21 Aralık 2019 23:00

Metin Erksan’ın sinemasal dünyasında kısa bir yolculuk

Metin Erksan'ın Gecelerin Ötesi filmin afişi

Fotoğraf: Metin Erksan'ın "Gecelerin Ötesi" filmin afişi

PAZAR
Paylaş

Mesut KARA

Daha önceleri bu sayfada Metin Erksan sinemasından, filmlerinden, farklı dünyasından söz etmiş, farklı zamanlarda Karanlık Dünya/Âşık Veysel’in Hayatı (1952), Gecelerin Ötesi (1960), Acı Hayat (1962), Sevmek Zamanı (1965) gibi önemli filmleri üzerine yazmıştım. Metin Erksan, Aşık Veysel’in öyküsünü anlattığı ve ‘ilk gerçekçi köy filmi’ olan Karanlık Dünya’yı 1952, ‘Toplumsal gerçekçiliğin ilk örneği’ olarak kabul edilen Gecelerin Ötesi’ni 1960 yılında çeker. 

“Metin Erksan sinematografik anlamda ilk önemli başarısını da ‘Türk sinemasında Toplumsal Gerçekçiliğin” ilk örneği olarak kabul edilen Gecelerin Ötesi (1960) filmiyle yakalamıştır. Erksan kendisiyle yaptığımız röportajda Gecelerin Ötesi filmini niçin ve hangi amaçla yaptığını şöyle anlatır: ‘Demokrat Partinin sloganlarından biri olan ‘Her mahallede bir milyoner yetiştireceğiz’ sözüne karşılık olarak bu filmi yaptım. Demek istedim ki: Sen her mahallede bir milyoner yaratırsan karşısında onlarca hırsız ve çete olur. Filmin ana fikri budur.” (Toplumsal Gerçekliğin Türk Sineması’ndaki Öncüsü: Metin Erksan. Şükrü Sim)

Geçtiğimiz haftalarda  ‘Sinemamızda üçleme filmler’ başlığıyla başladığımız yolculuğumuzu, “Köy” de “Mülkiyet” üçlemesi olarak tanımlanan Metin Erksan tarafından çekilen, sinemamızın ilk üçleme filmleri Yılanların Öcü, Susuz Yaz ve Kuyu filmleri üzerine yazılarımızla sürdürmüştük. Metin Erksan, söz ettiğimiz üçlemede mülkiyet sorunsalını ele alır. Sinemamızda toplumsal gerçekliğin öncüsü olan Metin Erksan bu ilk üçlemede, insanın önemli dürtülerini, güdülerini, duygularını, aşkı, tutkuyu, şiddeti, sahip olma duygusunu, mülkiyet sorunsalı üzerinden yalın ve etkileyici bir sinema diliyle işler. 

GECELERİN ÖTESİ’NDEN SUÇLULAR ARAMIZDA’YA 

Gecelerin Ötesi, sinema tarihimizde olduğu gibi Metin Erksan’ın da filmografisinde önemli bir yer tutan, yaşanan toplumsal/bireysel dönüşümü gerçekçi bir dille anlatan film. 2. Türk Film Festivali’nde Metin Erksan’ın En Başarılı Senaryo Ödülü almasını sağlar. Sinema dergisinin düzenlediği soruşturmada da En İyi Film ve Metin Erksan’ın da En Başarılı Yönetmen seçilir.

Filmde ideallerini gerçekleştirebilmek için ‘çeteleşen’ altı gencin öyküsü anlatılır. Farklı düşleri olan bu insanlar, ‘kısa yoldan köşeyi dönme’ tohumlarının atıldığı, her mahallede bir milyoner yaratma söylemlerinin insanları etkilemeye başladığı günlerde, sınıf atlama düşleriyle mutluluk getireceğine inandıkları, ideallerini gerçekleştirmek için sahip olmaları gerektiğini düşündükleri parayı ‘çete’ kurup soygunlar yaparak elde etmeye çalışırlar. 

Metin Erksan filmlerinde birbirini, işlediği temayı destekleyen, tezlerini doğrulayan benzerlikler, bağlantılar, göndermeler vardır. Örneğin, ‘mülkiyet üçlemesi’ içinde yer alan Kuyu’da da da Susuz Yaz’da Osman’ın Bahar’a duyduğu tutkunun bir benzeri anlatılır. Kuyu’daki erkek ana karakterin adının Osman olması da anlatıdaki benzerliği destekler. Filmin başlangıcında Fatma’yı gölde yıkanırken görürüz. Susuz Yaz filmindeki Osman’ın Bahar’ı gizlice izlediği gibi, Kuyu’nun Osman’ı da gizlice izler genç kadını.

