24 Kasım 2019 00:30

Çocuk hakları ne durumda?

Fotoğraf: Serdar Değirmencioğlu

Paylaş

Birleşmiş Milletler’de 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi (ÇHS) 30 yaşında. Türkiye Cumhuriyeti bu sözleşmeyi imzalamış olduğu için anayasası dahil, tüm yasaları ve uygulamaları ile sözleşmeye uymak zorunda. Ama her açıdan kokuşmuş tek adam rejimi, ÇHS ne gerektiriyorsa, tam tersini yapmakta, son 30 yıl içinde elde edilmiş bütün kazanımları yok etmektedir.

Rejim açısından çocuklar değerli değildir. ÇHS’de her çocuk değerlidir. Bunun uygulamada geriletileceği bilindiği için, her çocuğun hakları olduğu özellikle vurgulanmış ve çocuklar arasında ayrımcılık yapılması  yasaklanmıştır. Cinsiyete, yaşa, deri rengine, doğum yerine, etnik kimliğe, din ve mezhebe, analı babalı olup olmamaya göre bazı çocuklar daha öne, bazıları daha geriye konulamaz. Önem veya değer sıralaması yapılamaz; olumsuz hiçbir ayrımcılık kabul edilemez.

Ülkeye çöreklenmiş olan rejim için ise kural artık değersizlik. Çocuklar başlarında bir büyük, bir koruyucu olmadan değer taşımıyor. Buna şaşırmamak gerekir çünkü insan ve insan haklarına değer vermeyen rejimlerde, koruyucusu olmayan güçsüzler ezilir. Bir kölenin, bir işçinin, bir yoksulun ölmesi olağandır ve hiçbir önem taşımaz.

Bir çocuğun değer taşıması için, anası babası dayısı parası olması gerekir. Cumhuriyet için söylenen, “kimsesizlerin kimsesi” olma iddiası yerini çoktan “birilerinin bir şeyi” olmayan çocukların değersiz görülmesine bıraktı.

Rejim güttüğü ölüm siyaseti ile çocukların yaşam hakkını ellerinden almaktadır. Ölüm siyaseti ve dayandığı militarizm, kaçınılmaz olarak çocuklara ölüm getiriyor. Rejim kimi çocukların sürekli olarak düşman olarak damgalanmasını sağlamak istiyor. Kendi “iyi çocuklarını”; “altın nesil”, “Asım’ın nesli” vb. adlarla pazarladıkları dindar, kindar ve hepsinden önemlisi sadık neferlerini üretiyor. Bu sadık nesil, “kötü çocukları” bulup temizlemekle görevli. Doğal olarak, temizlik başladığında hem “kötüler”, hem de “iyiler” ölüyor. “İyi çocuklar” ölünce onlara hemen “şehit” damgası yapıştırılacak ki, ana babalar karşı çıkamasın ve başka çocuklar da kolayca ölüme gönderilsin...

Ölüm siyaseti, toplumun sürekli düşmanlar ile savaşmak gerektiğine inandırılmasını gerektirir. Bu nedenle, ezelden beri düşmanlarla savaşan, içeride sürekli hainler tarafından tehdit edilen bir “millet” olduğuna inandırılması gerekir. Savaş gereklidir çünkü iç ve düşmanlar bitmemektedir.

Bu siyaset, bir arada yaşayabilmek için gerekli barış iklimini yok eder; çocukların yaşama hakkı gibi korunma hakkını da tehdit eder. Toplum şiddet ile kavrulurken, korunmasız çocuklar şiddete maruz kalır. Cinsel şiddet de artar ve güçsüzlere yönelir. Çocuk istismarının artması da bundandır.

Ölüm siyaseti ve militarizm, devlet-bayrak-din vb. kutsalların çocuklardan önemli sayılmasını gerektirir. Bu kutsallar yüceltilirken, çocukların gelişme haklarının hiçbir önemi kalmaz. Okul yerine karakol yapılması, müzik dersi yerine marş konulur. Ana dili Türkçe olmayan çocuklar için çok önemli olan ana dilde eğitim yasaklanır. Okullara suratsız Osmanlı sultanlarının portreleri konulur. Okulun var olma nedeni olan çocukların portreleri hiçbir zaman okullara asılmaz. Sultanlar, önderler değerlidir; çocuklar ise sıradan ve değersiz. Gelişmek ve gelişime kucak açan okullar ancak zengin ve seçkinlerin çocukları içindir.

Savaş siyaseti ve militarizm, kaba gücün otoritesini ve boyun eğmeyi toplumda yayar. Okulların birer kışla gibi işlemesi olağanlaşır. Oysa çocukların söz hakkı, yani karar alma süreçlerine katılım hakkı vardır. Katılım hakkı çocukların görüşlerinin değerli görülmesine, kendi çıkarlarını en iyi onların bileceği inancına, yani demokratik yaşamın çocuklar için de var olması görüşüne dayanır. Tüm toplumu tek adam rejimine uydurmak isteyenler, okulların demokratik ortamlar olması gibi bir fikre elbette ki, istemezler.

ÇHS, 30 yaşına girdi. Ama Türkiye’de çocuğa değer vermeyen rejim bu sözleşmeyi sürekli çiğniyor. ÇHS doğru yolu gösteriyor: Bu topraklardaki her çocuk değerli olmalı. Çocuklar arasında hiçbir ayrım yapılmamalı. Her uygulamada önce çocukların yararı düşünülmeli. Çocuklar toplumun ışığı, heyecanı olabilmeli. Türkiye’de ve dünyada barış isteyenler çok haklı. Barış olmadığında çocukların hakları yok olup gider.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...