29 Şubat 2020 01:31

Bir Türkiye-Suriye savaşının gerçek kazananı kim olur?

İdlib'de dumanlar yükselen bir mahallenin uzaktan görünümü.

Fotoğraf: Uğur Can/DHA (Arşiv)

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Suriye ordusunun Türkiye’nin gözlem noktalarının gerisine çekilmesi için verdiği sürenin bitmesine sadece iki gün kala, İdlib’in güneyinde Suriye savaş uçaklarının saldırısı sonrasında 33 TSK mensubu hayatını kaybetti. Bu haber, Suriye-Türkiye ve Rusya-Türkiye gerilimini bir Suriye-Türkiye savaşının eşiğine taşıdı.

Türkiye, “misliyle yanıt” verme kararı aldı. Rusya Savunma Bakanlığı ise İdlib’de “ateşkes” için tüm önlemlerin alındığını, kendi savaş uçaklarının saldırıya katılmadığını duyurdu. Ek olarak TSK askerinin bulunmaması gereken bir bölgede bulunduğunu ve teröristlerin de TSK konvoyunun içinde olduklarını öne sürdü.

Günün dikkate değer haberi ise; ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun ABD’nin Türkiye’nin yanında olduğu mesajıydı. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg de “Müttefikimiz Türkiye’nin yanındayız” mesajıyla NATO’nun tutumunu açıkladı.

TEHLİKELİ BİR KARŞI KARŞIYA GELİŞ

Böyle dönemlerde olağan ve olağanüstü toplantıların sıklaşması, mesajların gelip gitmesi, gerçekle bağlantıları şüpheli iddiaların “tek gerçek bu” olarak dayatılması, kara propagandanın envai çeşidinin ortalığa saçılması sürpriz değildir. Hele de siyasetin sürekli çatışmalar, savaş tamtamları eşliğinde yapıldığı ülkemizde!

Ama herhangi bir kriz döneminden farklı olarak bugün, Türkiye ile Suriye ordusu ilk kez bu kadar savaşmaya yakındırlar ve çok tehlikeli olarak karşı karşıya gelmişlerdir.

Türkiye’nin, gözlem noktalarının gerisine çekilmesi için Suriye ordusuna şubat sonuna kadar süre tanımasının sahada karşılığının kalmamasının yanı sıra; Suriye ordusunun Türkiye’nin bu isteğine karşı yeni alanları ele geçiren tutumu ve İran ve Rusya’nın Suriye ordusunun arkasında olduklarını göstermesi, Suriye’nin Türkiye’nin isteğini reddedeceğini açıkça göstermektedir.

Bu yüzden de süreç, resmen ilan edilmese de bir Türkiye-Suriye savaşına doğru gitmektedir.

Bu da mevcut konjonktürde, “Böyle bir savaşın kimlerin çıkarına” olduğu tartışmasını da gündeme getirmektedir.

Çünkü Türkiye-Suriye savaşı, ilk bakışta Türkiye ile Suriye arasında bir savaş gibi görünse de gerçekte Türkiye ile Suriye, İran ve Rusya arasında bir savaş olacaktır.

Biraz daha yukarıdan bakıldığında gerçeğin daha büyük bir parçası görülmektedir ki, bunun anlamı; Suriye’deki savaşın Rusya ve ABD’nin bölgedeki egemenlik mücadelesinin de bir uzantısı olduğudur.

KİM NE KAYBEDER NE KAZANIR?

Bu yüzden de Türkiye ve Suriye arasındaki savaş; Suriye ve Türkiye’nin askeri olarak ne kazanıp ne kaybettiğinden bağımsız olarak bölgedeki emperyalist güçlerin pozisyonunu belirleyecektir.

Eğer Türkiye-Suriye (Rusya ve İran da dahil) ilişkileri bugün girdiği hatta ilerleyerek iki ülke arasında bir savaşa dönüşürse;

  1. Türkiye Suriye savaşının sonucu ne olursa olsun, böyle bir savaş, Türkiye’nin İran ve Rusya ile olan ilişkilerine ağır bir darbe vuracaktır. Türkiye için tek seçeneğin, “NATO’nun en sadık ve en uyumlu müttefiki Türkiye” çizgisine dönmesi de muhtemeldir.
  2. Göçmen sorunu üstünden AB-Türkiye ilişkileri ağır zarar görecektir.
  3. Arap ülkelerinin, Türkiye’nin bir Arap ülkesiyle savaş girmesi karşısında bir “Arap dünyası birliği”nin oluşmasına yol açması şimdiden öngörülebilir.

