03 Ekim 2019 20:30

Yeni ekonomi programı ve güncellenen hedefler

Yeni ekonomi programı ve güncellenen hedefler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Son haftalarda açıklanan anketler iktidar blokunun ardındaki desteğin hızla gerilediğine işaret ediyor. Bu gidişatta hiç kuşku yok ki aslan payı ekonomideki gelişmelere ait. PİAR’ın temmuz ayı içerisinde açıkladığı ankete göre yüzde 88 ile en başarısız bulunan bakanın Berat Albayrak olması da bu görüşü doğruluyor.

Elbette burada tüm sorumluluğun bakana yüklenmesi doğru değil. Ülkeye büyük sıcak para girişlerinin olduğu dönemde uygulanan yanlış politikaların yükünü sırtlandığı gibi bugün temel politikalara dair tek karar alıcı olmadığı da muhakkak. Ne var ki, ekonomi meselelerindeki hükümetin görünen yüzü o. Geniş toplum kesimlerinin yaygın işsizlik ve enflasyon karşısında ezildiği bir dönemde çıkıp kamuoyuna başarı hikayeleri anlatmak ona düşüyor. Aslına bakılırsa bu tutum hükümetin diğer alanlardaki gerçeklerden kopuk “halkla ilişkiler” politikasıyla büyük ölçüde bütünlük arz ediyor. Tek fark şu ki, ekonomide aktörlerin güvenini kaybettiğiniz takdirde bedeli ağır oluyor. Para politikasının etkinliği azalıyor, tüketici talebinde, yatırım talebinde beklenen ivme sağlanamıyor.

Geçtiğimiz aylarda halka yansıyan enflasyon ile TÜİK’in açıkladığı veriler arasında büyüyen uçuruma dair pek çok haber kamuoyuna yansıdı. Son olarak bugüne değin ilk kez TÜİK’in açıkladığı işsiz sayısının İŞKUR tarafından açıklanan sayının altına düştüğüne şahit olduk. Yılbaşından bu yana işsiz sayısı İŞKUR’a göre 1 milyon 121 bin artarken TÜİK’e göre ise 415 bin azaldı. Henüz bu konuda TÜİK tarafından tatmin edici bir açıklama yapılmış da değil.

Son açıklanan yeni ekonomi programı da böylesi bir ortamda kaçınılmaz olarak kuşkuyla karşılandı. Oysa ki, burada açıklanan hedefler piyasa beklentisini yönlendirmek açısından büyük önem taşıyor. Daha doğrusu taşımalı. Yeni programda açıklanan hedefler arasında ilk dikkati çeken büyüme oranı oldu. Geçtiğimiz yıl eylül ayında açıklanan 2019 büyüme hedefi yüzde 2.3 idi. Şubat ayında dahi bakan hedefi çok rahat tutturacaklarına inandığını ifade etmişti. Ne var ki, son çeyreğe girerken yüzde 0.5 olarak revize edildi. Mevcut haliyle bile hedef tereddüt uyandırıyor ama daha önemlisi tahminde yaşanan sapma. İleri dönemde ikna edici olmak adına bu öngörüdeki sapma nedenleriyle açıklanmalıydı. Ne var ki, temennilerle geçiştirildi.

Bir diğer önemli sapma ise işsizlik oranında gerçekleşti. Önceki programda açıklanan 2019 hedefi yüzde 12.1’den yüzde 12.9’a revize edildi. TÜİK verisi haziran ayında ufak da olsa toparlanmaya işaret etmekteydi. Son açıklanan işsizlik oranı yüzde 13, mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranı ise yüzde 13.9 seviyesindeydi. Bu farkın nedeni işsizliğin döngüsel olarak kış aylarında yükselişe geçmesidir. Bu nedenle yılın ilk yarısı göz önüne alındığında bu hedefin de oldukça iyimser göründüğü söylenebilir.

Bütçe açığı ise 80.6 milyardan 126 milyar TL’ye, yüzde 50’yi aşan bir artışla revize edildi. Bu sapmanın Merkez Bankasının ihtiyaç akçesinden hazineye aktarılan kaynaklara rağmen gerçekleştiğini de vurgulamakta fayda var. Aksi takdirde açıklanması çok daha zor bir tabloyla karşılaşacaktık. 

Cari açık ve enflasyon verileri ise olumlu yönde revize edildi. Cari açık açısından iki neden ön plana çıkıyor. İlki ekonomideki daralmaya paralel olarak tüketici talebinde ve yatırım talebinde yaşanan gerileme. İkincisi ise özellikle 2018 yılının ikinci çeyreğinden itibaren TL’nin yaşadığı büyük değer kaybı. Bu sayede yılın ilk 8 ayında ithalat yüzde 16.4 azalırken, ihracat yüzde 1.2 arttı.

Aşağı yönlü revize edilen enflasyon hedefi de benzer şekilde ekonomideki daralmadan etkilendi. Ne var ki, burada asıl belirleyici küresel ekonomide yaşanan gelişmeler oldu. ABD ve Avro Bölgesi başta olmak üzere küresel piyasalarda faizlerin düşüş eğilimi kur üzerindeki baskıyı gevşetti. TL’nin nispeten istikrarlı bir seyre kavuşması da enflasyonu geriletti.

Kısacası, küresel piyasalarda yeniden canlanan genişlemeci eğilimler şu an için ekonomi yönetiminin en büyük avantajı. Ne var ki, bu tablonun geçmişte olduğu gibi ülkeye dönük büyük sermaye girişlerine zemin hazırlayacağını söylemek henüz mümkün değil. Zira gerek Fed gerekse de AMB henüz net bir yol haritası çizebilmiş değiller. İçeride ise yaşanan krizin yanı sıra piyasa gerçekleriyle sıkça kavgaya tutuşan ekonomi yönetiminin kredibilite sorunu yatırımcıyı ürkütüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...