04 Temmuz 2020 23:10

Niçin Twitter, niçin Facebook değil? Neden neksfiliz, ne oldu TikTok, masum mudur WhatsApp?

Akıllı telefon fotoğrafı

Fotoğraf: Rami Al-zayat/Unsplash

PAZAR
Paylaş

Haziran ortasında Twitter, manipülasyon için kullanıldığı tespit edilen, ele geçirilmiş ve sahte olarak tabir ettiği 7 bin 340 hesabı kapatmıştı. Bu hesapları ve paylaştıkları 821 GB boyutunda medyayı tüm kullanıcıların görebileceği şekilde ifşa etmişti.

Konuyla ilgili TÜRGEV Yönetim Kurulu Başkanı Fatmanur Altun şöyle bir tweet yazmıştı: “Gücü ve iktidarı hep politik ve görünür olan ekseninde okuyoruz. Oysa sosyal ağlar tarihte hiçbir politik aktörün erişemeyeceği güce ulaştı. Üstelik şeffaf değiller ve hesap vermiyorlar. Bu durumdaki her güç hızla yozlaşır ve tiranlığa evirilir. Demokratik denetim tek çözüm.”

Bu metinden “Sosyal ağların tarihte hiçbir politik aktörün erişemeyeceği güce ulaştı” cümlesini çıkarınca daha anlamlı ve gerçekçi oluyor.

Bu cümle de aslında metinde katıldığım tek cümle.

Sosyal medya politik aktörlerden daha güçlü çünkü herhangi bir politik aktörün hepsine birden erişmesinin imkansız olduğu bir kitleyi, anlık olarak elinde tutuyor.

AKP Genel Başkanı, YouTube, Twitter ve Netflix hakkında olumsuz görüş beyan etmiş olsa da asıl sorun bu mecralarda değil, Facebook’ta.

Facebook’un dünyada 2.5 milyar kullanıcısı var. 2020 ilk çeyrek geliri 17.7 milyar dolar. Şirket 654 milyar dolarlık bir değere sahip.

Facebook Kurucusu Mark Zuckerberg şimdiye kadar iki kez Kongreye ifadeye çağrıldı. AB Parlamentosunda da ifade verdi.

İlki Cambridge Analytica skandalı ile 80 milyondan fazla Amerikalının bilgilerinin çalındığının ortaya çıkması, Amerika ve İngiltere seçimlerinde kullanıcıların sahte içeriklerle maniple edilmesine izin verilmesi konusundaydı.

Peki kitleler nasıl maniple ediliyor?

Facebook’taki akışınızda hangi reklam ya da postta kaç saniye süreyle kaldığınız, hangi markaları, tanınmış kişileri beğendiğiniz, kimlerle etkileşime girdiğiniz, hangi makaleleri okuduğunuz ve bunlara ne tepki verdiğiniz gibi bilgiler sayesinde siyasi görüşünüzü ve seçmen profilinizi belirlemek mümkün. Hatta bu dataların biraz daha derin araştırılması ve maniple edilmesi ile sizi kaygan seçmene dönüştürmek, oyunuzu yüzen oya çevirmek de mümkün.

Bunu nasıl yapabilirler? Şöyle örnekleyelim: Diyelim ki politik olarak size yakın bulduğunuz ve desteklemeyi düşündüğünüz bir aday var. Ancak öte yandan hayvan haklarına karşı da standartların üzerinde duyarlısınız. Sadece sizin gibi profillerin göreceği şekilde, adayınızı bir hayvana şiddet uygularken ya da en azından buna kayıtsız kalırken bir görselde gördüğünüzde, haberde okuduğunuzda ya da videoda denk geldiğinizde o adayla ilgili fikrinizi değiştirebilirsiniz.

Bu izlediğiniz antipropagandanın gerçekliği ise Facebook tarafından kontrol edilmiyor. Oysa sahte içerik üretmek deep fake adı verilen uygulamalar ile çok kolay. 

Kongrede savunmasında her ne kadar Zuckerberg, yeterince önlem almamak konusunda hatalı olduğunu kabul edip özür dilese de içeriklerin doğruluk denetimine dair sözler vermekten kaçındığı gibi siyasi reklama yasak getirmeyeceklerini de belirtmişti.

2019 yılında Zuckerberg bu sefer de Facebook kullanıcıları için piyasa sürmeyi planladığı dijital para birimi libre için Kongrenin karşısındaydı. Yaklaşık 1 milyar kişinin kullanıma geçmesini hedefliyordu.

Kongreyi, Çin’in hızlı yükselişine karşı Amerika’nın daha hızlı davranması gerektiği konusunda ikna etmeye çalışan Zuckerberg, libreyi fakir ve banka dışı insanların bir finansal sisteme girmesini sağlayacak kurtarıcı olarak lanse etmeye uğraşıyordu.

Öte yandan gerçek hayatta fakirlerin bir banka hesabına değil gıda alırken kullanabilecekleri nakde ihtiyaçları var.

Bankalar sisteminin dışında ve güvenlik açıkları ile dolu bir yazılım üzerinde yaratılacak bir finansal ortam, tüm dünyada kara para aklamaya çalışan figürlerin iştahını elbette ki yoksullardan daha fazla kabartacaktı.

Libreye geçiş için kurulan Calibre derneği paydaşı Mastercard, Visa, PayPal ve eBay gibi oluşumlar son süreçte projeyi terk etti.

Kongredeki savunması sonunda Kongrenin Texas Temsilcisi Roger Williams’ın Zuckerberg’e sarf ettiği söz, Facebook’un hayattaki konumlamasının özeti gibi:

“Kapitalist olduğuna sevindim” demişti Zuckerberg’e.

