14 Kasım 2019 00:50

IŞİD öldü, yeni IŞİD'ler yolda

ARŞİV | Fotoğraf: Jakob Reimann/Flickr (CC BY 2.0)

Paylaş

ABD, IŞİD lideri Bağdadi’nin Türkiye’ye 5 km mesafede öldürüldüğünü duyurduğundan beri IŞİD’i konuşuyoruz. Operasyonun detayları, Bağdadi’nin Türkiye’nin yanı başında sayılabilecek bir noktada bulunması, operasyona dair Rusya dahil geniş bir kesimin şüpheleri, IŞİD ile mücadelenin büyük ölçüde başarılı olduğu yönünde iyimser senaryolar vs vs…

IŞİD, örgütü yaratan uygun zemin ve şartlara pek değinilmeden bölgedeki politik çekişmeye etkileri boyutuyla uzun bir süre daha gündemde olacak muhtemelen. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyareti öncesinde yaptığı basın açıklamasında dile getirdiği yabancı IŞİD militanlarının sınır dışı edilmesi meselesi var bir de…

Genel olarak duruma ve resmi açıklamalara bakıldığında bir dönem Irak ve Suriye’nin önemli bir kısmını ele geçiren, birkaç yıl süren yönetimler kuran, Irak’tan Kuzey Afrika’ya kadar geniş bir coğrafyada varlığını hissettiren örgüt tamamen tarihe gömülmüş gibi bir hava hakim. Ancak sadece Irak ve Suriye sahasındaki duruma bakıldığında yeni IŞİD’lerin birkaç yıl içinde ortaya çıkabileceğini gösteren oldukça endişe verici bir tablo çıkıyor ortaya. Bağdadi’nin öldürülmesi ‘zaferinin’ gölgede bıraktığı birçok soru da cevap bekliyor.

- Bağdadi, ne kadar zamandır İdlip’teydi ve oraya nasıl gitti?

- Bağdadi’nin öldürülmesinden çok önce IŞİD zaten çökmemiş miydi? Veya Bağdadi öldürülünce IŞİD tehlikesi tamamen ortadan kalkmış mı oldu?

- Irak’ta Musul, Suriye’de Rakka kurtarıldıktan sonra dünyanın birçok ülkesine dağılan IŞİD militanlarına ilişkin ne gibi tedbirler uygulanıyor?

- Bütün dünyanın kanını donduran cinayetleri soğuk kanlılıkla işleyen örgütün komuta, ideolog ve yönetim kademesine ilişkin neden yargı süreci yok? Militanlara yönelik yakalandıkları ülkelerde yargı mekanizması işliyor ancak her ülkenin kendi kanunlarına yönelik suçlamalarla yargı karşısına çıkıyorlar. IŞİD’in bütün militanlarının yakalanıp yargılanması mümkün değil elbette ancak sistematik bir yargılama sürecinin oluşturulmasının önündeki engel ne? Hatta Türkiye dahil birçok ülkede yargılanan IŞİD militanlarının mahkeme süreçlerinin pek gündeme gelmemesi dikkat çekici değil mi? Kimileri bu sürecin sessiz sakin devam etmesini terör propagandası gibi gerekçelerle açıklıyor ancak örgütün yaptığı katliamları canlı izleyen milyonlarca insanın yargı süreçlerinden olumsuz etkilenebileceği gerekçesi pek inandırıcı değil. 

- Suriye ve Irak başta olmak üzere bölge ülkelerinde binlerce Türkiye ve Avrupa ülkeleri vatandaşı olan IŞİD militanının tutuklu olduğu biliniyor. Elbette hiçbir ülke kendi vatandaşı olan radikal militanların geri dönmesini istemez ancak bu militanlar daha ne kadar bölge ülkelerinde tutulabilir? Her ülke elindeki militanı sınır dışı etme kararı alırsa ne olur? Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD’ye gitmeden önce yaptığı açıklamada Türkiye’de tutuklu olan yabancı IŞİD militanlarının sınır dışı edilebileceğini söyledi. IŞİD ve El Kaide’ye katılan çok sayıda Türkiye vatandaşı da var. Irak ve Suriye gibi ülkeler de Türkiyeli IŞİD’çileri sınır dışı ederse Türkiye ne yapacak?

