'Şarkılardan fal tutmak' meselesi
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Yıllardan beri aklım sıra önemsediğim için öncelikle başparmağıma dolayıp, ardından da ülkemizin şu veya bu baptaki meseleleriyle ilgili düşüncelerimi her hafta özel ulak sana postalayıp durdum ama, geriye dönüp baktığımda görebildiğim kadarıyla yazıp çizerek veya sorunlarımızın çözümünden yana katarlar dolusu laflar gevelerken, bu arada belki de farkında olmadan haybeye kürek mi çektim, boş yere kafanı mı şişirdim bilmiyorum, bilemiyorum...
Aslında sorunlarımızın bir günden diğerine tümüyle yerle yeksan edilmesini ummak, bu konuda hayal kurmak birer vatandaş olarak tabii ki hepimizin hem arzusu, hem de emeliyken, buna rağmen ülkenin hemen her alandaki sallapati, baştankara gidişatına bakılırsa; görünen o ki, umutlarımızın neredeyse hemen hepsi giderek suya düştü ya da eli kulağında!
Neden?
Çünkü seksen iki milyonu sollayan nüfusumuzun kahir ekseriyeti memleket sathında “Bir dokun bin ah işit” çemberi içinde debelenirken, öte yandan ülkenin en yetkili, en konforlu koltuklarında oturan, kırmızı halılarda yürüyen, şatafatlı makam araçlarıyla, özel uçaklarla seyahat eden zevat, ülkenin dört yanında cirit atan meseleleri tez elden çözmekten ziyade ne yazık ki sadece “üç maymunlar”ı oynamakla meşgul...
Hepsi de birbirinden dirayetli, anlı şanlı devlet erkanımızın her defasında nedense “sokaktaki vatandaş” diyerek bir bakıma dolaylı olarak küçümsedikleri insanlarımızın bir türlü dinmeyen feryatlarını ne hikmetse duymayıp, işitmeyip, hatta tam aksine memlekette her şeyin sütliman olduğunu günde beş vakit dillendirip durduklarına göre, demek ki kimi şarkılar sanki “kader”imizin ayrılmaz bir parçasına dönüşmüş!
“Dertleri zevk edindim, bende neşe ne arar”
Hesapça sapına kadar demokratik, keza aynı oranda hukuk devleti olan ülkemizde yüzde onluk “seçim batağı”na rağmen, yine de “milli irade” adı altında oynanan “vodvil”in ardından alay valayla seçip Ankara’ya davul, darbuka, def eşliğinde yolculadığımız vekillerimizin her defasında kulaklarına huni dayayıp sonra da umutla fısıldadığımız şarkılar belki de biçareliğimizin kanıtı mı acaba?
“Dert bende derman sende!”
Atalarımız dertlerini söylemeyenler derman bulamazlar deyip bizlere bu bapta yol, yordam gösterirken, bizler de bu diyarlarda gün yirmi dört saat tepemizdeki zatı devletlumuzun riyasetinde atılan her adımla birlikte dertlerimize “merhem” arayıp sabırla beklerken, bu kez de milletçe bir başka şarkının esiri, meftunu olup çıktık...
“Geçsin günler haftalar, aylar mevsimler yıllar”
Ve... Mazide kalan, su misali akıp giden yılların ardından yakamızı bir türlü kurtaramadığımız meselelerimizin yanı sıra, ayrıca tam da şu günlerde öncelikle iş, aş, adaletin peşi sıra koşuştururken, diğer yandan da ne yazık ki pisi pisine ömür tüketmekle meşgulüz Kirvem!..
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30