12 Nisan 2020 00:10

Bir sözcükte sosyal politika

Bir sözcükte sosyal politika

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ender de olsa bir sözcük, tek bir sözcük olan biteni, hatta bir rejimin özünü özetler. Geçen hafta böyle bir sözcüğü doğrudan, yazıldığı gibi okuduk. Geber!

Yazan kişi, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından. Öyle herhangi bir memur değil. Sözleşmeli personel değil. Yönetici. Hem de üst düzey yönetici. İstanbul aile ve sosyal politikalar il müdür yardımcısı. AKP dönemi sosyal politikalarını ve kadrolaşmayı yakından izleyenler için burada şaşırtıcı hiçbir şey yok.

Müdür yardımcısının kullandığı sözcük, rejimin sosyal politikadan ne anladığını çok iyi özetliyor. “Açım, çocuklarım da aç! Açlıktan ölelim mi?” diyen bir yurttaşa yanıt olarak yazılmış: Geber!

Rejim, salgın ile apaçık ortaya çıkan haksızlıkları ve kusurlarını örtmeye çalışmadan, açık açık bu sözcüğü uygulamada tutuyor. Yükselen talepleri hep aynı sözcükle yanıtlıyor.

Ben atık toplamazsam aç kalırım. Yanıt: Geber!

Biz Romanlar aç kaldık. Açlıktan ölelim mi? Yanıt: Geberin!

Bizim şantiyede salgına karşı hiçbir önlem alınmadı. Yanıt: Geberin!

Kargo işçileri olarak her an tehlike ile burun burunayız. Yanıt: Geberin!

Sağlık çalışanları olarak korunmasız bırakıldık. Yanıt: Diyanet açıklama yapar, “hükmen şehit” olarak kabul edilirsiniz. Daha ne istiyorsunuz? Geberin!

Toplu yaşam alanlarında barınanların hepsinin hemen virüs taramasından geçirilmesi gerek. Kışlalardaki askerler tehlikede. Karantina olanaksız. Kışlalar boşaltılsın! Yanıt: Onlar zaten er, zaten görevleri rejim için ölmek. Diyanet onları şehit ilan eder; “en yüce mertebe” der. Gebersinler!

Kimsesiz çocuklar kaldıkları yurtlarda tehlikedeler. Yanıt: Zaten kimsesizler! Ailesi yoksa zaten ne yapsak boş. Aile her şeyin temeli. Zaten ülkede çocuk bol. Diyanet onları da “hükmen şehit” yapar. Gebersinler!

Huzurevleri, bakımevlerinde önlemler yetersiz; yaşlılar tehlikede. Yanıt: Onlar zaten gidici. Kendi çocukları falan sahip çıkmamışsa, biz ne yapalım. Salgın zaten her yerde yaşlıları vuruyor. Gebersinler!

Kadın sığınmaevlerinde kalanlar tehlikedeler: Yanıt: Sığınmaevinde ne işleri var? Kadının yeri evidir. Kocasına hizmet ile görevlidir. Bakanlığın adı niye aile? Çünkü aile yüce bir temeldir. Bu temeli sarsan kadına acıma olmaz. Gebersinler!

Kamplarda kalan sığınmacılar tehlikedeler: Onlar zaten tehlikedeydi. Biz kurtardık. Zaten varlıklarını bize borçlular. Beğenmezlerse, gitsinler. Zaten sınırlar açık. Ötesi yok. Gebersinler!

Cezaevlerinde durum çok tehlikeli. Koşullar çok kötü. Karantina olanaksız. Önlem alınmazsa, salgının hızla yayılması kaçınılmaz. Yanıt: Devletimizi, bayrağımızı, başımızdaki ceberut başkanı, vatanımızı, dinimizi, milletimizi, pardon ümmetimizi tehdit eden teröristleri niye bu kadar umursuyorsunuz? Yoksa siz de mi teröristsiniz? Yazmasalardı, konuşmasalardı. Sussalardı. Örgütlenmeselerdi. Seçilmeselerdi. Öyle mitinge, sendikaya, partiye gitmeselerdi. Yerel yönetim, öz yönetim, halkın talepleri, kamu çıkarı, kurtuluş, Gezi mezi istemez. Onların suçları ağır. Kabahatleri büyük olmayanları bırakacağız. Ama onları asla. Ötesi yok. Gebersinler!

Tek sözcüklük sosyal politika böyle ve böyle gidecek. Sosyal politika olduğu için etkisi kitlesel ve ileride de öyle olacak. Rejimin haziran 2015’te yürürlüğe koyduğu, temmuz 2016’da “bir lütuf” ile perçinleyip olağanlaştırdığı ölüm siyaseti halka halka genişleyecek. Tek sözcüklük sosyal politika her yere işleyecek.

Boşanmış kadınlara, hele özgür olmak isteyen kadınlara, gavur dedikleri milyonlara, hakkını arayan tüm emekçilere, daha yaşanabilir bir dünya isteyen, sözünü sakınmayan herkese aynı sözcük söylenecek, aynı uygulama yapılacak. Çünkü rejim ölüme ve şiddete dayanıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa