14 Eylül 2019 20:05

Muzaffer İzgü, Zıkkımın Kökü ve ‘Ah düş kurmak, o düşün içinde yaşamak’

Muzaffer İzgü, Zıkkımın Kökü ve ‘Ah düş kurmak, o düşün içinde yaşamak’

Fotoğraf: DHA

PAZAR
Paylaş

Türkiye’nin en çok kitap yazan, en çok okunan gülmece, genç ve çocuk kitapları yazarlarındandı Muzaffer İzgü. 107 kitap, iki yüze yakın radyo oyunu yazmıştı. Bizim kuşaktan Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz ve Muzaffer İzgü kitapları, yazıları okumayan yoktur sanırım. Üstelik yalnızca kitaplarını okumakla kalmamış, kitaplarından uyarlanan filmleri de izlemiştik. Örneğin, Zübük, Hababam Sınıfı, Üç Halka Yirmibeş, Karartma Geceleri, Zıkkımın Kökü vd.

29 Ekim 1933, Adana doğumlu usta gülmece yazarı Muzaffer İzgü 26 Ağustos 2017 tarihinde ayrıldı aramızdan. Ölümünün 2. Yılında geçtiğimiz günlerde Kuşadası’nda da anıldı Muzaffer İzgü. Anma toplantısına konuşmacı olarak oğlu Şahin İzgü, Mizahçı Cihan Demirci ve yazar Savaş Ünlü katıldı.

Ben de önceki yıllarda Kuşadası’nda gerçekleştirdiğimiz bir ‘Kitap ve Edebiyat Günleri’ etkinliğine Muzaffer İzgü’nün katılmasını ve ustaya ‘Onur Ödülü’ verilmesini sağlamıştım. Sonraki yıllara eşini kaybeden ve sonrasında “hayata küsmüş adeta ölmeye yatmış” gibi yaşamayı seçen Muzaffer İzgü, yapılan davetleri eşini unutamadığı, aklında hep o varken konuşamayacağı gerekçesiyle geri çeviriyordu. 

Ölümünden kısa bir süre önce İzmirli gazeteci arkadaşım Mazlum Vesek ve Pınar’la birlikte evinde ziyaret etmiştik Muzaffer İzgü’yü. Sıcak, sevecen ve misafirperverdi. Duvarlarda asılı resimleri, gazete kupürlerinden çerçevelenmiş görüntüleri ödülleri, büfede duran hediye edilmiş ya da topladığı oyuncakları göstererek evini gezdirdi, fotoğraflar çektirdik.

Oturup sohbet etmeye başladığımızda belgeselini yapmak istediğimi, kendisini yormadan, üzmeden ara ara gelerek çekimler yapmak, anılarını, yaşanmışlıklarını belgelemek, kayda geçmek istediğimi söyledim. Yine benzer bir gerekçeyle, hali olmadığını, zaman ayıramayacağını, aklında hep eşinin olduğunu söyleyerek kabul etmedi. Kısa bir süre sonra da ne yazık ki aramızdan ayrıldığı haberini aldık.

FİLMLER

Birçok yazar gibi Muzaffer İzgü’nün eserleri de sinemaya uyarlandı. İlk kez 1975 yılında Yönetmen Yılmaz Atadeniz Muzaffer İzgü’nün alt gelir grubu insanın sosyolojik yapısını anlatan it adası isimli eserinden uyarlanan, gerçek bir hikâyeyi ‘Sarı Necmiye / İt Adası’ adıyla aktarır sinemaya. Filmde Salih Kırmızı, Feri Cansel, Ali Şen, Sami Hazinses, Mürvet Sim, Danyal Topatan gibi oyuncular yer alır.

1986 yılında Bilge Olgaç, Muzaffer İzgü’nün eserinden başrollerinde Hülya Avşar ve Hakan Balamir’in yer aldığı ‘Üç Halka Yirmibeş’i çeker. Filmin yapımcısı da Hakan Balamir’dir (Hakan Film).

