22 Mayıs 2020 00:14

LGS ve YGS: Cumhurbaşkanlığı, YÖK ve MEB sınav yapmayı biliyor mu?

optik form

Fotoğraf: Flickr

Paylaş

Ne yersen ona dönüşürsün mü? Neyle nasıl eğitilmişsek o mu oluyoruz? İnsan tümden eğitimle belirlenebilir bir varlık mı?

Eğitim tümden ölçülebilir bir şey mi?

Ölçme, ölçüm nedir? Ölçümün kendisi bir eğitim ve disiplin aracı mı, bir cezalandırma aracı mı, ayrımcılık yol ve aracı mı, adalet aracı mı? Dahası neyi ölçeceğiz, niye ölçe­ceğiz, kim ölçecek, kim ölçülecek, ölçüm aracı ve araçları neler olacak, ölçüm ne zaman veya hangi aralıklarla yapıla­cak?

Demokrasiyle nasıl bir bağı var, demokrasiyi mi teknok­rasiyi mi otokrasiyi mi besliyor?

Dahası ölçüm araç mı amaç mı? Amaçsa ne tür bir amaç, araçsa neye yarıyor?

Ölçü neden var?

Bugünkü sorumuz ölçme ve değerlendirmeyi Cumhurbaşkanlığının, MEB’in, YÖK’ün bilip bilmediğidir. Bu durum bazı başlıklarla değerlendirilebilir.

1-NİÇİN SINAV (ÖLÇÜM) YAPIYORUZ?

Buradaki ilk soru “niçin” sınav yapıldığıdır, niye niçin ölçüm (ölçme değerlendirme) yaptığımızdır.

Antik Yunan, Antik Roma, skolastik bizden daha iyi durumdaydı. En azından “özgür zümre” için, “Özgür zümrenin kazanacağı özellikler” açısından soruna bakıyordu. Bunu da yedi temel “özgürlük sanatına” (Özgür yurttaş olma becerisine) bağlıyordu. İlk üçlemede (trivium) garmer, retorik, diyalektik ve mantık, devamı dörtlemede (quadrivium) aritmetik, geometri, müzik ve astronomi tüm özgürlere kazandırılmak isteniyor ve bunlar ölçülüyordu.

2-GEÇİŞ VEYA YERLEŞTİRMEDE TOPLUMSAL AMAÇLAR, İLGİ VE YETENEKLER ÖRTÜŞÜYOR MU?

Niçin sorusu toplumsal amaçlarla ilgi ve yetenekleri buluş­turmakla mümkün olacak ancak bunlar gerek dünyada gerek Türkiye’de ne düzgün ölçülüyor, ne de yeterince örtüşüyor çünkü genel olarak insan, toplum, doğa politikalarında, dolayı­sıyla eğitim politikalarında bebeklik çağından başlayan yanlış­lar var. Bunları bir sınav veya geçiş sisteminin düzeltebilmesi mümkün değil. Daha en baştan bunlarla yüzleşmek ve tüm eğitimin ve kademelendirmenin buna uygun sürgitmesi gereki­yor.

3-NEYİ ÖLÇECEĞİZ? KAZANIMLAR HAKLI DOĞRU BELİRLENMİŞ Mİ?

Mücadele de, karantina da, zaman ve zamanlama da, akıl yürütme ve düşünme de, bilgi de, eylem de her şeyden önce kendisi bir şeydir, bir fenomendir; “bir şeyin” düşünülmesi yapılması veya “bir şeye” yönelik düşünme eylemedir.

MEB’de DÖP-Ders Öğretim Programında belirtilmiş olan “KAZANIMLAR” ölçülecek, ne derece bu kazanımlara ulaşılmış o ölçülecek. Ancak daha gerisinde MEB’in temel YETERLİLİKLERİ var, onun da arkasında DEĞERLER sayılıyor. Bunlar doğru düz­gün ölçülmediği gibi kaldı ki, bu kazanım, yeterlilik veya değer­lerin bir kısmı da ne yazık ki insan, toplum, doğa ölçülerine, bilimsel pedagojik önerilerle çok örtüşmüyor.

Örneğin liseye geçişte din ve yabancı dil soruları varken sosyal sorular ki, ortaokulların ana amaçlarından biri tam da yurttaşlık ve sosyal bilgilere dair bulunuyor, bu sorular hiç yok veya çok sınırlı düzeyde. YGS’de sosyal bir alana gidecek hiç fen (sanki kendisi fizik-doğa-bios değil) veya sayısala gidecek hiçbir tarih, coğrafya, sosyoloji, felsefe… yapmak zorunda değil.

MEB’in ve YÖK’ün öğretmeye ve ölçmeye çalıştığı “değerler, beceriler, kavramlar” neler? Bunlara kim karar veriyor? Öncelikle bunların sorgulanması gerekiyor

4-NASIL ÖLÇECEĞİZ? ÖLÇÜM ARAÇLARI NELER OLACAK?

