30 Ocak 2020 00:47

"Ortadoğu Barış Planı" sadece Trump'ın planı mı?

Donald Trump ve Benyamin Netanyahu

Fotoğraf: AA

Paylaş

ABD Başkanı Donald Trump, uzun zamandan beri “yüzyılın anlaşması” olarak propaganda ettiği, “Ortadoğu Barış Planı”nı, önceki gün, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun “huzurunda” açıkladı.

“Hazırun”da yoktular ama, Trump’ın bu açıklaması sırasında, bir adım arkasında Suudi Arabistan’ın fiili Kralı olan Prens Muhammed bin Salman, BAE Devlet Başkanı Halifa bin Zayed Al Nahyan, Mısır Devlet Başkanı Abdul Fettah Sisi’nin durduğu gerçeğini görmek isteyen herkes gördü.

Gelişmelere, biraz tarihin gözüyle bakabilen herkes, bu açıklama sırasında, Filistin konusunda mangalda kül bırakmayan pek çok Arap ve İslam ülkesi yöneticilerinin, Trump’ın arkasında hazır olda durduğunu gördüler.

Çünkü şunu söyleyebiliriz ki; Filistin davası, İsrail’in kurulduğu 1948’den beri, Arap ve İslam dünyasında hakkında en çok nutuk atılıp ağıtlar yakılan ama ve aynı zamanda en çok istismar edilen “kanlı” bir mirastır!

Çünkü geçen 70 yıl boyunca, ne birer birer İslam ülkeleri ne de İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Filistin’in bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesinde yerini alması için samimi bir mücadele içinde olmadılar. Tersine bu ülkeler Filistin davasını kendi iç ve dış politika çıkarlarının paravanı olarak kullandılar.

TRUMP VAADİNİ GERÇEKLEŞTİRDİ

Evet, ABD ve İngiltere başta olmak üzere batılı emperyalistler, 2’nci Dünya Savaşı’nda, uğradıkları soykırımın kefaretini ödemek için İsrail’i kurdular. Elbette ki amaçları, İsrail’i bölgede istikrasızlığın kışkırtıldığı, bir “savaş devleti” olarak kullanmaktı.

Bu yüzden onlar için İsrail;

1- Komünizmin Ortadoğu’da yayılmasına karşı batı emperyalizminin ileri karakolu,

2- Ortadoğu’nun enerji kaynaklarının denetimi ve batılı ülkelere taşınması yollarının güvenliği için kadim bir üs olmalıydı!

Tabii, bugün Trump’ın açıkladığı “Ortadoğu Barış Planı”na bir günde gelinmedi. Öncesi bir yana bırakılsa bile Trump bunu daha seçim kampanyasında açıkça ilan etmişti.

Dün Yusuf Karataş arkadaşımız sorunun bu boyutunu çeşitli yönleriyle ele aldı.

Nitekim, 7 Aralık 2017’de Trump yönetiminin “Kudüs’ü İsrail’in resmi başkenti olarak” tanıması ve 7 ay sonra 2018 temmuzunda Trump’ın Ortadoğu ziyaretinde bu planının amaç ve ayrıntıları gündeme getirilmişti.

O zamandan beri de ABD diplomasisi, bu planının önde gelen Arap ülkeleri tarafından benimsenmesi için uğraşıyordu.

AKP’NİN İSRAİL KARŞITLIĞI BİR ŞEHİR EFSANESİ Mİ?

Nitekim, Trump’ın açıklaması karşısında Arap-İslam dünyasında laf düzeyinde bile “Çok sert konuştu” denilecek bir tepkinin gelmemesi bu planın onlara, en azından sessiz kalmalarını sağlayacak kadar hazmettirilmiş olduğunu gösterdi. Bu yüzden Trump’ın planı sadece ABD’nin değil aynı zamanda bütün bunlar olurken duymazdan görmezden gelen bölge gericilerinin de planıdır da.

İsrail, Filistin, Kudüs... söz konusu oluğunda bugüne kadar çok yüksek perdeden konuşan Türkiye Dışişleri Bakanlığının, tepkisi de Erdoğan yönetiminin Trump’ın “Ortadoğu barış Planı”na gerçek bir itirazının olmadığını göstermektedir.

Dışişleri Bakanlığı, “ABD’nin sözde (Ortadoğu) barış planı ölü doğmuştur. İsrail’in işgal ve zulmünü meşrulaştırmaya yönelik adımlara izin vermeyeceğiz. Filistin halkı ve toprakları parayla satın alınamaz” diyerek “Sahada karşılığı olmayan” bir açıklamayla günü kurtarmaya çalışmıştır.

TBMM Başkanı Mustafa Şentop da Twitter’daki hesabından yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin Filistin meselesinde tavrı uluslararası hukuk ve meşruiyet eksenindedir. Kudüs ise daima kırmızı çizgimizdir”i aşmamıştır.

29 Ocak 2009’da Davos’ta Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanı Perez’e “One Munite” çekmesi, 2018’de Kudüs’ün İsrail’in başkenti ilan edildiğinde Erdoğan’ın İİT’yi olağanüstü toplantıyla çağırması ve birtakım kararlar aldırması dikkate alındığında Trump’ın “Ortadoğu Barış Planı” karşısındaki iktidarın tepkisinin laf düzeyinde bile hayli irtifa kaybettiğini de söyleyebiliriz.

Trump’ın Ortadoğu’daki girişimleri karşısında, AKP’nin ABD’yi görmezden gelerek, İsrail’e yönelik yüksek volümlü açıklamalardan oluşan tutumu, Erdoğan ve Hükümetinin, ‘Filistin davasında en dik duran hükümet olduğu” iddiasının gerçekte karşılığı olmayan bir “şehir efsanesi” olduğunu göstermiştir.

ERDOĞAN, TRUMP PLANINA KARŞI ÇIKABİLECEK Mİ?

Filistin davasının öteki boyutu ise; Filistin sorununun İslam’la Hıristiyan-Yahudi mücadelesi ekseninde ele alınmasıdır. Ki, bu da kendisini Kudüs konusunda göstermektedir. Nitekim TBMM Başkanı Şentop, ABD planına tepkisini ifade ederken, “Kudüs kırmızı çizgimizdir”e vurgu yapması AKP iktidarının Filistin davasında İslamist çizgide ısrar edeceğinin ifadesidir.

’80’li yıllarda “Laik ve Demokrat Filistin” stratejisinden dönülerek, Filistin davasının “Yahudi düşmanlığı” eksenli İslamcı bir çizgiye çekilmesi bu davaya vurulan en ağır darbe olmuştur. Nitekim bu dönüş, Filistin davasını dünya demokratik kamuoyunun desteğinden tecrit ederken, Filistin’i de İhvancı Gazze ve seküler Batı Şeria olarak “iki devlet”e bölmüştür!

AKP Hükümeti de Türkiye’nin Filistin politikasını sözde de olsa laik ve demokratik bir Filistin talebinden, kendi İhvancı İslamcılık davasının bir dayanağına dönüştürerek, Filistin davasını Hıristiyan-Yahudi dünyası ile İslam arasındaki “medeniyetler savaşı” çizgisine çekmiştir!

Tabii söz konusu olan “Trump’ın planı” olduğunda, ister istemez Erdoğan’ın artık “büyük dostu” olduğunu bütün dünyanın bildiği “Trump’ın planı” karşısında nasıl bir tutum takınacağı merak konusudur.

Tabii ki ortaya karışık, iç politik amaçlı “hamasi nutuklar” ötesinde!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...