Metin Erksan’ın sınıf atlama özlemini, sınıf çelişkisini tutkulu, karşılıksız bir aşkı anlattığı Acı Hayat filminde kuaförde çalışan manikürcü Nermin’in (Türkan Şoray) lüks yaşamın cezbediciliğine kapılarak zengin ve şımarık bir burjuvayla (yine Ekrem Bora) evlenmesi; ama mutluluğu bulamayıp pişmanlık duyması Suçlular Aramızda’nın Demet’i (Belgin Doruk) için de aynen geçerli. İkisi de yoksul kesimden den gelen, parasal doygunluğa ulaşan ama sevgi ve mutluluğu tadamayan tiplemelerdir. Her iki filmde de dönem zengini şımarık burjuvayı canlandıran kişinin aynı aktör, Ekrem Bora olması da bir rastlantı değil, Metin Erksan seçimi, göndermesidir.

Acı Hayat’ın finalinde bütün öykünün özünü, sınıf çelişkisini simgeleyen asansör metaforu toplumsal-bireysel dönüşümü anlatması ve filme kattığı görsel zenginlik, anlatım gücü bakımından Metin Erksan’ın ustalığının göstergelerindendir. Mehmet asansörle yukarı çıkarken, Nermin diğer asansörle aşağıya iniyordur.

HER MAHALLEDE BİR MİLYONER 

Suçlular Aramızda filminin de Gecelerin Ötesi’nin ‘devamı gibi’ denecek özellikler taşıdığını söyleyebiliriz. Gecelerin Ötesinde (1960) kısa yoldan zengin olmayı, sınıf atlama düşleri kuran gençler yer alıyordu, Suçlular Aramızda (1964) filminde ise devletin, sistemin sağladığı olanaklarla, teşviklerle zengin olmuş, dönemin zenginleştirdiği burjuva bir aile ile yoksul, kenar mahalle insanları ele alınır. Filmin temasını sınıf çelişkisi çatışması oluşturur. 

Gelelim Metin Erksan’ı bu filmleri çekmeye yönlendiren toplumsal koşullara… 1950’li yıllarda Türkiye’yi yönetenlerden Celal Bayar, “Türkiye küçük Amerika olacak,” diyor, Menderes hükümeti de, “Her mahallede bir milyoner yaratacağız,” sloganıyla bu projeyi gerçekleştirecek uygulamaları hayata geçiriyordu. Menderes-Demokrat Parti iktidarıyla başlayan süreçte toplumun genetiğiyle ve algılarıyla oynanmaya başlanır, ‘kazanmak için her yol mübah’ anlayışı yaygınlaştırılır. Her mahallede milyoner yaratma söylemleriyle sınıf atlama düşleri körüklenir. Eski-yeni devletin ‘sahipleri Menderes’ten Demirel’e, darbecilerden Özal’a, Çiller’den Erdoğan’a kadar sürekliliği benzer uygulamalarla çoğaltarak, geliştirerek sürdürürler.

Menderes bir yandan dışa bağımlı kapitalistleşme adımları atarken, bir yandan da toprak reformuna yanaşmadığı gibi tamamen ağalık sistemini destekleyen büyük toprak/köy sahiplerinden yana bir politika izler. Köylünün payına da ağaya marabalık yapmak ve yoksulluk düşer. 

Büyük kentlerde başlayan sanayileşme adımları, yeni iş alanları oluştururken ‘Taşı toprağı altın şehir’ yanılsaması yaratır. Bu büyüye kapılan ağa zulmünden, açlıktan, yoksulluktan yılmış kır yoksulları, sonradan kent yoksullarına ve oralarda ‘öteki’ne dönüşüp dışlanacakları kenarlarına yerleşip mahalleli olacakları büyük kentlere göç etmeye başlar.

Köyde yaşanan çözülmeler, geçim zorlukları, büyük kentlere göç, şantiyeye dönen kentler, kentlerde oluşan mahalle kültürü, komşuluk, mahalle arkadaşlıkları, kadın erkek ilişkileri, sefahat içinde yaşayan özentili azınlık, yoksullaşan çoğunluk, kısa yoldan zengin olma ve sınıf atlama düşleri, toplumsal dönüşümler olarak iç içe yaşanırken, aynı zamanda Yeşilçam öykülerine de kaynaklık ederek beyazperdeden bizlere yansır.

NOT: Haftaya Metin Erksan’ın sınıf çelişkisini ele aldığı filmi Suçlular Aramızda: Sınıflar, çelişkiler ve çatışmalar

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...