Öte yandan Twitter’ın Kurucusu Jack Dorsey’e bakalım. 5.5 milyar dolarlık servet ile Dorsey’i kapitalizmden ayrı düşünmek saçma bir Polyannacılık olur.

Ancak 2019 ekim ayında Twitter bir açıklama yaparak tüm dünyada Twitter üzerindeki siyasi reklamların durdurulduğunu açıkladı.

Dorsey açıklamasında şöyle diyordu: 

“Dünya genelinde Twitter’da siyasi ilanlara son verme kararı aldık. Siyasi mesaj gönderme ayrıcalığının satın alınan bir hak değil, kazanılması gereken bir durum olduğuna inanıyoruz. Bu daha fazla insana erişmek için para ödemekle ilgili bir konu. Siyasi söylemin erişimini artırmak için para ödemenin bugünkü demokratik altyapının baş edemeyeceği ciddi sonuçları var. Bu sorunun çözülmesi için bir adım geriye atmak gerekiyor.”

Burada aslında Mark Zuckerberg’in Kongrede, siyasi reklamı yasaklamayacağına dair sözlerine taş atıyordu.

Bir sonraki tavrını ise Trump’ın California’daki uzaktan oylamanın oylamada hileye yol açacağını iddia ettiği tweeti altına “Bilgiyi doğrula” butonu koyarak gösterdi.

Trump da Twitter ile şu an savaş halinde ve bu mecrayı kapatmakla tehdit ediyor.

Öte yandan bilgiyi doğrula butonu için Zuckerberg ”Bu konuda Twitter’dan farklı bir politikamız var. Ben sadece Facebook’un, insanların çevrim içi söylediği her şey konusunda gerçeğin yargıcı olmaması gerektiğine güçlü bir şekilde inanıyorum” diyor.

Sosyal medya sadece bu mecralardan ibaret değil elbette. Daha konuşulması gereken, tüm dünyada şimdiye kadar en hızlı yayılan uygulama olan TikTok’un kullanıcı verilerinin sızdırılması hakkında yaşadığı sorun, ABD’de kamu araçlarında yasaklanması, kullanıcı profilinin farklılığıyla araştırılmayı hak ediyor olması da var.

Öte yandan Netflix bir sosyal ağ sayılamaz çünkü kullanıcı yorumuna kapalı. Ancak sosyal ağ olduğu sıklıkla unutulan bir de WhatsApp var. Bir uygulama düşünün ki size sınırsız görsel ve video transferi hakkı versin ve tamamen ücretsiz olsun.

Sizce WhatsApp’tan aldığımız hizmetin karşılığını neyle veriyoruz?

Belki de erişimine izin verdiğimiz lokasyon, fotoğraf galerisi, kontak listesi, kamera ve mikrofonumuzla ödüyoruzdur, bunu hiç düşündünüz mü?

Bir yazıya sığmayacak kadar uzun sosyal medya konusunu ülke gündemi nezdinde şöyle özetleyelim:

Twitter ve Facebook’un yeni düzende tamamen karşıt iki görüş olduğu aşikar.

Türkiye’de hedefe konulan YouTube’un, gençlerin YKS öncesi dislike protestosunun bedelini, Twitter’ın ise trol hesap sildiğini açıklamasının faturasıyla yüzleştiğini söylemek mümkün.

Netflix ise iktidarın bitmeyen LGBTİ+ karşıtlığının kurbanı oluyor.

YKS’de Mabel Matiz’in şarkısı geçen bir soru sebebiyle ÖSYM’nin “kurumumuzun milli, manevi değerlerimiz ve toplumsal değer yargılarımız konusundaki hassasiyeti açıktır. Sorumlu kişiler soru hazırlama süreçlerinden çıkarılacaktır” açıklaması yapabildiği bir dönemdeyiz.

Cinsel yönelimin özenerek olamayacağını, sınavda çıkan bir soruda yer alan şarkı sözlerinin sahibi müzisyenin yönelimi yüzünden bir etkilenmenin olabileceğini düşünmenin abesliğini, bunun ötekileştirmenin daniskası, ayrımcılığınsa evrensel bir suç olduğunu... Hangi birini bir köşe yazısına sığdırmak mümkün ki?

İktidar, hedef gösterdiği sosyal medya mecralarına bakınca, yine bükemediği bileği kesmeye kalkıyor diyebiliriz.

Oysa bindiği dalı kesiyor. Bu mecralara erişimi kısıtlarsa, hedefine aldığı muhalife ceza uydurmakta zorlanacak(!)

Dijital dönüşüm çoktan başladı. Sosyal mecraların hepsini yasaklasa bile insanlar yasaklanması imkansız olan havale-eft açıklamalarında, bağış için açılan SMS numaralarında, yemek siparişlerinde, e-ticarette ürün yorumlarında illaki sözünü söyleyecek yer bulacak.

Kaybedeceği kesin bir savaşta hamasi laflar insanı komik duruma düşürmekten öteye geçmiyor.

Bu yüzden de tepki haliyle ironiyle yoğruluyor.

Bizimse dikkatli olmamız gereken önemli bir mevzu daha var: Sosyal medyanın pasifize ve aktive etme işlevleri. Denge şuradadır: Bir alana çıkılacaksa imkanı olan herkes orada bilfiil yer alır. Gerçekten imkanı olmayan (Uzak mesafede olan, sağlığı el vermeyen, işten izin alması mümkün dahi olmayan vs.) kamuoyu yaratmak adına bunu sosyal medyaya yazar. 

Ne zaman ki yazdığınız iki satırın tepki için yeterli olduğuna ikna olursunuz, o zaman bilin ki pasifize olmuşsunuz. 

Özgür ve suçtan azade fikirlerle dolu pazarlar dilerim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...