05 Kasım 2019 00:04

Basın özgürlüğü çabasının güçlü kökleri

Basın özgürlüğü çabasının güçlü kökleri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC)’ye beni Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü ile onurlandırdığı için teşekkür ederim.

Daha önce de 2007 24 Temmuz’unda Hrant Dink ve Basın Özgürlüğünün, aynı zamanda 1971 sonrası karanlık dönemde bizlere de kol kanat muhteşem hukuki savunucusu Gülçin Çaylıgil ile birlikte Basın Özgürlüğü ödülü ile onurlandırılmıştım. Mahcubiyet yanında, bu ödül omuzlarıma, sağ kalmanın ağır sorumluluğunu da bindirmişti.

Muhalif basında yazmanın ve çalışmanın her zaman bir bedeli olmuştur. Bu bedellerin en ağırı ise, yaşamla ödenendir. Bir başka bedel ise, işsiz kalma yanında gazetecilik mesleğine sürgünde devam etme zorunda kalınmasıdır.

Cumhuriyet döneminde sürgüne yollanan Refii Cevat Ulunay, Refik Halit Karay, yazar Halide Edip Adıvar, daha sonra Türkiye basınında saygın yerlerini geri almışlardır.

Abdülaziz ve Abdülhamit döneminden bu yana, gazetecilerin mesleklerine ülke dışında en fazla devam etme zorunda bırakıldığı bir dönemden geçmekteyiz. Bu Namık Kemallerle ve diğerleri ile başlayan, Ahmet Rıza’lar ve Bedirhanlar diğerleri ile devam eden önemli bir gelenektir sürgünde gazetecilik.

Bunun 1980 sonrası örneği, 36 aydın olarak başlattığımız Demokrat gazetesini, Almanya’daki sürgünlüğünde Demokrat Türkiye olarak sürdüren Dursun Akçam, İbrahim Sevimli, Cumhur Aytulun vd. ve Politika gazetesinin Aydın Engin, Oya Baydar gibi editör ve yazarları olmuştur. İlke ve Kitle’nin Tektaş Ağaoğlu, Yalçın Yusufoğlu gibi editör ve yazarları olmuştur.

Ödenen bedellerin en anlamlı sergilendiği yerlerden biri TGC’nin en büyük katkılarından biri Basın Müzesi ve burada yer alan Öldürülen Gazeteciler bölümüdür. Bu bölümün takdir edilecek yanlarından biri de farklı bakışlarda olan gazetecilere, ayrımsız yer vermesidir. Bundan dolayı kendisine yöneltilen eleştirileri göğüslemesidir.

Basın müzesi, en son olarak 1915 yılında yaşamları sonlandırılan, gazeteci, Darülfünun hocası ve Meclis-i Mebusan üyesi Zohrab Efendi ve yine Darülfünun hocası ve Sabah gazetesi editörü Diran Kelekyan’a yer vermesi çok anlamlı olmuştur.

Bu galeride linç edilerek öldürülen Ali Kemal’e yer verildi diye az saldırıya uğramamıştı TGC.

Ülkemizin en eski mesleki basın örgütü olan TGC’nin önemli katkılarından biri de 1930’ların başına kadar Hürriyet Bayramı olarak kutlanan 24 Temmuz’u, Anayasal düzene geçişle birlikte aynı zamanda basında sansürün kalktığı tarih olarak Basın Özgürlüğü günü olarak kutlaması ve Basın Özgürlüğü ödülleri vermesidir. Bu basınımızın en önemli geleneklerinden biri haline gelmiştir.

Bu ödüllerin verildiği yer olan Dolmabahçe Sarayının, önümüzdeki yıllarda yeniden bu ödüllerin verildiği mekan olarak tahsis olunmasını diliyorum. Ne yazık ki, farklı iktidarların, TGC’ye saygı olarak tahsis ettiği bu yer, Ramazan bahanesi ile geri alınmış ve bir daha iade olunmamıştır. Bu utanç verici bir durumdur.

TGC’nin bir meslek örgütü olarak en önemli katkılarından biri de, muhalif basını gazeteci saymama tavrını sonlandırmak olmuştur. Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe’nin 1996’nın karanlık günlerinde öldürülmesi karşısında dik durmuş ve olayın takipçisi olmuştur.

Süreli yayınlarda yazmaya 1968 yılında, sevgili Doğan Özgüden’in editörlüğünü yaptığı ANT dergisinde ve sevgili Vedat Günyol’un editörlüğünü yaptığı Yeni Ufuklar dergisinde başladım.

Vedat Günyol, Yeni Ufuklar dergisinin “1968 Türkiye” özel sayısının editörlüğünü Masis Kürkçigil ile birlikte bana bırakmıştı. Onu eleştirmiştik, dergide Fransa 68’ine yer verip, Türkiye’den söz edilmemesi nedeniyle. O da, alın size bütün bir sayı teslim demez mi? Aynı sayıda ortak yazımızın yayınlandığı Güray Öz ile bugün Burhan Felek ödülünde buluşmamız beni çok mutlu etti.

Doğan Özgüden de, 1969 Aralığında haftalık ANT dergisinin tüm editörlüğünü Faruk Pekin ve bana teslim edecekti. Nasıl bir güven duygusu vardı o dönem gençliğe. Belki de 1960 sonrası Türkiye’nin tanık olduğu görece en demokratik anayasal düzene gençliğin katkısı nedeniyle.

Onlara ne kadar teşekkür borçluyuz, bizim biz olmamıza katkıları nedeniyle.

Sevgili Mesudiyeli hemşerim, eski Basın Konseyi başkanı Oktay Ekşi, “Doğan Özgüden çok iyi gazeteci idi, ama devrimciliği tercih etti” diye yazıyor anılarında. Ama tanığım, Doğan Özgüden, hala iyi bir gazeteci, sabahın 6’sında kalkıp başlıyor İnfo-Türk’ü yayınlamak için çalışmaya.

Devrimci tavır gazeteciliğe engel değil!

TGC, Doğan Özgüden’e 2008 yılında, meslekte 50. Yılını doldurması vesilesiyle Burhan Felek Ödülü verdi diye az saldırıya uğramadı.

12 Mart 1971 sonrası Yeni Ufuklar editörleri ve yazarları Vedat Günyol, Sebahattin Eyüboğlu, Azra Erhat ile ANT editörleri ve yazarları, Tilda Gökçeli, Yaşar Uçar, Alpay Kabacalı, Osman Arolat, Faruk Pekin, İsmail Beşikçi, Tektaş Ağaoğlu, Can Yücel, Çetin Özek cezaevlerinde buluştu. Özgüden’ler ise sürgünde gazeteciliğin 48. Yılını doldurmaktalar.

Hepsini sevgiyle anıyor ve selamlıyorum.

Evet, basına yönelik baskıların, sansürün uzunca bir tarihi var. Ama öte yandan buna karşı, özgür basın geleneğinin de, en ağır koşullar altında devam eden, gurur duyulması gereken uzun, onur verici bir tarihi var.

Geleceğe hala umutla bakmamızın nedeni de bu.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...