08 Nisan 2020 00:25

Salgının yükü de emekçiye

Eminönü'nde yürüyen yaşlı bir kadın (solda) ve poşet taşıyan bir erkek (sağda)

Fotoğraf: Elif Öztürk/AA

Paylaş

AKP iktidarı kovid-19 salgını ile ortaya çıkan ekonomik krizin de yükünü emekçilere yüklemeye çalışıyor. Alınan tedbirler hep halktan para toplamak üzerine.

Birkaç örnek verelim.

Elektrik, gaz sayaçlarını okumayacağız, geçen üç sene aynı aylarda ödenen fatura miktarlarının ortalamasını alacağız diyor. Ama, yüz binlerce işyeri kapalı ve elektrik ve gaz sarf etmiyor. Onlardan da para toplayacaklar. Halk isyan ediyor. Madem üç ay fatura okumayacaksın, o halde niye sayaç okuma ücreti alıyorsun diyorlar. Haklılar elbette. İktidarın derdi halkı korumak değil, elektrik ve gaz şirketlerini korumak.

Hazinede para kalmamış. Aklı başında olanlar para basın ya da patronlardan ek vergi alın diyorlar ama iktidar halktan bağış toplama yolunu seçiyor. Para patronlardan değil (Onlar sembolik bağışlar yaptığını açıklıyor ama kiminin açıkladığı rakam envanterde gözükmüyor) memurlardan zorla toplanmaya çalışılıyor. Kamu bankalarının bağışı ile toplanamayan bağış rakamlarını yükseltmeye çalışıyorlar.

Erdoğan son konuşmasında, salgından sonra üretime ağırlık vereceğiz ve üretilen zenginliğin adaletli dağıtımını sağlayacağız diyor ama salgın günlerinde yaptıkları bunun tersini gösteriyor. Muhtemeldir ki, salgından sonra üretimi arttırıyoruz diye yine işçilerden fedakarlık isteyecek, adil paylaşma işini zengin olduktan sonraya bırakacak.

Kamuoyunda genel kanı AKP iktidarının ülkeyi artık yönetemediği yönünde. Salgın ile ilgili alınan bütün tedbirler geç alındı. Her geç kalış ölü sayısını arttırıyor. Bu ölümlerin bir sorumlusu olmayacak mı? Bir doktorun yanlış kararı ya da tedavisi sonucu hastası ölse hakkında dava açılar yargılanır. Trafikte kurallara uymadığınız için kaza yapsanız ve ölüme neden olsanız yargılanırsınız. Ama, Bilim Kurulunun ve bilim insanlarının önerilerini umursamadığınız ya da geç yerine getirdiğiniz için yüzlerce, binlerce insan ölüyor kimse sizden hesap sormuyor ya da soramıyor.

Bir de bilinçli taksirini saklama durumu var. Bilim Kurulu umreye kimseyi göndermeyin demişken, yirmi küsur bin insanı umreye gönderip, üstelik bunlardan dönen on beş, on altı binini karantinaya almadan evlerine göndereceksiniz ve böylece hastalığı ülkenin her yerine yayacaksınız ondan sonra da her konuşmanızda umrenin adını almadan ABD ve Avrupa’dan bize hastalık bulaştı diye ABD ve Avrupa’yı suçlayacaksınız.

Bu memlekette on bir günlük bayram tatilleri çok yaşandı. Bütün yurt dışı kapılarını kapatsanız ve şubat ayında on bir günlük sokağa çıkma yasağı ilan etseniz ve bu süre içinde yaygın taramalar yapsanız binlerce kişi ölmeyecekti.  

Bakalım salgın sonrasında “Salgını iyi yönetemedik Allah bizi affetsin” diyerek kurtulabilecek misiniz?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa