24 Haziran 2020 00:56

Savunmaya barikat, tüm emek ve demokrasi güçlerine karşı barikattır!

Baro başkanları yürüyüşü

Fotoğraf: AA

Paylaş

60 dolayında baro başkanının 19 Haziran’da kendi illerinden, “Savunma Yürüyor” sloganıyla başlattığı ve önceki gün Ankara girişinde emniyet güçleri tarafından durdurulan avukatların yürüyüşü önüne kurulan barikat, 30 saat sonra kaldırıldı.

Geceyi yağmur altında bir inşaat alanında geçiren ve kendilerine yemek ve battaniye gibi ihtiyaçlarının verilmesi de engellenen baro başkanlarına kurulan barikat İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin...gibi birçok ilde avukatlar tarafından kitlesel basın açıklamalarıyla protesto edilmişti.

Polis barikatının kaldırılmasından hemen önce, muhtemelen barikatın kaldırılacağını haber alan avukatlar, Ankara girişinde direnen baro başkanlarının yanına gelen TBB Bakanı Feyzioğlu’na arkalarını dönerek protesto edip aralarına almadılar.

Bütün bu gelişmeler yandaş basın ve TV haber kanallarında yokmuş gibi davranıldı; baro başkanlarının, “Kendi ülkemizin başkentine giremiyoruz” çığlığı görmezden gelindi.

İKİTDAR VE POLİSİ AÇIKÇA HAK İHLALİ YAPTI

Emniyet yetkilileri, “Savunma Yürüyüşü” yapan baro başkanlarının Ankara’ya girmesini yasaklarken gerekçe olarak, yürüyüşle ilgili valiliğe bildirim yapılmamış olması ve pandemiyle ilgili önlemleri öne sürmüştü.

Ne var ki, Ankara Barosu’ndan yapılan açıklamada yürüyüşle ilgili Ankara Valiliği’ne bildirim yaptıkları ve kendilerine herhangi bir yanıt verilmediği açıklandı. Ki, burada esas olan “bildirim yapmak”tır; izin diye bir şey söz konusu değildir.

Pandemi gerekçesine gelince, yürünmek istenen mesafenin sadece 200 metre kadar olduğunu ve bu 200 metreden sonra araçlara binilerek Anıtkabir’e gidileceğini belirten baro başkanları, bu mesafeyi pandemi önlemlerine uygun olarak “maske ve mesafe” kuralına uygun yapılacağı, dolayısıyla bu gerekçenin de tamamen dayanaksız, mantık dışı olduğunu belirttiler.

Yani tartışılan mesafe sadece 200 metre kadardır. Ama burada; “Emniyet güçleri ve tabi Ankara Valiliği ve dahası İçişleri Bakanlığı ve hepsinin arkasındaki Erdoğan ve Hükümeti, dünyanın ve Türkiye kamuoyunun dikkatinin üstünde oluğu bilinen bir konuda neden ‘yasak’ta ısrar etmektedir?” sorusunun anlamı önem kazanmaktadır.

200 METRE YÜRÜMENİN YASAKLANMASI NE ANLAMA GELİYOR?

Çeşitli yürüyüş, gösteri ve miting gibi eylemlere katılan herkes bilir ki, polis, bu tür eylemlerde, eğer “başka amaçları” yoksa ya da yukarıdan başka bir emir gelmemişse, sorunu üç aşağı beş yukarı bir tartışmayla çözer!

Ama Ankara girişine kurduğu barikatta polis, hiçbir tavize yanaşmayan bir tutum almıştır. Yani emir “yukarıdan”dır!

Bu da “200 metrelik yasağı” ile iktidarın baro başkanlarının yürüyüşünü engellemekten öte toplantı ve gösteri yürüyüşleriyle ilgili yeni bir tutuma işaret etmektedir.

Çünkü emniyet güçlerinin bu tutumu;

* Elbette en başta, “Baro başkanlarına hiçbir yasal engel olmadığı halde 200 metre yürüme izin vermeyen iktidar biz sade vatandaşa ne yapmaz” düşüncesini güçlendirilmek ve haklarını savunmak için sokağa çıkanları caydırmak, gözdağı vermek amaçlıdır.

* Tabi polisin (hükümetin) bu tutumunun, aynı zamanda barolar üstünden TTB ve TMMOB başta olmak üzere yüz binlerce üyeye sahip emek ve meslek örgütlerinin “çoklu oda sistemi” adı altında etkisiz örgütlere dönüştürme amacıyla da bağlantılı olduğunu görmek gerekir.

* Bütün bu gelişmelerin dışındaymış gibi görünse de Ankara girişine kurulan barikat, “kıdem tazminatı” etrafında ve muhtemel bir işçi mücadelesine karşı da bir mevzi tutma amaçlıdır. 

* Bu aynı zamanda, seçim ve siyasi partiler yasalarını değiştirerek, AKP-MHP ittifakını iktidarda tutmak için yapılacak yasal düzenlemelere karşı muhalefetin sokağa çıkma ihtimaline karşı da bir tutum almadır.

HALKA SOKAĞI KAPATMANIN İŞARETİ OLARAK KURULAN BİR BARİKAT

Kısacası, AKP iktidarının Ankara girişine kurduğu polis barikatı; sadece baro başkanlarına ve sadece onların Ankara’ya girmesine karşı değil hak ve özgürlük mücadelesi içindeki emek ve demokrasi güçlerinin yürüyüş, miting, grev ve benzeri eylemlerinin önünü kesmek, halkı sokağı kullanmaktan caydırmak için kurulmuş bir barikattır!

Dün, öğle saatlerinde barikatın kaldırılarak, baro başkanlarının istedikleri koşullarda Ankara’ya girmelerine izin verilmek zorunda kalınması iktidarın yukarıda sözünü ettiğimiz amaçlarından vazgeçtiği anlamına gelmiyor. Ama işin uzaması durumunda avukatların ülke çapında kitlesel eylemlere başvurabilecekleri, bu eylemlerin çeşitli halk kesimleri tarafından desteklenerek yayılma ihtimaline karşı da iktidar, halka; “Bakın sokaklar boş değil. Yasal hakkına da güvenme. Ben baro başkanlarını bile Ankara’nın girişinde 200 metre yürütmemek için bir 30 saat beklettim!” mesajını şimdilik yeterli görmüş, görmek zorunda kalmıştır.

Bu durum;

1-) İktidarın sokaktan çok korktuğunu, CHP yönetiminin aksine halkı sokağa çekerek provoke etmeyi değil sokaklara çıkmayı caydırmak üzere provokatif kararlar almaya yöneldiğini göstermektedir. Her tür provokasyonu bozmanın en önemli yollarından birisi de sokağı hakkıyla kullanmaktır.

2-) Toplantı ve gösteri hakkının yasalarda yazılı olmasının yetmediğini, ancak işçiler, emekçiler, halk sokakları kullandığında bu hakkın geçerli olduğunu göstermektedir.

Gerek baro başkanlarının sembolik yürüyüşü gerekse HDP’nin Edirne ve Hakkari’den başlatıp Ankara’da sonlandırılan yürüyüşü, içinden geçtiğimiz dönemin iktidarın niyet ve hedeflerini göstermesi bakımından çok çarpıcı olmuştur.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...