- Arap, Avrupalı veya Türkiyeli fark etmez tutuklu radikal militanların itiraflarının çok küçük bir bölümü basına yansıyor. Ancak şimdiye kadar okuduklarımız birçok ülkenin güvenlik ve istihbarat birimlerinin başını ağrıtacak cinsten detaylarla dolu. IŞİD’in insanlığa karşı suç işlediğine dair söylemleri yıllarca duyduk. ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri Suriye’ye bu kanlı örgüt ile savaşmak için girdi. Hatta Türkiye’den birçok kez “IŞİD karşıtı mücadeleye katılmak için ne kadar istekli olduğuna” dair açıklamalar da geldi. Örgüt, belli bir bölgede kendi kendine büyüyüp serpilmediğine göre itiraflarda adları geçen kamu görevlileri, istihbaratçılar, siyasetçiler, iş insanları da örgütün işlediğin suçların ortağı değil mi? 

- IŞİD’in kısa sürede güçlenmesini sağlayan finansal ağlar hala gün yüzüne çıkarılmış değil. Suriye’ye petrol taşıyan bir gemiyi ambargoyu deldiği gerekçesiyle günlerce kelimenin tam anlamıyla ablukada tutan güçlerin IŞİD ve El Kaide’nin finansal kaynaklarını kurutamıyor olması olası mı?

- 2011’de iyice görünür olsalar da Bosna ve Afganistan’dan sonra ABD’nin Irak’ı işgali döneminde iyice köklenen güçlü bir radikal damarın olduğunu gözden kaçırmamak gerek. Yüzbinlerce radikal militanın olduğu geniş bir coğrafya… Arap Ayaklanması döneminde çeşitli örgütler bünyesinde savaşıp ayrılan veya IŞİD örgüt olarak çöktükten sonra evine, köyüne dönen on binlerce militan var. Bunların önemli bir kısmı mültecilerin arasına karışıp Avrupa’ya dağıldı. Mültecilere yönelik ayrımcılık şiddetlendikçe gettolaşmayı tetikleyecek, gettolaşma radikal fikirlerin daha kolay taban bulduğu şartları yaratacak, radikalizm köklendikçe mültecilere ve yabancılara yönelik tepki artacak… Tam bir kısırdöngü…

- IŞİD’i yaratan yerel sosyo-ekonomik şartların hala çok güçlü olduğu açık. Bu şartlar IŞİD ve El Kaide’nin uzun bir süre ‘muhalif’ şemsiyesi altında tanımlandığı ve oldukça etkili propaganda yürüttüğü dönemde daha da güçlendi. Arap ayaklanmasının yarattığı kaos ortamı, fakirlik, eğitim seviyesinin düşmesi, din ve mezhep esaslı söylemler, radikal öğretilerin kullandığı dini zemin ve daha birçok faktörle birlikte önümüzdeki yıllarda yeni radikal örgütlerin ortaya çıkmaması şaşırtıcı olur. Bu şartların ortadan kaldırılmasına yönelik derli toplu bir çaba da yok. Kaldı ki, IŞİD’in doğrudan propagandasına maruz kalan binlerce insanın rehabilitasyonu bile söz konusu değil henüz. Gerçi İdlip’teki El Kaide uzantılı grupların bile hala ‘muhalif’ sıfatıyla anıldığı bir dönemde olduğumuzu düşününce radikalizmle topyekun mücadele talebi oldukça naif bir istek gibi geliyor kulağa!

Sonuç olarak, Bağdadi’nin öldüğü duyuruldu. IŞİD bitti ancak IŞİD’ler bitmedi, bitmeyecek!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...