Niçin neyi nasıl ölçeceğimize bir türlü karar veremedik, öyle olunca nasıl ölçeceğimizi de bilmiyoruz. Sadece sınav başarısı­na odaklı çoktan seçmeli testler mi, açık uçlu sorular mı, ilgi, tutum, kişilik ölçekleri de dahil edilecek mi? Süreç ölçülecek mi? Daha pek çok soru ve incelik bulunuyor.

5-ÖLÇÜMÜ NASIL ORGANİZE EDECEĞİZ? KARAR VERİCİ KİM OLACAK, DEMOKRASİ, TEKNOKRASİ VEYA OTOKRASİ?

Sınavlar veya ölçme değerlendirme sorunu daha da ağır bir sorundur. En basit sınav bile ölçülüp biçilmiş bir şeye, özne­ye-ölçene, nesneye-ölçülene, nedenlere, yapılmış bir ürüne veya ereklere, yetiştirilecek yaratılacak bir amaca, hedefe, çık­tıya yöneliktir.

Her ölçümde bir “ölçen”, bir “otorite” (Hakemliğine başvuru­lacak unsur veya mevki makam) devreye girmektedir. Bir sınav durumunda sınavı kimin yapacağı çok önemli hale gelmekte­dir. Kimin ölçtüğü ve kimin ölçüldüğü aynı zamanda bir iktidar sorunudur.

Nasıl ölçülecek sorusunun en önemli ayaklarından biri “Nasıl organize edilecek” yani karar vericileri, düzenleyicileri kimler olacak sorusunu içeriyor.

Nasıl organize edildiği sorusu teknokrasi, otokrasi, demok­rasi arasında bizleri götürüp getirir.

6-SINAV GÜVENLİĞİ VE ADALET MESELESİ: MANTIK VE ADALET BİÇİME (USULE) İLİŞKİN, İÇERİĞİ (KURALIN HAKLILIĞINI) GÖSTERMEZ

Her sınav durumunda bir ahlak sorunu, bir keyfiyet veya adalet sorunu da başlamaktadır. Sınav değerlendirmesi “ölçü”ye mi indirgenecek, “ölçen”e mi indirgenecek, “oran­tıya” (ratio’ya) mı indirgenecek, keyfi mi olacak? Bu kimin ölçüsü veya keyfiyeti olacak?

Dahası sınav deyince hep adalet konuşuluyor ama “adalet” koyulan ilkenin sadece ilgili herkese aynı formda uygulanmasını ifade ediyor, çok adaletli davranırsak, hukukun biçimsel kısmını yerine getirmiş oluruz. Ancak bu içeriği göstermez.

Güvenli değilse, usule uyulmuyorsa, herkes için farklı bir usul veya ölçme değerlendirme yapılıyorsa geçerlilik zaten yoktur da ancak güvenlik veya güvenilirlik geçerliliği hiçbir şekilde karşılamaz, garanti etmez.

Önce geçerlik, önce ne yaptığımız, sonra ne kadar güvenli adil yaptığımız sorusu gelir.

Bununla birlikte adalet yoksa, güvenilirlik yoksa geçerli de değildir.

Adalet (Tarafsızlık, uygulama ve ölçme değerlendirme­de tüm çocuklara ve gençlere aynı uygulamanın yapılması) zaten şart bulunuyor.

7-SINAVIN KENDİSİNİN ESAS HALİNE GELMESİ: YABANCILAŞMA VEYA SINAV BAŞARISI FETİŞİZMİ

İnsan, toplum ve doğa mı; yaşatmak ve yaşamak mı; yoksa yüksek beceriler ve sınav başarısı mı? Elbette bunlar birbirinin karşıtı olmayabilir.

“Yetenekli” insan “araç” oluşturan ve kullanan insandır. Her araç insanın hem kendini ortaya koyması, nesnelleş­mesi, hem de nesneleşmesidir. Her araç insanın aynı zamanda araçsallaşmasıdır da.

Araçsallaşmamak, sınav fetişizmine düşmemek için yaşatma ve yaşamayı esas almamız uygun olacaktır. Sınavlar değil ama o da dahil yaşatmak ve yaşamak; idrak etmek, bilmek, düşünmek, yaratmak, değiştirmektir; bunu öğrencilerimiz, çocuk ve gençlerimiz için de, herkes için de istemektir.

LİSELERDE PISA SINAVLARI MODELİ ÖRNEK ALINABİLİR

MEB ve YÖK ne yaptığını bilemiyorsa en azından yerleşik yaygın bilinenleri örnek alabilir.

PISA’da sosyal-dil, fen ve matematik yeterlilikleri esas alınıyor. Liseye geçişte illa bir sınav yapılacaksa PISA türü bir model esas alınabilir. Hatta PISA sınavları tüm öğrenci­lere uygulanarak bu yerleştirme puanı olarak kullanılabilir.

YGS’DE ELEŞTİREL DÜŞÜNME BECERİSİ ESAS ALINABİLİR

Yükseköğrenime geçişte ise “eleştirel (bilimsel) düşün­me becerisi”nin esas alınması bugünkü yapılanlardan çok daha uygun bir yaklaşım olacaktır

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...