Böyle bir tablonun oluşmasından en hoşnut olacak ülkeler, ABD ve İsrail olacaktır. Çünkü böylece onlar, bölgenin en güçlü ülkesi Türkiye’yi Rusya ve İran’dan ayırıp yeniden kazanırken, en radikal düşmanları olan Rusya, İran ve Suriye’yi önemli ölçüde zayıflatmış olacaktır.

Bu da açıkça gösteriyor ki, kimin kime daha çok zayiat verdirdiği, ne kadar toprak kazanıp kaybettiğinden bağımsız olarak bir Suriye-Türkiye savaşının en kazananı ABD ve İsrail olacaktır.

RUSYA, TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİNİN PLATFORMUNU DEĞİŞTİRMEK İSTİYOR

Çünkü böylece ABD, Rusya’yı Türkiye gibi önemli bir siyasi ve ekonomik ortağından mahrum edip kendi yanına çekerken, ABD ve İsrail’e karşı bölgedeki en radikal tutumu alan Suriye ve İran’la da Türkiye’yi açıkça düşmanlaştırmış olacaktır.

Burada en çok soru işareti taşıyan şey, Rusya’nın Türkiye ile ekonomik ve siyasi olarak bu kadar yakınlaşmış olduğu bir noktada neden böyle açıkça karşı karşıya geldiğidir. Bunun görünen yanı, son aylardaki gelişmeler ışığında Rusya’nın Türkiye ile “Böyle gidemeyeceğini” fark etmesidir. Rusya, Türkiye’nin Suriye’de köşeye sıkışmışlığını büyüterek ABD’nin Türkiye’nin isteklerine yanıt veremez olduğunu göstermek istemekte ve Türkiye ile uzlaşma platformunu kendi lehine yenilemek istemektedir.

Önceki gün 33 askerin hayatını kaybetmesi sonrasında Rusya Savunma Bakanlığının açıklamasının arkasındaki fikrin de bu olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Ancak bugün gelinen noktadan bakıldığında, Rusya’nın Türkiye ile bir uzlaşma noktasında buluşmasının zor olduğu, buluşulsa bile artık “Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı” daha güçlü bir olasılıktır!

Bu yazının başlığına çekilen soruya dönersek;

Bir Türkiye-Suriye savaşının;

En çok kazananı ABD ve İsrail olacaktır: Hem de hiçbir can ve mal kaybına uğramadan!

En çok kaybedeni ise Türkiye ve Suriye olacaktır.

SAVAŞIN POLİTİKAYI BELİRLEDİĞİ BİR DÖNEM

Ünlü Savaş Tarihçisi Clausewitz’in, “Savaş, politikanın silahlarla devamıdır” sözü, savaş gündeme geldiğinde ilk akla gelen sözdür. Ama savaş bir kez başladıktan sonra dönüp kendi devamı olduğu (silahsız) politikayı belirleyen bir unsur haline gelebilir.

Türkiye uzunca bir zamanda beri, savaşın resmen içinde değilse de “savaş koşullarında” bir ülke olarak, iç ve dış politikası, hatta ekonomik politikaları “savaş” tarafından önemli ölçüde belirlenen bir ülke haline gelmiştir.

Suriye ile resmen ilan edilmiş bir savaşın; savaşın politikayı daha çok belirleyeceği bir dönemin kapısını açacağı da tartışmasızdır.

Suriye ile bir savaşın gerek içeride Kürt sorununun demokratik çözümüyle bağlantılı özgürlük ve demokrasi talepleri, gerekse dış politikaya yönelik tepkilerin üstündeki baskıları olağanüstü artıracağı da açık bir gerçektir.

Bunun belirtilerini son aylarda açıkça gördük, görüyoruz. Bu yüzden de bugün, eğer kaybeden olmak istemiyorsak, “Türkiye’nin ve tüm yabancı askerlerin Suriye’den çekilmesi”ni savunmak, “savaşa hayır” demek daha yakıcı ve acil bir hal almıştır. 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa