09 Şubat 2020 00:18

Ö. Lütfi Akad ve Anadolu üçlemesi

Kızılırmak- Karakoyun ve Ana filmlerinin afişleri

Görsel: Kızılırmak- Karakoyun ve Ana filmlerinin afişleri | Kolaj: Evrensel

PAZAR
Paylaş

Bir önceki yazımızda “Ö. Lütfi, Akad kendi özgün sinema dilini yaratabilmiş ‘auteur’ bir yönetmendir. Oluşturduğu özgün dil, sadedir, duru bir şiirselliği yansıtır.” demiş ve eklemiştik; “Sinemamızın, kurucu, öncü yönetmenlerinden olan Ö. Lütfi Akad, ‘Kanun Namına’ filmiyle “Sinemacılar Kuşağı” olarak adlandırılan dönemi başlatan yönetmen olarak geçer sinema tarihimize.”

1966 yılında Yılmaz Güney’le birlikte çalışarak gerçekleştirdiği ‘Hudutların Kanunu’, Akad sinemasının dönüm noktası olur. Akad, ‘Hudutların Kanunu filminde Anadolu’nun Güneydoğu yöresini ve kaçakçılık konusunu ele alır. Arkasından kan davası temasını işleyen ‘Ana’yı ve düşman aşiret çatışması içinde gelişen bir aşk öyküsünü anlatan ‘Kızılırmak-Karakoyun’u çeker. Bu üç film Anadolu Üçlemesi; ‘Vesikalı Yârim’, ‘Kader Böyle İstedi’ ve ‘Seninle Ölmek’ filmleri de Kent Üçlemesi olarak adlandırılır. Türkiye’de iç göç sorununu ele alan filmler yapar. Sinema tarihimizin en önemli üçlemelerinden olan, “Göç Üçlemesi” Gelin (1973), Düğün (1973) Diyet (1974) filmlerinden oluşur.

ANADOLU ÜÇLEMESİ

Hudutların Kanunu

Ö. Lütfi Akad Hudutların Kanunu filminde Yılmaz Güney’le birlikte çalışır. Senaryo ikisinin imzasını taşır. Filmin baş erkek oyuncusu da, Hıdır rolüyle unutulmaz bir oyunculuk sergileyen Yılmaz Güney’dir.

Hudutların Kanunu 4. Antalya Film Şenliği’nde En İyi 3. Film ödülü alırken Yılmaz Güney de En İyi Erkek Oyuncu seçilir.  

Filmin diğer rollerinde Pervin Par, Erol Taş, Tuncel Kurtiz, Danyal Topatan, Osman Alyanak, Tuncer Necmioğlu, Atilla Ergün, Muharrem Gürses, Aydemir Akbaş vardır. Film geçtiğimiz yıllarda restore edilerek Cannes Film Festivali dâhil birçok yurt içi ve yurt dışı festivalde gösterildi.

Sinemanın bu iki büyük ustasının tanışması ve bu ilk çalışma ikisini de etkiler, dönüştürür. Lütfi Akad’ın ustalık işi filmlerinin önemli ürünler verdiği dönemin ilk filmidir ‘Hudutların Kanunu’. Filmin hikâyesi Yılmaz Güney’indir. Senaryo Lütfi Akad’ın yol göstericiliğinde oluşur. Senaryonun önemli bölümü, filmin çekileceği Urfa ve Harran’da, yapılan gözlemlerle, incelemelerle, bölgedeki kaçakçılarla ve resmi görevlilerle yapılan konuşmalarla oluşur.

Lütfi Akad, Yılmaz Güney’in hikâyesindeki western filmlere özgü çapkın, iyi silah kullanan gözü kara kaçakçıyı çaresizlikten üç beş kuruş para için ağalar hesabına kaçakçılık yapan bir karaktere dönüştürür senaryoda.

Film Akad’ın yalın sinema dilinde derinlikli anlatımın kilometre taşlarından birini oluştururken Yılmaz Güney’in, sonrasında zirveye taşıyacağı etkileyici oyunculuğunu daha ilk sahneden başlayarak sergilemesine olanak tanıyordu. Film seyircilerden ve sinema eleştirmenlerden büyük ilgi görür, beğeni alır. Film Berlin ve Venedik film şenliklerine çağrılmış ancak merkez film kontrol komisyonunun kararıyla yurt dışına çıkarılmasına izin verilmemiştir.

“Üç kez sansür kurulu tarafından yasaklanıp, sonra da halka gösterilmesine izin verilen ‘Hudutların Kanunu’, Ulusal Sinema tartışmalarının sürüp gittiği yıllarda bu konuya yeni boyutlar getirmesiyle dikkat çekti” (Özgüç, Ansiklopedik Türk Filmleri Sözlüğü)

KIZILIRMAK-KARAKOYUN

Ö. Lütfi Akad, Nazım Hikmet’in, iki halk masalından yola çıkarak yazdığı ve daha önce Muhsin Ertuğrul tarafından filme alınan senaryoyu yeniden yazarak 1967’de yeniden çeker. Başrollerinde Yılmaz Güney ve Nilüfer Koçyiğit’in oynadığı filmin diğer rollerinde Kadir Savun, Osman Alyanak, Tuncer Necmioğlu Senih Orkan gibi oyuncular vardır.

Filmde Oba Beyinin kızı Hatice ile çoban Ali Haydar’ın hikâyesi anlatılır; iki gencin aşk hikâyesi.

Töre gereği bey kızı bir çobana verilmez. Köyün erenleri “üç gün üç gece tuz yedirilen koyunlar, su içmeden dereyi geçebilirlerse oba beyinin kızı Hatice çoban Ali Haydar’ın olacaktır” derler. Çoban, kavalının içli sesiyle koyunlarını derenin karşı tarafına geçirmeyi başarır. Ancak bey erenlerin kararına uymaz. Kızını, satın aldığı yayla sahibinin oğluna verir. Oba halkı ayaklanır. Ayaklanan oba halkı ve Ali Haydar, düğün alayı ile köprü üzerinde karşılaştıklarında çatışırlar. İpleri kopan asma köprü ve âşıklar sulara gömülür, kimse kurtulmaz.

Sinema tarihçisi Giovanni Scognamillo filmle ilgili şunları yazar: “Aslında masal ile gerçek birbirine karışıyor. Anlatım sadeliği, gösterişsiz görüntü düzeni, ölçülü temponun içinde, Akad’ın inandırır bir ‘atmosfer’ kurmaktaki ustalığı ve üstünlüğü ile film, bilinçli bir şekilde, belirli anlarda (örneğin erenlerin toplantısı) ‘hiératique’ bir düzene kaçıyor; masallara uygun şekilde... Ve tüm bunların arasında, tarihsel yorum fonda kalıyor; ‘mesele’den çok insanlar, duygular önem kazanıyor, Akad’ın tüm yapıtlarında olduğu gibi.”

Filmde Yılmaz Güney, de diğer oyuncular da çok başarılıdır. Yılmaz Güney sade ve güçlü, etkileyici oyunculuğuyla adeta masal- destan kahramanına dönüşür.

Yine sinema tarihçisi Nijat Özön de, “Türk sinemasında Akad’ın çizgisini sürdüren, geliştiren, onun tek meşru ‘varisi’ sayılabilecek olan, aynı zamanda Sinemacılar Dönemi ile Genç/Yeni Sinema Dönemi arasında hem bir halka işlevi gören, hem de bu son dönemi başlatan” sanatçı olarak söz eder Yılmaz Güney’den.

Yılmaz Güney Lütfi Akad’la birlikte üç filmde çalışma olanağı bulabilmiştir; “Hudutların Kanunu”, “Kızılırmak Karakoyun” ve “Kurbanlık Katil”.

ANA

Ö. Lütfi Akad senaryosunu da yazdığı Ana’yı 1967 yılında yönetir. Türkan Şoray’ın güçlü bir oyunculuk sergilediği filmde rol arkadaşları Yılmaz Duru, Kadir Savun ve Erol Taş, Selahattin İçsel, Gonca Alyanak, Osman Alyanak, Sırrı Elitaş ve Asım Nipton’dur. Ana, bir kan davası hikâyesidir.

Lütfü Akad’ın sinema dili ve başarılı yönetimi, Türkan Şoray’ın çok başarılı olduğu, oyun gücüyle öne çıktığı, Erol Taş ve Kadir Savun’un unutulmaz oyunculuklarıyla belleklerimizde iz bıraktıkları filmde kan davası nedeniyle sıkışan, çaresiz kalan Anadolu kadınının zorlu yaşam mücadelesi aktarılıyor.

‘Ana’ ve ‘Kızılırmak Karakoyun’ filmlerinin müziği Orhan Gencebay-Abdullah Nail Bayşu’ya, ‘Hudutların Kanunu’ filminin müziği de Nida Tüfekçi-Mehmet Ali Karababa’ya ait. Ö. Lütfi Akad 1971 yılında da başrolünde dönemin en popüler isimlerinden Orhan Gencebay’ın olduğu ‘Bir Teselli Ver’i çeker.

Haftaya Ö. Lütfi Akad ve Göç Üçlemesi

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...