11 Mart 2020 20:21

Kronometre

Erdoğan ve beraberindeki Türk heyeti

Görsel, Россия 24 (Rossiya) kanalının YouTube hesabında yayımladığı görüntünün ekran alıntısı

Paylaş

Heyetimiz kapıda bekletildi. En önde Cumhurbaşkanımız, arkasında kalabalık bir insan topluluğu Moskova’da toplantı salonuna alınmak için uzun süre kapı önünde bekletilip, yorulan Cumhurbaşkanımız sandalyeye oturunca durumda bir gariplik olduğu anlaşıldı. Ben insanlık hali bir durum olabilir diye düşündüm. Mesela Putin belki müshil olmuştur. Adamcağızın gözü toplantı filan görmemekte, karnında dolaşan bulutla boğuşmakta olabilir ve bunu kamuoyuna açıklayamadığından bizimkileri biraz bekletmiş olabilir. Ama bence en hoş yorumu MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Eğer Rusya yönetimi bunu kasıtlı şekilde kayda aldırıp, servis ettirdiyse bu küstahlıktır, terbiyesizliktir, alçaklıktır.” diyerek yaptı.

İşin “Eğer” kısmına sonra takılmak üzere önce aklımıza gelenleri soralım. İlk soru “Heyet neden bu kadar kalabalıktı?” Ben, kalabalığın içinde, kayınbabasına göz, kulak olan, onun sağlığına dikkat eden ve hiç yanından ayrılmayan fedakar damat Albayrak dışındakilerin orada ne aradığını pek anlayamadım. Hele, eski bayramlarda rahmetli dedemin harçlık vermek için bizi yanına çağırırken, konuşmadan “Gelin len” demek için yaptığı el hareketine benzer bir hareketle koca bakanları, parti sözcülerini, bilmem ne başkanlarını yanına çağıran Vladimir Putin’in bu davranışı “Eğer” kötü niyetliyse, çok üzüldüm.

Sahneyi izlerken bizimkilerin suratlarına dikkatle baktım. Cumhurbaşkanımız yorulup gitti sandalyeye oturdu. Yanındakiler fırsat bu fırsat duvardaki tabloları, tavandaki avizeleri izlediler. Arkada bir gurup da muhtemelen, bu işin arkasında “Bay Kemal”in, hatta “Gezicilerin” olduğunu, döner dönmez bunun hesabının Kavala dahil tüm sorumlulardan sorulacağını konuştular. Bir kısım heyet elemanı belki de “Zaten bu Ruslar eski komünist” türünden ideolojik yorumlar yapıp kendilerini rahatlattılar.

Sonunda kapılar açıldı. Putin geldi. Durumunda müshillik bir ifade yoktu. Ve toplantı başladı.

Buraya kadar her şey yamuk ama televizyon görüntülerinde altta çalışan kronometreyi görünce “Eğer kasıtlıysa” sorusu bana Aziz Nesin Usta’nın “Du Bakali N’olcek” hikayesini hatırlattı. Hikayede otobüsteki adam Putin’di. İlgilenenler karakterleri gönüllerine göre değiştirerek bir kere daha okusunlar. Ama bu manzara karşısında aklıma Ömer Hocam geldi. Dekandı. Üniversite ile ilgili bir iş için ünlü ve zengin bir işadamından randevu almıştık. Birlikte gittik. Buluşma öğleden sonra 2’de. 2’ye beş kala sekreterin odasına oturduk. Çaylar geldi. Sonra bir daha. Çeyrek geçti. İçeriden gülüşmeler, kahkahalar. Sanki parti var. Patron mutlu. Neden sonra patron sahte üzgün bir suratla “Gecikme için özür dilerim” diyerek geldi. Ömer hoca kalktı, “Ömer’i bekletebilirsin ama üniversiteyi bekletemezsin. Sana iyi partiler” dedi ve çıktık.

Şimdi dönelim “Eğer” kısmına. Bu kronometre işinde “Eğer kasıt varsa” sayın Bahçeli çok kızacak.

Ama yoktur, yoktur. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...