31 Ekim 2019 23:05

Bellek ve fotoğraf

Bellek ve fotoğraf

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Bütün fotoğraflar, unuttuklarımızı hatırlatmak için vardır. Bu açıdan bakıldığında fotoğraf; resmin tam tersidir. Resim, ressamın hatırladığını kaydeder.

Her insan, her birimiz farklı şeyleri unuttuğumuz için bir fotoğrafın bir resimden daha farklı biçimde, ona bakana göre anlamı değişebilir…”

John Berger-Mekan/Zaman Ve Bellek ‘Geçmiş-Gelecek’

Mekan/zaman birlikteliği ‘belleği’ oluşturur. Bellek; Bir ‘zaman’ sürecinde ve ‘mekan’da gerçekleşir... İnsanın doğayla olan mücadelesiyle başlayıp, kendini sürekli yeniler ve geliştirir. İnsanlığın doğayı tanıma bilme ve dönüştürme çabaları kültür kavramını oluşturmuştur. İnsanlık tarihinin kültürel gelişimini iki alanda özetleyebiliriz. Bu alanları “bilim ve sanat” olarak tanımlarız.

İletişim araçları ses, yazı ve görüntü (resim, video-fotoğraf) aynı zamanda bellek araçlarıdır. Bugün 3 bin yılın tanıklarıyız. Hatırlanırsa Milenyum Çağı’na 2000’lerin sonunda şaşaalı kutlamalarla giriş yaptık. Rivayet olunur ki; İnsanlık güzel bir geleceğe, hak, hukuk ve adaletin sağlandığı, ekoloji, barınma, sağlık, eğitim gibi sorunların tarihe karıştığı yeni bir bin yıl olacak(tı). Oysa bugün yaşadıklarımız yani Milenyum Çağı’nın ilk 20 yılında savaşlar, rant düzeni, haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlikte sınır tanımaz bir şekilde insanlığın yok edilişine doğru gitmekte.

Yaşadıklarımız göstermiştir ki; Adaletsizliği yaratan koşullar ortadan kalkmadan gerçek huzur ve mutluluk gelmeyecek!

NASIL BİR DÜNYADA YAŞIYORUZ?

Dünyadaki tüm üretimlerin yüzde 80’lik dilimini nüfusun yüzde 20’si alırken, nüfusun yüzde 80’ine ise tüm üretimin yüzde 20’si düşüyor. Bu durum aşağı yukarı ülkemiz için de geçerlidir. Toplumun birikimlerinin belli bir zümre tarafından kullanıldığı, barınma, sağlık ve eğitimin sosyal devlet sorumluluğundan çıkarıldığı Milenyum Çağı’nda sorumluluklarımız da o derece ağırlaşıyor. 

Fotoğraf bu anlamlarda önemli bir işleve sahiptir. Dünü bugünle karşılaştırmamızı sağlar. İçinde bulunduğumuz zamanın ve mekanların değişimi, yaşayan nesille birlikte yok olup giderken, fotoğraflar sonraki kuşaklara bu değişimi gösterir. Değişimin sonuçlarının doğru- yanlış, iyi-kötü gibi ortaya konmasını sağlar. Neden-sonuç ilişkisi kurulur ve yeni neslin önlem almasını, düşünmesini ve ne yapmasını da söyler. Bu nokta politik alandır. İnsanlık tarihi göstermiştir ki; Egemenlerin parayla ilişkileri sürdükçe, adaletsizlik piramidi tersine çevrilmeden kurtuluş yok. Fotoğraf yaşananları ve yaşanmışlıkları kayıt altına alır. Gelişen teknoloji artık herkesin fotoğraf çekebildiği bir duruma gelmiştir. Fotoğrafın doğrudan, kavramsal ya da kolaj yöntemiyle yapılması fikirlerin hayata geçirilmesini sağlayabilir. Fotoğraf bilgi, birikim ve felsefeyle ele alındığında hayata dokunur.

SORULMASI GEREKEN SORU

Bilimin ve sanatın toplumsal gelişime ne oranda yararlı olduğudur. Bilim ve sanat insanları, insanlığa hizmet amacıyla üretirler ve paylaşırlar. Ne yazık ki bu sonuçlar aynı zamanda topluma karşı kullanılan silahlar da olabiliyor. Atomun bulunuşu tıbbi amaçlar dışında bomba olarak savaş nesnelerine dönüşüyor. Medyada kullanılan fotoğraflar dezenformasyon üretiminin bir parçası yapılıyor. O zaman bilim ve sanat kime veya kimlere hizmet ediyor? diye sorgulamak gerekiyor. Bu noktada ideoloji ve siyaset, bilim ve sanatla birlikte ele alınma zorunluluğunu doğuruyor.

Kısaca, sınıflı toplumlar olduğu sürece, bilim ve sanat da sınıfsal bir içeriğe sahip olacaktır. Bu sınıfsal bakış açısı kavramların literatüre göre değerlendirilmesi ve yorumlanması şeklinde hayat bulur. Bu da yöntem bilimsel bir çalışmanın sonucu olarak bizi yönlendirir. Sanatçıyı, nesnel dünyanın, öznel tasarımı sürecinde durduğu yer ve hayata bakışı yönlendirir. Bu da tarafsız sanat eseri yaratılamayacağına işaret eder. Bilimin ve sanatın, son tahlilde her zaman sınıfsal bir niteliği vardır, ama bu nitelik toplumsal çelişkilerin keskinleştiği dönemlerde daha bir netlik kazanır.

Yazıyı sonlandırırken, sanatın ideolojik yapısını ve bir aydın olma bilincini özetleyen şu notu hatırlatalım: Louis Aragon’a sormuşlar; “Nesiniz siz, yazar mı, yoksa komünist mi?” Aragon,” …Her şeyden önce bir yazarım, ben. Onun için de komünistim.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa