01 Mart 2020 00:18

Ölüm satıcıları susun!

İdlib'de askeri araç ve üzerinde bir cihatçı

Fotoğraf: AA

Paylaş

Ankara’da okulumun önünde, kendileri de yoksul satıcılar yoksul çocuklara bir şeyler satmaya çalışırlardı. Pek bağırmaya gerek duymazlardı çünkü çocuklar onların yerlerini bilirdi. Çocuklara satmak istedikleri basit şeylerdi.

En çok simit satılırdı. Sonra elma şekeri. Pamuk şeker. Horoz şeker. Arada sırada leblebi tozu satılırdı. Tuzlu ve tuzsuz çekirdek satılırdı. Mevsimi geldiğinde taze nohut satılırdı.

Mahalleye ara ara baloncu gelir; balon satardı. Sonra 12 Eylül dönemi geldi. Toplumun direniş ve dayanışma damarları, demokrasi damarları kesildi. Bu ortamda büyüklere balon satan adamlar türedi. Bunların başını çeken Özal, önce “dört eğilim” balonunu, sonra “orta direk” balonunu sattı. Köşe dönme balonu sattı. Neoliberal kapitalizm ve kılıfı siyasal İslamcılığı içeren ne kadar balon varsa, hepsini sattı.

Balonların açtığı yoldan AKP geldi. Balon çeşitleri ve sayısında müthiş bir artış oldu. Açılım balonları uçuruldu. Demokrasi balonları uçuruldu. Hatta barış balonu uçuruldu. 

Yetişkinlere satılan balonlar yeterince kötü, yeterince mide bulandırıcı değilmiş gibi, çocuklara ve gençlere ölüm içeren balonlar satılmaya başlandı. Rejimin derdi, çocukların ve gençlerin “dindar ve kindar” olmasıydı. 

Diyanet propaganda balonlarının üretimi ile görevlendirildi. Bunun için birkaç bakanlık bütçesinden daha fazla para sağlandı. Çocukları camilere çekmek için her yıl kampanyalar düzenlendi; bilgisayar, çeyrek altın, bisiklet gibi ödüller dağıtıldı. Çocuklara olabildiğince erken yaştan ulaşılması için büyük çaba gösterildi. Çocuklar için hazırlanan yayınlara, “Şehit olan cennette o kadar mutlu olur ki on defa şehit olmak ister”, “Keşke ben de şehit olabilsem” gibi ifadeler yerleştirildi. Bu yayınların daha etkili olması için düz yazı değil, çizgi öyküler kullanıldı. “Şehitler acı çekmez!” gibi, “Günahları bağışlanır!” gibi ifadeler işlendi. 

Çocukları açık açık ölüme teşvik edenler peygamber sözleri olduğu söylenen ifadeleri kullandılar ki, hiç kimse şehitliğe özendirme çabasını sorgulayamasın. Diyanetin çocuklara ölüm satma çabasının nereden geldiği de belliydi. “Şehit olunca cennete gideceksiniz!” mesajının rejimin başındaki adam bizzat kendisi veriyor, “Allah yolunda ölenlere, öldürülenlere ölüler demeyin!” diye bas bas bağırıyordu. Bütün bu sözler rejimin bir savaş siyasetine yöneldiğini ve çocukları ileride ölüme göndereceğini gösteriyordu.

Yıl 2020. Artık sürekli olarak ölüm satılıyor. Savaş siyaseti kaçınılmaz olarak savaşları ve ölümleri çoğaltıyor. Suriye’de ölen askerleri, Libya’da ölen askerleri gizleyemiyorlar. Tek yapabilecekleri propagandayı çoğaltmak. Diyanet Twitter adresinden militarizm fışkırıyor. 

Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi.

Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbi.

Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,

Galib et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın.

Meğer askerler din uğruna savaşmaktaymış. Meğer ordu, T.C. ordusu değil, İslam ordusuymuş. Bu yetmezmiş gibi, Diyanetin başındaki kişi bizzat Twitter çalışmasına girişiyor. Şehitleri bir kere anıp, düğmelere basmaya başlıyor: “Ya Rabbi! Ezanımızı dindirtme! Vatanımızı böldürtme! Bayrağımızı indirtme! Başımızı eğdirtme! Mehmetçiğimizin ayağına taş değdirtme!” Bastığı her düğmenin bir karşılığı var; çok iyi biliyor. Gerçeklerin ise önemi yok. Askerlerin ölüme gönderilmesi ile Türkiye’de ezan okunması arasında bir ilişki yok ama başkan kuruyor. Askerlerin Suriye’ye cihatçı çeteler ile birlikte savaşmaya gönderilmesi ile Türkiye’de bayrağın indirilmesi arasında bir ilişki yok ama kuruyor. Çünkü görevi bu. Balon üretmek, balon satmak.

Çocukları açık açık ölüme teşvik edenler, artık susun! Çocuklara ve gençlere ölümü yakıştıran, onlara ölmeyi benimsetmek isteyenler, artık susun! Savaş ve ölüm satarak bu rejimi ayakta tutamazsınız. Bu ülkede, bu bölgede yaşayan halklar için tek çıkış, barışı sağlamaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa