13 Ocak 2020 23:50

Sermayenin saldırganlığı ve Fransa işçi sınıfı

Fransa'da grev üzerine yürüyüş yapan işçiler

Fotoğraf: Eren Araman / Evrensel

Paylaş

Sermaye, kazandığı büyük uluslararası zaferinin ardından saldırılarını dur durak bilmeden ve tırmandırarak sürdüregeldi. Tek bir ülke burjuvazisi değil, uluslararası burjuvazi saldırı halinde. Saldırının hedefindeyse, uluslararası işçi sınıfı ve dünya halkları ve hakları var.

Geçtiğimiz yılın sonunda bu saldırganlık birçok ülkede halkların ayaklanmalarına neden oldu. Kimi ülkede vergilerin yükseltilmesi, kimi ülkelerde zamlar, kimindeyse “emek reformları” denen emekçilerin haklarına yönelik saldırılar halkları ayağa kaldırdı. Halk hareketlerinin önemli bir kısmı belirli kazanımlarla sonuçlandı: Zamlar geri alındı, bakan ve başbakanlar görevlerinden oldular.

Bu kez ayağa kalkan halklar içinde işçilerin katkısı çoğalmıştı. İşçiler hemen tüm ülkelerde mücadeleci bir sınıf olma yoluna girdiler.

İran işçilerinin mücadelesi kanıttır ve bu ülkede işçiler ağır siyasal koşullarda ve kendi sınıf talepleriyle ayağa kalktılar.

Hindistan işçi sınıfının geçen ve bu yılın Ocak’ındaki genel grevleri kanıttır. Geçen yıl 200 milyonluk katılım bu yıl aşılarak 250 milyonluk bir kitleselliğe ulaştı ve talepler yine tamamen sınıfsal.

Başka ülkelerde olduğu gibi, Fransa’da da ne iktidardaki gerici burjuvazi işçi sınıfını hedef alan neoliberal saldırganlığından vazgeçiyor ne de işçi sınıfı kendisini ve halkı savunmaktan. Burjuvazi işçi sınıfının yeterince örgütsüz ve dağınık olduğunu düşünüp koşulları uygun bulduğu her fırsatta bir ileri adım atmak üzere saldırılarını yeniliyor. Emeklilik yaşı örneğin, her defasında birer ikişer yıl artırılmaya çalışılıyor. Muhafazakar ya da “sol” görünümlü olması fark etmiyor. Her burjuva hükümet işçilere yönelik saldırganlığın örgütlenmesini üstleniyor. Almanya’da Sosyal Demokrasinin katkısıyla Hartz Yasaları görece kolay geçerken, Fransa işçi sınıfıysa, Avrupa’nın göbeğinde ve hemen her defasında, kendi mücadele geleneğinin hakkını veriyor.

1995’te emeklilik ve sağlık “reformu” adı altındaki sermaye saldırganlığını Fransa işçileri müthiş bir kitlesellik ve 22 günlük genel grevle yanıtlayıp saldırıyı kısmen püskürtmüştü.

2006’da burjuvazi bu kez “Yeni Çalışma Yasası” adı altında işten atılmaları kolaylaştırıp çalışma koşullarını ağırlaştırmak üzere saldırısını yenilemeye girişti. Fransa’nın TÜSİAD’ı olan MEDEF başkanı, “Hayatın, sağlığın, aşkın bir garantisi yok, neden işin olsun ki?” demiş ve saldırı işaretini vermişti. Yine sendikalar bir araya gelerek karşı koydu ve Başbakan De Villepin’e geri adım attırdılar.

Burjuvazi 2010’daysa kazandı. Bu kez Fillon Hükümeti emeklilik yaşını 60’tan 62’ye yükseltme peşindeydi. 8 kez grevle karşılandı burjuvazinin dayatması, ancak güç yetirilemedi.

2016-2017 gerici Sosyalist Parti’nin Çalışma Bakanı El Kohmri’nin adıyla anılan çalışma yasası yenilenmesi zorlamasıyla yüzleşti Fransa işçi sınıfı. Başlangıçta hükümetin “sosyalist” maskesi bazı sendikaların mücadeleden geri durmasına neden olsa bile, bu görece hızlı aşıldı ve grevler yaygınlaştı. Yasayı kararnameyle yürürlüğe koymak Fransız mali sermayesinin süslü çocuğu Macron’a nasip oldu.

Uygulama, yeni kararname ve yasalarla yayılacaktı. Sıraya “reform” adı altında emeklilik yaşının yükseltilmesi kondu ve Macron sermaye adına düğmeye bastı. Eylül’den bu yana Fransa işçi sınıfı genel grev ve gösterilerle ve bu kez 1995’i de aşan bir kitlesellikle yanıtladı burjuvazinin saldırısını. CGT başı çekti. Sendikalar bir araya geldiler. Bizim HAK-İŞ’in benzeri hükümet yanlısı CFDT bile, tabandan gelen baskıyla katılmak zorunda kaldı. Ve sonunda yine kazanıldı. De Philippe emeklilik yaşının 62’den 64’e çıkarılmasının geçici olarak durdurulduğunu “reform”un bir konferansta tartışılacağını duyurmak zorunda kaldı. Yasa tamamen geri çekilmemişti. İşçi sınıfı da geri çekilmedi. Grev ve gösteriler devam edecek.

Ders nedir?

Metal örneğiyle bizde ve başka ülkelerde de işçi sınıfı ve hakları saldırı altında. “İşçi sınıfı kalmadı”, “sınıf mücadelesi bitti” diyenler bozguncudur. Mücadele etmek yerine “yetmez ama evet” deyip düşmanı destekleyenler bizden değildir. Örnekleriyle tekrar tekrar kanıtlanıyor ki; yeterince örgütlü ve kararlı karşı koyan işçi sınıfı kazanmaktadır!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa