19 Mart 2020 19:50

Uzaktan eğitim normal eğitimin yerini tutamaz

Tokat'taki Harun Yüksel Ortaokulunun binası

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Zor bir süreçten geçiyoruz. Kendimizle ve insanlığın oluşturduğu sistemlerle yüzleşmemiz gerekiyor. Koronavirüs insanın bizzat ne yaptığı ne yediğinin sonucu. Adı bugün korona, yarın başka bir virüs veya “sebep” olabilir, büyük oranda insani sosyal yapışlarla ve bunların yarattığı krizlerle yüz yüzeyiz.

Önce olayın sorumluluğu virüste mi insanda mı, yaşananların nasıl tanımlanabileceğine, sonra eğitime yansımalarına değineceğim.

İNSAN NEDİR: TEDBİR ALMADIĞI İÇİN HASTALIK VEYAÖLÜMDEN BİZZAT İNSAN SORUMLU

Zor bir zamandayız. Koranavirüs hızlı ve kolay bir yayılım gösteriyor. Bunda virüsün bir bilinci veya etiği yok. Doğası neyse onu yapıyor. Virüse güzel veya çirkin, iyi veya kötü, ahlaklı ahlaksız denemez.

Ancak virüsün tanınması insanın işi, virüsün insana ve canlı yaşama etkilerinin araştırılması ve denetimi de yine onun farkında olan insanın işi sayılır.

Yani virüs değilse de insan aynı zamanda bilinçli bir varlık. Etik politik bir varlık. Biyofizyolojisi dışında eylemlerini kendisi planlı programlı hazırlamak durumunda. Bunu nasıl yapacağının iradi özgürlüğü kadar sorumluluklarını da taşımak durumunda. İnsanı insan yapan, homo sapiensi homo sapiens yapan müdrikise, düşünmesi, aklı, bilinci, buluşları, icatları sayılır.

Yüzleşmek bilgi bilinç işidir. Eylemi bilinçli oldukça insan insan olur.

Koronavirüsten ölen insanın ölümünden, eğer uygun tedbirler alınsaydı hastalığa yakalanmayacak ve ölmeyecekse, bu durumda onun ölümünden korona virüs değil kendi almadığı tedbirler sorumlu sayılır. Yani insanın uygun tedbirlerle ölmeyeceği bir virüsten dolayı ölmesi etik ve politik eylemleri sonucu başına geliyor demektir. Virüsü değil kendimizi ve bizim adımıza karar alanları bundan birincil derecede sorumlu tutmak zorundayız.

İnsanın politik bir varlık, teleolojik (erekli) bir varlık, aklı düşüncesi olan bir varlık sayılması bundandır. Bunun getirdiği irade ve sorumlulukları taşımayan kişi veya yöneticiler de bunu cahillikle yapıyorlarsa pek insan sınıfından sayılmaz, ancak biyofizyolojik bir canlı konumuna, ot konumuna düşer. Hele de bilinçli, göz göre göre yapıyorlarsa, cahilin ötesinde “kötü” (hatta daha pek çok olumsuz sıfat ekleyebilirsiniz) insan sayılırlar.

İRADİ İRRASYONALİTE

Yaptığından ve yediğinden insan sorumlu. Yarattığı şehir ve sistemlerden insan sorumlu. Sorumluluk insana ait.

Korona ve güncel önerileri Celal Gürbüz hocamla şöyle bir metre mesafeden diyalogla irdeliyoruz: Bilinçli irrasyonalite denebilir mi diyor, ortada bir irrasyonalite var ama bu irrasyonalite üretilmiş bir irrasyonalite şeklinde devam ediyor görüşlerine. Benim kanaatim, “bilinçli” denemese de iradi bir irrasyonalite var.

Hem iradi olacak hem de irrasyonel olacak. O halde rasyonel ve irrasyonel istemlerden söz edebiliriz.

Veya kimin için sorusu gelebilir. Kimin için rasyonel veya irrasyonel? Ancak “kime göre” durumunda, buna zaten rasyonalite denemez. Rasyonalite tüm akıllar, tüm insanlar için benzer şekilde işlenebilir argümanlara, benzer ölçütlere, ölçülü akıllara, belli bir lojig’e (mantığa) dayanmak durumunda. Göreli rasyonalite veya göreli realite olmaz, bu tanımlarına ters olur. Olsa olsa bu tür şeyler “irrasyonalete” olabilir. Ortada irade varsa, ortada yaşadıklarımız varsa, iradi bir irrasyonalite var demektir.

“Uzaktan” olan bir yol ancak örgün eğitim değil üstten tek yanlı diktasyon olur, okulu tasfiye eder.

1970’lerde mektuplu eğitim, YÖK sonrası açık öğretim geldi. Şimdi sıra e-eğitimde.

Mektuplu öğretim hiç olmadı. Açık öğretim deneyimi fena değil ama hiçbir şekilde örgün sayılmaz, farklı durumlara, ikinci üniversiteye biraz daha uygun sayılır.

İlkokul veya temel eğitimde e-eğitim hiçbir şekilde uygun değil

Kaldı ki yeni öneri daha başka bir formda, örgünün yerine öneriliyor.

Böyle bir e-eğitim küresel google türü firmaların veya NSA türü küresel güçlerin online üzerinden merkezi eşitsiz hiyerarşik bağımlılaştırıcı bir toptancılığına, Foucault’un panoptikonuna, toptan merkezi gözetimine ve iktidarına yol açar mı bilmiyorum, ama bir uzaktanlığa yol açtığı açık.

Uzaktan olduğundan uzaktaki merkezlerden, yukardaki merkezlerden kontrolü artıracağı da açık. Bu e veya online’lığın bir eğitim sayılamayacağı, bizzat “uzaktan diktasyon” olacağı; en başta da

Okulun tasfiyesine,Öğretmenin tasfiyesine,Öğrencinin tasfiyesine,Bir araya gelmenin, akran gruplarının, ortak somut mekanların tasfiyesine yol açacağını,Toplum oluşu, diyalogu örseleyeceğini öngörebiliriz.

 Bu tasfiyeler ne getirir, tek tek henüz öngöremeyiz ama çok şeyin değişeceğini öngörebiliriz.

 

SANALLIK: AKRANLIĞI, REALİTEYİ, MEKÂNI, TARİHSELLİĞİ, TOPLUMSALLIĞI, YAŞANTIYI, YAŞAMI ORTADAN KALDIRMAK

 

Sanallık; hele de çok erken yaşlardaki, ilkokul yaşlarında, ortaokul yaşlarında, hemen tüm yaşlarda sanallık; bioseksüel gelişimi, psikososyal gelişimi, bilişsel gelişimi, eleştirel düşünmeyi, insan olmayı, birlikte yaşamayı, etiği-ahlakı, realiteyi, mekanı, tarihselliği-kültürü… daha burada henüz saymamız ve tümden öngörmemiz mümkün olmayan daha pek çok olası etki ve sonucu içermektedir.

İnsanın bir araya gelmeden insan, kültür ve toplum olma şansı yoktur. Sevgi saygı bizzat yaşantıdır, öğrenme ve eğitim bizzat yaşantıdır, ahlak bir diğeri ile birliktelik, birlikte yaşamaktır, yaşatmaktır.

Bu İrrasyonaliteye Rasyonel Çözüm Var: E İçin Harcanacak Enerji Yerine Koronadan Temizlenmiş Okullarda İnsanla Toplumla Diyalogcu Eğitim

Online veya e-Eğitim, uzaktan eğitim türü uygulamalar normal eğitimin yerini tutmaz ve onun yerine geçemez, ancak farklı ve yardımcı yollar olarak yararlanılabilir.

E eğitim için uğraşmak yerine korona virüsten uzak sağlıklı okul ve sokaklar yaratmak bizim elimizde.

Birlikte nasıl yaşayacağımızı ve birlikte diyaloga dayalı eleştirel bir eğitimi nasıl sağlayacağımızı düşünmek, birlikte yaşamayı, dolayısıyla birlikte eğitimi sürdürmek durumundayız. Bu hem çoğulculuk hem de eleştirel bir eğitim demektir. Diyalogun sürdürülmesi demektir. İnsan ve toplum olmak demektir.

E-diktasyon hesaplanmış bir başka irrasyonaliteyi işaret etmektedir.

Uzaktan Eğitim, Uzaktan Doğa, Uzaktan Yaşamak Olmaz

Çocukların ve gençlerin okul ve üniversitelere, realiteye, insana, topluma, doğaya ihtiyacı var. Bunları sağlamak e-diktasyondan çok daha kolay ve çok daha gerçekçi ve rasyonel.

Yaşamdan kopma değil bizzat yaşama, bizzat yaşayarak öğrenme, bizzat idrak ve düşünme, insan ve toplum olmanın da örgün eğitimin de temel nosyonudur.

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa