06 Ekim 2019 19:58

Tabutluk inşa eden kurtarıldı, orada yaşayan biçare bırakıldı

Tabutluk inşa eden kurtarıldı, orada yaşayan biçare bırakıldı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Elle dokunduğunuzda dahi kolonların betonu dökülüyor.

Hatta biraz zorlandığınızda...

Kolon içindeki demirlerin parçaları elinize geliyor.

Bu tedirgin edici görüntüler deprem riski altındaki İstanbul Avcılar’dan, ekranlar aracılığı ile Türkiye’ye yansıdı.

Ve görüntülere sahip apartman mühürlenmedi.

Apartman sakinleri ne yapacağını bilemez halde.

Böylesi sayısız tabutluk var İstanbul’da.

İnsanların çoğu çaresiz.

Devlet hasarlı binaları tespit edip vatandaşları güvenli binalara yerleştirme külfetine katlanmıyor.

Peki ya ne yapıyor?

Vatandaşı kaderine terk ediyor!

Hasar tespiti yapılan yerler için de aynı şey geçerli.

Mühürlenen binalarda oturanlara, belediye bir hafta-on gün otelde kalma imkanı sağlandıktan sonra...

‘Hadi bir yer bulup başınız çaresine bakın’ diyor.

KADERE TERK ETMENİN SONUÇLARI

Devletin duyarsızlığı, çaresizliği büyüten sonuçlar yaratıyor.

Birincisi...

Binaların depreme dayanıklılık testlerinin fiyatı 750 TL ila 4 bin 500 TL arasında değişiyor. Kiracıların bu parayı ödeyecek gücü yok, bina sahipleri bu maliyetten kaçıyor.

İkincisi...

Kamunun yarattığı boşluğun bir kısmını rant ve fırsatçılık doldurdu.

Hasarlı raporu almak istemeyen bina sahiplerinden bazıları yolunu buluyor; binanın riskli olmadığına dair rapor alabiliyor.

Üçüncüsü...

Komşular karşı karşıya geliyor.

Biri ‘binamız hasarlı’ ihbarında bulunurken...

Güç bela, bin bir eziyet ile ev sahibi olmuş komşusu denetim istemiyor.

Dördüncüsü...

Bedeli ödenip risk raporu alınsa da çaresizlik sona ermiyor.

Her ne kadar raporu olana devlet 18 ay kira yardımı yapsa da...

Çoğu bölgede vatandaş 18 aylık süre içerisinde müteahhitle anlaşarak sorununu bireysel olarak çözemiyor. Çünkü deprem riski altındaki bölgelerde çok kata izin verilmediği için müteahhit anlaşmaya yanaşmıyor. Zira o işi kârlı bulmuyor.

***

Bir değil, bin değil, yüz bin değil!

Milyonlarca bina adeta mezar taşı.

Mimar ve mühendis odaları, “İstanbul’da binaların yüzde 70’i riskli” diyor.

Kentsel Dönüşüm ve Şehircilik Vakfı Kurucu Üyesi Haluk Sur ise...

“İstanbul’da halihazırda 4-4.5 milyon konutun 2 milyon adedi kentsel dönüşümle yenilenmeli” diyor.

İnsanları kaderine terk ederek kentsel dönüşüm gerçekleşmeyeceğine göre...

Devletin iradesi ve desteği gerekiyor.

AĞAOĞLU’NA VERİLEN DESTEK VATANDAŞTAN ESİRGENİYOR

Devlet desteğini maalesef vatandaşa değil müteahhide veriyor.

Örnek: Ali Ağaoğlu.

Yaşam alanı değil adeta birer tabutluk olan binaların bazılarının müteahhitliğini yapan...

Bir dönemin görkemli müteahhidi...

Nikahlı eşinin yanı sıra iki kadını daha kendisine eş kıldığını gazetelere gülümseyerek anlattığı rahatlıkta anlatıyordu, tabutlukların inşa ediliş sürecini de.

İstanbul konut inşaat sektörünü en iyi bilen isimlerden biri olarak söylüyorum ki; mevcut yapı stoğunun yüzde 70’i deprem açısından güvenli değil.

1970’li yıllarda İstanbul’un Anadolu yakasında yapılan yapıların büyük bir kısmına inşaat malzemesini ben sattım. Kumları Marmara Denizi’nden demirleri hurdadan çektik.

Sadece biz değil tüm firmalar aynı şeyi yapıyordu.

Deprem olursa İstanbul’a ordu bile giremez, ölen şanslıdır.

İnternet’te basit bir arama ile karşınıza çıkacak olan bu korkunç itiraf...

İnsanlığa karşı suç kapsamında sayılıp...

Zaman aşımına uğraması söz konusu olmaması gerekirken...

Yargı konusu yapılması gerekirken...

Hiçbiri yapılmadı.

Hiç olmazsa...

Milyarlarca lira kazandığı dönemde bir bölgenin kentsel dönüşümünün maliyeti üzerine 

Yıkılabilirdi

Ne bileyim?..

Denizaltına yapılacak deprem gözlem istasyonu için gerekli paranın bir kısmı kendisinden tahsil edilebilirdi.

Olmadı...

“Deprem araştırmaları için 1.5 milyon dolara ihtiyaç var” diyen Celal Şengör gibi bilim insanlarının yardımına koşulabilirdi.

Devlet hiçbirini yapmadığı gibi...

Tam tersine Ağaoğlu’na el uzattı.

Dışarıdan borç aldı, Ağaoğlu’na verdi.

Şaka değil!

Özetleyelim.

Türkiye Varlık Fonunu, Avrupa piyasalarından 1 milyar avro borç aldı.

Fon bu paranın...

Yaklaşık 1.7 milyar TL’lik kısmını...

Uzun süredir yarıda kalan İstanbul Finans Merkezi inşaatlarına aktardı.

Finans Merkezi inşaatının bir kısmından sorumlu Ağaoğlu, şimdiye kadar yaptığı masrafları Fon’dan aldı. Yaptığı işleri de devrederek projeden kaçtı.

Projenin diğer iki firması YDA ve İntaş’a da masraflarının karşılığı ödendi.

"SERVETİM BORCUMU KATLAR" DİYENE YARDIM "CAİZ" Mİ?

Oysa...

Devlet eli uzatılan Ağaoğlu...

“4 milyar doların üzerinde borcu var, battı” iddiaları karşısında haykırıyordu:

Borcum varsa param da var. Varlıklarımın yüzde 3’ünü satsam borcumun hepsini öderim. Ben malıyla vedalaşmayı bilen bir insanım”.

Haykırdı ama malı ile vedalaşmadı.

İktidarı döneminde topladığı belirtilen 36 milyar dolar deprem vergisini ‘iç eden’ AKP hükümeti de...

Ağaoğlu’nun malına dokunmak yerine O’na destek verdi.

Aynı devlet...

Kendisine borcunu ödeyemeyen 3 milyon 900 bin yurttaşın banka hesabına e-haciz koydurmakta ise hiç tereddüt etmedi.

Devletin haciz koydurdukları arasında öğrenim kredisi almış çok sayıda öğrenci de var.

***

Öğrencilere panter kesilen devlet iş para babalarına gelince, ana şefkatiyle sarmalama duygusuna geçiyor.

Destek sadece Ağaoğlu’na değil yani.

Hükümet borçlu enerji şirketlerini kurtarabilmek için de el uzattı: Enerji Girişimi Garanti Fonu kurdu.

Niye?

Şirketlerin batıklarını halk finanse ettirmek için.

Ne güzel (!)

Vatandaşa aslan kesilirken, şirketlere ana olunduğu yetmezmiş gibi bir de şirketin borcunu vatandaşa ödet!

Onlar borcunu ödeyebilsin diye vatandaşın elektrik faturası kabarıp dursun.

"DEPREM VERGİLERİ HARCANDI" DEYİNCE İŞ BİTİYOR MU?

Türkiye Varlık Fonu’nun Ağaoğlu ve diğer iki şirketi kurtarma operasyonu ile başlayan misyonu belli ki devam edecek.

Anlaşılan yeni borçlanmalarla yeni kurtarma operasyonlarının devamı gelecek.

Yeni Ekonomi Programında da çeşitli kurtarma operasyonlarının süreceğinin sinyali verildi.

Şirketlere el uzatan.

Enerji şirketlerinin...

Futbol kulüplerinin...

İnşaat firmalarının...

Yakın zamanda bankalara ödemeleri gereken milyar dolarlık borçlarını ertelettiren...

Vatandaşın gecikince yüklü faiz ödemek zorunda kaldığı banka borcunu, sermayedarlar için ödemeyip erteleyebilme avantajına dönüştüren...

Büyük devlete sormayacak mıyız?

“Deprem vergisi yollara gitti” demekle iş bitiyor mu?

Deprem vergisi yendi diye, tabutlukta yaşayan vatandaşlar kaderine mi terk edilecek.

Onları kurtaracak kaynak yaratılmayacak mı?

İmar Affından elde edilen paralarla yeni sağlıklı kentler oluşturulamaz mı?

‘O da çoktan harcandı’ dediğinizi duyar gibiyim.

Olsun! İstenince bulunur.

Yetir ki anlayış terse dönsün, kaplan olunan halka, ana olunsun.

E tabi ağlamayan bebeğe mama vermezler. O zaman ağlansın ki Ağaoğlugillere giden mamalar yurttaşa gelsin!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...