04 Haziran 2020 20:38

Pandemi eşitsizliği tırmandırıyor

İnşaat işçileri yemek molasında

Fotoğraf: MA

Paylaş

Dünya ekonomisine baktığımızda birbiriyle taban tabana zıt iki manzarayla karşılaşıyoruz. Bir yanda kapanan iş yerleri, işsiz kalmış, iş bulma umudunu yitirmiş milyonlar var. ILO yıl başından bu yana pandemi nedeniyle 305 milyon kadar tam zamanlı iş kaybı yaşandığını, kayıt dışı ekonomideki 1.6 milyar çalışanın ise geçim kaynaklarının ortadan kalkması tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu tahmin ediyor. Diğer yanda ise son haftalarda sert bir şekilde tırmanarak pandemi öncesi seviyelere yaklaşan borsa endekslerini görüyoruz. Halihazırda bir yıl öncesine göre S&P 500 endeksi yüzde 12, Nasdaq teknoloji endeksi ise yüzde 29 primli bir seyir izliyor. BIST 100 endeksi de geçtiğimiz yılki seviyenin yüzde 21 üzerinde. Kısacası finans piyasalarına bahar çoktan gelmiş durumda, çalışanlar cephesinde ise endişeli bir bekleyiş hakim.

Pandeminin yarattığı ekonomik çöküşe hükümetlerin ve merkez bankalarının cevabı faizleri aşağı çekerek piyasaya para sürmek oldu. Para arzındaki hızlı genişleme kısa sürede varlık fiyatlarını hemen hemen başlangıç seviyelerine tırmandırdı. Burada amaçlanan varlık fiyatları yoluyla teminatların nominal değerini yükselterek kredi piyasasında akışkanlığı sağlamaktı. Buna ek olarak pek çok ülkede büyük şirketlere doğrudan ya da dolaylı yoldan kaynak aktarımları/teşvikler devreye sokuldu. ABD’de Fed 750 milyar dolayında özel sektör tahvili alımı yaptı. Tahvil alım programı “Yatırım yapılabilir” notunu yitirmiş tahvilleri de içeriyordu.  Bu hamle şirket tahvillerinin fiyatlarını yükselterek, birçok riskli şirketin de piyasadan düşük faizlerle borçlanabilmesine olanak sağladı. “Batamayacak kadar büyük olanlar” için olanaklar seferber edildi, diğerleri ise yardım simidi ulaşana kadar suyun üzerinde kalmaya çalışıyor. ABD’de mayıs ayının ortalarına doğru yapılan bir araştırma pandeminin ardından 100 bin dolayında küçük işletmenin kalıcı olarak kapandığını tahmin etmekteydi. Yıkım restoranlar açısından çok daha çarpıcı. Mayıs ortasında yapılan tahminler restoranların dörtte birinin pandemi sonucunda kapanacağını öngörmekteydi. 1988 yılında ABD ekonomisinde istihdamın yüzde 54.5’i küçük işletmeler tarafından sağlanıyordu, 2017’de bu oran yüzde 47.1’e gerilemişti. Pandemi süreciyle birlikte bu oranda düşüşün hız kazanacağı düşünülüyor. 

Buraya kadar yaşananlar 2008 krizi sonrasıyla büyük ölçüde parallelikler taşıyor. Finans kesimine para pompalanırken, tüketici talebi bir kez daha borçlandırarak desteklenmeye çalışılıyor. Varlık fiyatlarıyla bu varlıklardan kaynaklanan gelir akışı arasındaki bağ zayıflıyor. Birçoğu seneyi zararla kapayacak şirketin hisse fiyatları geçmiş senelerin üzerine tırmanmış durumda. Halen daha salgının seyrine, yaz sonu itibariyle ikinci bir dalgayla karşılaşılıp karşılaşılmayacağına dair sağlıklı bir öngörü yapılamıyor olmasına rağmen. Özellikle kredilerle pompalanan konut fiyatları ile bireylerin gelir düzeyiyle sınırlanan kiralar arasındaki kopuş dikkat çekici. Dev bir varlık balonu ortaya çıkıyor.

Pandeminin doğrudan bir diğer sonucu ise servet ve gelir eşitsizliğindeki tırmanış.  Finans kesiminin salgının yaralarını hızla sarmasıyla ve varlık fiyatlarındaki süregiden artışla birlikte servet uçurumu giderek derinleşiyor. Salgının ilk günlerinde sıkça dile getirilen “Hepimiz aynı gemideyiz” söylemi de epeydir rafa kalkmış durumda. İstihdam piyasasında da krizin farklı meslek gruplarına asimetrik etkilerini görüyoruz. Ağırlıklı olarak düşük nitelikli emeğin istihdam edildiği yüz yüze temasa dayalı iş kollarında iş kaybı oldukça yüksek. Salgının seyrine dönük belirsizlik azalmadığı takdirde bu sektörlerde istihdamın toparlanması olası görünmüyor. Burada açığa çıkan istihdamın farklı sektörlere kaydırılması da kısa vadede mümkün değil. Büyüyen yedek iş gücü ordusunun önümüzdeki süreçte ücretleri baskılayacağına şüphe yok. Küresel ölçekte işçi sınıfının örgütsüzlüğü ise sermaye kesiminin oyun alanını genişletiyor.

Burada kapitalist dünya ekonomisi açısından temel sorun tüketici talebinin nasıl ayakta tutulacağı. İstihdam kaybının bu denli yüksek olduğu bir ortamda kredi mekanizmasının etkileri de bir o kadar sınırlı kalacaktır. Zira önemli bir kesimin bu mekanizmalara erişim olanakları ortadan kalkıyor. Bunun ötesinde yaygın işsizlik çalışanların geleceğe dönük kaygılarını da tetikleyerek ihtiyat saikiyle tasarruf eğilimini güçlendirecektir. Salgının bilançosunun belirginleşmesiyle birlikte sistemin geneline dönük tartışmaların hız kazanacağını şimdiden söylemek mümkün.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...