22 Haziran 2020 00:11

"Savunma yürüyüşü" demokrasi mücadelesinde sıcak ayların işareti

İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel, Bayraklı Adliyesi önünde yaptığı açıklama sonrası Savunma Yürüyüşü'ne başladı.

Fotoğraf: Eda Aktaş/Evrensel

Paylaş

Hükümetin, “Avukatlık Kanunu”nda değişiklik yaparak, barolar içine müdahale etmeyi ve “çoklu baro sistemi”ne geçmeyi amaçlayan düzenleme girişimine karşı baroların başlattığı yürüyüş, bugün Ankara’da tamamlanıyor.

Yürüyüş, 1 Haziran günü Ankara’da toplanan 80 baro başkanının, Hükümetin yapmak istediği değişikliklere karşı olduklarını, bir bildiri ile açıklamasının devamıydı.

19 Haziran’da illerde yapılan basın açıklamalarıyla başlayan, baroların “Savunma Yürüyüşü” dediği sembolik yürüyüşe; Ankara, İstanbul, İzmir başta olmak üzere 50’den fazla ilin baro başkanı fiilen katıldı. Baroları bir savunma kurumu olmaktan çıkarıp, parçalayıp partizanlaştırmak amacı güden yasa değişikliğine karşı, içinde AKP’ye oy vermiş olanların da bulunduğu baro başkanları imza koyup ortak tutum alırken, baroların üst örgütü Türkiye Barolar Birliğinin (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu 80 baronun tam karşısında yer almakta bir sakınca görmedi! “Feyzioğlu’nun gözü Cumhurbaşkanı danışmanlığında, hatta Adalet Bakanlığında” diyenlere hak verdirircesine!

BÖYLE BAŞKAN DÜŞMAN BAŞINA!

Son iki yıldan beri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “yakın” olduğunu göstermek için her fırsatı kullanan Feyzioğlu, baroların 2019 yılında Saray’da yapıldığı için “yargı bağımsızlığına aykırı” olduğu gerekçesiyle boykot ettiği “adli yıl açılış töreni”ne katılarak, açıkça baroların büyük çoğunluğunun karşısında konumlanmıştı.

Feyzioğlu’nun yeni mevzisi onu, daha 2019 adli yıl açılışında Erdoğan’ın bizzat açıkladığı, ”çoklu baro” ve baroların içine müdahale edebilecekleri bir seçim sistemi ile ilgili yasal değişikliği savunmaya kadar götürdü.

Önce, “Hükümetin barolarla ilgili olumsuz bir niyeti yok” diyerek hükümete kefil olan Feyzioğlu, mızrak çuvala sığmaz olunca, bir adım geri atıp, cumartesi günü çıktığı CNN Türk’te, “Sayısı 5 bin avukatı aşan barolarda çoklu baro kurulsun görüşü sadece fikir olarak öne atıldı. Teklif yok. Ben de çoklu baroya karışıyım...” diyerek Hükümetin girişimini kabul edilebilir bir çizgideymiş gibi göstermeye yöneldi. Bir yandan da “Bir kere 80 baro yürümüyor, 30 civarında baro yürüyor. Gerçekten bu yürüyüş avukatların, yargının sorunlarını çözmek için midir? Yoksa başka bir şey için midir?” diyerek, baro başkanlarının yürüyüşünü “şaibeli” bir eylemmiş gibi itibarsızlaştırmaya yöneldi.

Hani Feyzioğlu, TBB’nin değil de Hükümetin sözcüsü olsa ancak bu kadar saldırabilirdi, arkasında 80 baronun olduğu bu yürüyüşe!

FEYZİOĞLU FAŞİST REJİM YARGISI SAVUNUYOR

Bu kadar manevraya bir teorik kılıf da giydirmek gerekti. Çünkü 80 baroya ve olup biteni izleyen kamuoyuna karşı daha “koruyucu” bir gerekçe gerekiyordu.

Yukarıda sözünü ettiğimiz CNN’deki söyleşisinde Feyzioğlu; “Ben devletin menfaatlerini hukuk çerçevesinde korumakla görevli bir örgütün başkanıyım” diyerek, baroların görevini tamamen baş aşağı çevirdi!

Oysa hukukun, adaletin, yargının hayli yoğun bir biçimde tartışıldığı bu ülkede, hukuk eğitimi almamış insanlar da, “bağımsız yargı” anlayışında yargının üç ayağından birisinin “savunma”, savunmanın örgütünün barolar olduğunu bilir. Feyzioğlu da bunu böyle söylüyor zaten!

Halk demokrasisi ve onun yargısında halk iradesinin öne çıkarılmasını bir yana bırakalım; az çok demokratik normlardan nasibini almış burjuva demokrasisinde, devlete meşruiyet sağlayan üç güç kaynağından birisi “bağımsız yargı”dır. “Bağımsız yargı”nın olmazsa olmazı da; yargıçlık, iddia makamı (savcılık) ve savunma (avukatlık) olmak üzere üç bileşenidir.

Burada savunma, devletin çıkarını değil (Onu savcılık savunur) tersine güçlü devlet karşısında vatandaşın haklarını koruma görevini üstlenir.

Ne var ki Feyzioğlu, “Ben devletin menfaatlerini hukuk çerçevesinde korumakla görevli bir örgütün başkanıyım” derken, baroları savcıların yerine geçirerek, barolar için ancak otokratik ve faşist rejimlerde olabilecek bir görev tarifi yapmıştır. “Yasalar çerçevesinde” demek de onu otokratik ya da faşist rejim barosu savunmaktan kurtarmaz. Çünkü sonuçta faşist rejimlerde de “yasalar çerçevesinde” tekerlemesinin yerli yersiz her yere iliştirilmesinin, faşist devlet biçimine hiçbir zararı yoktur!

ÖNÜMÜZDEKİ AYLAR DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ AYLARIDIR

Baroları, kamusal sorumluluklardan arındıracak biçimde etkisizleştirme ve tek adam yönetiminin içinde kolayca operasyon yaptığı örgütlere dönüştürme girişimleri etrafında bir hukuk, adalet, savunma, yargı bağımsızlığı tartışması elbette derinleşerek sürecek görünmektedir. Ancak, baroların attığı adım dikkate alındığında, sürecin bir tartışmayı aşarak, demokrasi ve özgürlükler mücadelesiyle birleşmesinin kaçınılmaz olduğu da bir gerçektir.

Öte yanda Erdoğan-AKP iktidarının amacının sadece barolarla sınırlı olmayıp, tersine TTB, TMMOB gibi emek ve meslek örgütlerinin de “çoklu oda” adı altında tasfiyesi söz konusudur. Bunu da açıkça söylüyor Erdoğan. Nitekim bu örgütler de Hükümetin girişimleri karşısında ciddi adımlar atmaya hazırlandıklarını söylemektedir. Önümüzdeki günlerde barolar ve “odalar”ın ortak bir mücadele hattına girmeleri sürpriz olmayacaktır.

Bu yüzden de, bu yasa değişikliklerini ister Meclis hemen gündeme alsın isterse 1 Ekim’de başlayacak yeni yasama yılına ertelesin, önümüzdeki aylar Türkiye’de yüz binlerce emekçiyi mücadeleye çekecek, halk yığınlarının bilincinde önemli ilerlemelerin kaydedileceği aylar olacak görünmektedir.

Daha kıdem tazminatına saldırıya karşı mücadelenin, krizin ve virüsün faturasını reddetme mücadelesinin yaratabileceği yüksek sıcaklık artışına hiç gelmeden!..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...