17 Haziran 2020 00:07

Görevimiz tehlike

gazeteciler

Fotoğraf: Unsplash

Paylaş

Yetmişli yıllarda Görevimiz Tehlike isimli bir TV dizisi vardı. Daha sonra aynı isimle bir dizi film çekildi.

Filmlerde kahramanımıza bir bant gelir ve bu bantta bir düşman tarif edilerek, düşmanın yok edilmesi talimatı verilir ve eğer bu görev sırasında yakalanırsa kendisini tanımayacaklarını yalnız kalacağını tembih ederler, sonra da görev mesajının olduğu bant kendi kendini imha ederdi.

Fakat film ortalarına gelindiğinde, aslında düşman olarak tanıtılan kişi ya da örgütün gizli görev verilen ajanı zaten tanıdığı ve görevini bildiği de anlaşılırdı.

Bunları niye yazdım? Gençlerin de yeni filmlerden bildiği hikayeyi neden tekrar hatırlattım?

Şu sıralar Türkiye’de de Görevimiz Tehlike filmleri oynanıyor. Kuzey Suriye’de, Libya’da, daha önceleri Balkanlarda, ondan da önceleri Asya’da bazı illegal faaliyetlerle ilgili haber yaptı, köşe yazısında sözünü etti, gizli görevliyi deşifre etti, askeri casusluk yaptı diye gazeteciler gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, yargılanıyor. Açılan davalarda devlet sırrı açığa çıkarılmış ve afişe edilmiş gibi gizemli senaryolar anlatılıyor. Oysa, devlet sırrı, gizli faaliyet denilen faaliyetleri ve kişileri bilmemesi gereken düşman ya da rakip devletler zaten biliyor. Hatta, onların gazetecileri de biliyor. Yabancı gazetelerde bu faaliyetler yazılıp çiziliyor. Hatta, bizim gazeteciler de biliyor. Kendi aralarında birbirine anlatıyor olan biteni.

Fakat, herkesin bildiğini iktidar ve iktidarın yargısı devlet sırrı diye gerekçe gösterip, sevmediği gazetecileri, politikacıları cezalandırmada kullanıyor.

Eğer gerçekten gizli ve illegal bir şey yapıyorsanız ve yaptığınız şey ortaya çıkarsa sahip çıkmazsınız. Sizin yaptığınız da ortaya çıktıysa bir günah keçisi bulup yargının önüne atarsınız ve cezalandırılmasına ses çıkarmazsınız. Ama, hem sahip çıkamayacağınız gizli işler yapıyor ya da illegal işler çeviriyor ve suçüstü yakalanıyorsanız bunu bilen ya da yazan gazetecileri cezalandıramazsınız.

Devletlerin gizli işlerini ortaya çıkaran gazetecilerin hikayelerini ve bu gazetecilerin başarılı işleri sonrası istifa eden devlet başkanlarını, hükümetleri, bakanları, askeri yetkilileri yazmayacağım. Biliniyor. Ama, bilinmiyor gibi

Gazeteciler, gazeteci örgütleri; meslektaşları yargılanırken, tutuklanırken, gazeteler ve televizyonlar kapatılırken, birkaç istisna hariç, sesini çıkarmıyor. İktidarın, gazetecilere zulmü, sanki normalmiş gibi davranıyor.

Gazeteci her haberi yazar, her olayı yorumlar. Gazetecinin haberi ya da yorumunu devlet sırrını ifşa etmek diye yargılayamazsınız. Devlet sırrını devlet görevlisi ifşa eder, bu suçu devlet görevlisi işler. Devlet görevlisinin devlet sırrını gizleme sorumluluğu vardır. Gazetecinin böyle bir sorumluluğu yoktur.

İşin komik yanı, bir taraftan sizin iktidarınız döneminde yapılan işler devlet sırrıdır diye gazetecileri hapse atıyorsunuz, diğer taraftan Ergenekon, Susurluk, 12 Eylül vd. davalarda devletin yaptıklarını ifşa edip, sorumlularını güya yargılıyorsunuz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...