlerinde, yazarların, sanatçıların, şairlerin karanlığı yırtan yaratılarında. Özetle diyebiliriz ki insanlığının farkında olan herkesin benliğinde. 

Hafta sonu Burgazada’daydım. Dostlarımın çağrılısı olarak. Özlemişim. Ayrı ayrı hepsi benim için çok değerli dostlarımla birlikte olmayı, Ada’nın ağaçlarını, çiçeklerini, kedilerini, köpeklerini, kargalarını ille de martılarını da çok özlemişim. Belki de orada aldığım temiz hava ve oksijen beni böyle bir yazı yazmaya itti. Kusurum varsa affola…

İçinde bulunduğum ruh hali beni yine Edip Cansever’e yaklaştırdı. Şiirlerini okudum bütün gece ve birini de sizlerle paylaşmak istedim.  “Gökanlam IX”  

Ey deniz! sen bile ıslanırsın/Ben senin sonsuzundan bir alkolik çocuğum./Düşer ilkyaz kalır bir zeytin dalı hemen/Bir doğa sayımından değilse kendiliğinden/Ben çıkarım bir yükseklikten düşmeye/İnerim inerim bir kuğunun sağa ve sola bakma serüvenine/Ey deniz sen bile ıslanırsın ki, anla/Günlerden saatlerden bir alkolik çocuğum./Az mı kaldım sayılır bir otelde bir yerde/İçi buz dolu bir bardakla aynı değerde/İsterim geçmek isterim az az yaşamakla bir şeyleri/Mavi bir zamandan kalmayı, mavi bir zamanı bilmeyi/Oysa ben yaşamaktan da yoğun/Bir sıra yalnızlıktan bir alkolik çocuğum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...