"Allah boş duranı sevmez" meselesi

Fotoğraf: Burcu Yıldırım/Evrensel

Kirvem,

“Allah boş duranı sevmez” diyen atalarımızın, hilesiz hurdasız tamı tamına yirmi iki ayar Reşat altını değerindeki bu tespitlerine katılmamak için insanın aklını peynir ekmekle veya “nan u pivaz” ile yemesi gerekir..

Ecdat yadigarı olan bu deyimin ne denli önemli, ne denli doğru olduğunu öncelikle benimseyip, ardından da bu bapta “non stop” mesai harcayan bilumum siyaset erbabımızın yanı sıra, keza halihazırda ülkemizin tepesindeki en yetkili, en tumturaklı koltuklarında bağdaş kurup oturan, kehribar tespihlerini şakırdatıp duran muhterem zevatın da, yüce milletimizin rahat ve huzuru için gece gündüz demeden “Durmak yok yola devam” düsturuyla çalışıp çabalamaları zaten bunun en güzel kanıtı değil de nedir Kirvem?

Nitekim dünya alem kendi çöplüğünde miskin miskin yan gelip yatarken, ülkesinin, halkının geleceğini amiyane deyimiyle zerre kadar iplemezken, buna mukabil güzelim vatanımızın her geçen günün ardından giderek cennet bahçesine dönüşmesi için buldukları her taşın, her kayanın altına ellerini koyup, bu uğurda terleyip duran devletlularımızdan yüce Allah, A’dan Z’ye kadar razı olsun...

Hatta ve hatta... Sadece A’dan Z’ye değil, aynı zamanda da, neyin nesi kimin fesi belli olmayan, dolayısıyla cinsine, cibilliyetine dair doğru dürüst bir teşhis koyamadığımız için bizim diyarlarda ortalık yerde “X” kimliğiyle gezinen çarpık çurpuk harfin yanı sıra, yine ülkemizde üvey evlat muamelesine tabi olan, “W”ye varıncaya kadar Allah hepsinden hem razı olsun, hem de iki cihanda tuttuklarını saf külçe altına çevirsin inşallah!

Evet Kirvem, Allah boş duranı sevmediği için, bizler de gerek toplum, gerekse birey olarak hemen her konuda elimizden geldiğince boş durmak bir yana, tam aksine harıl harıl çalışıp böylece tüm cihana ne denli çalışkan olduğumuzu neredeyse gün yirmi dört saat vardiyalar halinde kanıtlamaya gayret ediyoruz ama, işin aslına faslına gelip geriye dönüp baktığımızda, bu kulvarda aldığımız yolun sadece bir arpa boyu, istikametimizin de maalesef Mersin yerine tersi olduğunu görünce, bu kez de haklı olarak önce “yurttaş“ diye bağrımıza bastığımız içimizdeki sütü bozuk hainlere, sonra da dışımızdaki düşmanlarımıza sinirlenip öfkeleniyoruz bittabii ki!

Nitekim şu günlerde sanki memleket sahipsiz, sanki memleket yedi düvelden kurtarılmış gibi değil, sanki eloğlunun yeşil doları, feşmekanların mor erosu karşısında bizim canımız ciğerimiz “yerli ve milli” liramızın değeri, bir zamanlar seçim meydanlarında beleşçe dağıttığımız kenevir fileleri dolduramayacak düzeye inmiş, sanki memleket sathında işsiz güçsüz o kaldırım senin bu kaldırım benim diyerek ortalıkta volta atan yurttaşlarımızın yanı sıra, ayrıca üniversite kapılarından tornistan eden milyonlarca öğrencilerimiz varmışçasına, ha babam de babam sosyal medya yoluyla sağa sola cik, cik cik öten kuşların minik gagalarıyla yalan dolan haberler uçurmayı marifet belleyen bu gafillerin ne yazık ki bini bir para!

Ancak, yine atalarımızın kulaklarımıza küpe misali astıkları, “Boş duranı Allah sevmez” hükmünden hareketle yola çıkıldığında; memleket sathında açık seçik görünen gerçek şu ki, bu aralar ülkemizin serdümeninde oturan kaptanımız başta olmak üzere peşi sıra görev üstlenmiş çarkçısından, çımacısından, çaycısına varıncaya kadar hemen herkes, seksen iki milyonu sollayan nüfusumuzla emin ellerde yola devam ederken, beri yandan akılları sıra bu gayretlerimizi bir punduna getirip tam da şu günlerde engellemeye kalkışan mesela “sözde” barolara, mesela “Kıdem tazminatımızı isterük” deyu kazan kaldırıp, böylece yollarımızı affedersiniz Dingo’nun ahırına çevirmeye kalkışanların hevesleri acaba kursaklarında mı düğümlenecek yoksa  divana mı kalacak şimdilik bu işin sonu meçhul Kirvem!..

Evrensel'i Takip Et