‘Nanay gülüm nanay’ meselesi
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Dünya adlı bu gezegende zaman tüneli boyunca çeşitli dillerde terennüm edilen şarkıların, türkülerin modası eninde sonunda tıpkı mum alevi misali birbirinin peşi sıra sönüp giderken, öte yandan “Kimler geldi kimler geçti” nakaratı ne hikmetse dillerden asla düşmediği gibi, tam aksine tahtını hep korudu, koruyor...
Uçsuz bucaksız bu ummanın, sisli puslu bir köşesini “hasbelkader” mekan tutan şu “garip”, şu “bikes” dünyanın mazisi zaten karanlıkken, aynı zamanda atisinin de, bundan kellim hangi kulvarlara doğru yol alacağı şimdilik hepten muamma...
Göbek adı ‘dünya’, soyadı ‘fani’ olan bu gezegeni fi tarihinden itibaren ikametgah edinip, buralarda “bir lokma, bir hırka” yarenliğiyle yaşayan bilumum canlı varlıkların yanı sıra, keza toprağından taşına varıncaya kadar tüm cansızların da, bir nevi barınağına dönüşen bu “fani dünya”nın “son kullanma tarihi”nin ne zaman dolacağı da, henüz meçhul...
Önceleri... Yani dünya denen bu diyarların fıstıklı veya cevizli kadayıf tepsisi gibi yayvan, yassı değil, tam aksine yuvarlak olduğunu, üstelik fırıldak misali dur durak demeden ateş topundan farksız Güneş’in etrafında döndüğünü tellal misali bağırıp, ardından da bunun ceremesini yıllarca yattıkları mahpus damlarında, engizisyon mahkemelerinde canları pahasına ödeyen kimi kendini bilmez “gafil” ve de “cahil”ler, çektikleri çilelerin ardından taslarını, taraklarını toplayıp, bu kez de bir başka aleme göçüp gittiler ama, yine de “dünya dönüyor” demekten vazgeçmediler...
Sonra?..
Sonra kendi yamuk ekseni etrafında topaç gibi dönmeyi sürdüren bu alemde, köprülerin altından akıp giden sularla birlikte dünya yine kendi bildiği istikamette, “geçsin günler, haftalar, aylar, mevsimler, yıllar” nakaratıyla oyalanıyor ama, öte taraftan da dünya ahvalinde; cenuptan şimale, şarktan garba gelişen olaylara bakılırsa, gidişat, “nanay gülüm nanay” havalarında...
Canlı varlıkların en akıllısı, onların “efendi”si, kılığıyla ortalıkta gezinip duran, sağda solda, orada burada hesapça insanlık ve onun ali menfaatleri uğruna her yerde her zaman alesta bekleyen bilumum akıllı, dirayetli zevatın hepsinin de, şu garip dünyanın başına ördükleri çoraplara bakılırsa; görünen o ki, “dünya, dünya olalı” gerçekten de böylesine bir “zulüm“ görmedi...
İki tas petrol, üç kova su, bir karış toprak, beş tane çakıl taşı için birbirlerinin ümüğünü sıkmak için nöbet bekleyen bu gafil, bu zelil insanların ayıbını ister istemez seyrettiği için utancından şaşıran bu dünyanın hali, aslında hepimizin utancı mıdır, bilemiyorum Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30