Kartal Tibet 1988’de İhsan Yüce’nin Muzaffer İzgü’nün eserinden senaryolaştırdığı ve köyünden İstanbul›a ailesiyle göç eden Hüsnü öğretmenin İstanbul'da tutunmaya çalışmasını, yaşadığı geçim sıkıntısıyla mücadelesinde aklını kaybetmesini konu alan ‘Öğretmen’ adlı filmi çeker. Yapımcılığını Memduh Ün’ün üstlendiği filmin başlıca rollerinde Kemal Sunal, Selma Sonat, Kartal Tibet, İhsan Yüce, Ekrem Dümer, Renan Fosforoğlu, Reha Yurdakul yer alır.

ZIKKIMIN KÖKÜ 

“Bizim mutluluğumuz çok basitti. Tencerede yemeğimiz olsun, çıkında ekmeğimiz, lambada gazımız, ocakta çaydanlığımız, yeterde artardı bile...”

Yeşilçam’ın önemli, usta yönetmenlerinden Memduh Ün, beklenmedik zamanlarda tarzının da dışına çıkıp önemli filmler yapar. Üç Tekerlekli Bisiklet, Kırık Çanaklar Üç Arkadaş, Bütün Kapılar Kapalıydı ve Zıkkımın Kökü bu filmlerdendir.

Zıkkımın Kökü,  Muzaffer İzgü’nün yaşamöyküsünü anlattığı unutulmaz eseridir. Boş ve eğlencelik gülmecenin değil, “kara mizah”ın ustalarından olan Muzaffer İzgü Zıkkımın Kökü’nde Adana’da geçen yoksul çocukluk ve ilk gençlik yıllarını anlatır. Ne yazık ki bu önemli kitap sık sık yasaklı listesine alınır.

Romanın, “Muzo” karakteri yazarın kendisidir. Yazar romanda Adana’da, kiralık bir arsanın ortasına kurdukları derme çatma gecekonduda ailesiyle birlikte verdiği yaşam mücadelesini anlatır.

“Muzo’nun uyduruk ‘icat’lar yaparak yoksulluğa meydan okuyan bir babası, çilekeş anası, zayıf bünyeli bir ağabeyi vardır. Ailede küçük büyük demeden herkes, bir şeylerin ucundan tutup yardımlaşarak yoksulluğu yenmeye, zorlukları göğüslemeye çalışır. Muzo daha ilkokula giderken yaz tatillerinde çalışmaya başlar. 

“Babasının oğlu” olup bir icat da o çıkarır: Eski film parçalarını birbirine ekleyerek, kimi parçaları oradan buradan toplayarak tahtadan bir film oynatma makinesi imal eder. Mahalle arkadaşlarına sinemacılık yapar. İşleri ilerletip “gezgin bir sinemacı” olarak Adana’nın köylerini dolaşır. Karşılığında bazen yumurta, bazen para kazanır.   

Adana’nın gecekondu mahallelerinde geçen bu zorlu hayat, Muzo’nun bakış açısından anlatılır. Harcanan emek, para kazanıp aileye destek olmanın sevinci, yardımlaşma ve dayanışma, kimi zaman boşa giden çabalar, hayal kırıklığı… Her türlü zorluğa karşın, inadına direnmek, yılmadan karşı koymak, hep yeniden başlamak…

Memduh Ün senaryosunu Macit Koper’le yazdığı Muzaffer İzgü’nün romanı Zıkkımın Kökü’nü, 1992 yılında filme çeker. Muzo’yu Emre Akyıldız, Muzo’nun babasını Menderes Samancılar oynar. Filmin diğer oyuncuları Meriç Başaran, Elif İnci, Sırrı Elitaş, Günay Girik ve Eray Demirkol’dur. Müziklerini Cahit Berkay’ın yaptığı film, ulusal ve uluslararası film festivallerinde pek çok ödül kazanır.

Yaşadıkları az buz bir yoksulluk değildir. Muzo’ya okula giderken giyeceği bir ayakkabı bile alamaz ama mutluluk anlayışları ise çok basittir:  “Bizim mutluluğumuz çok basitti. Tencerede yemeğimiz olsun, çıkında ekmeğimiz, lambada gazımız, ocakta çaydanlığımız, yeter de artardı bile...”

Devlette bekçilik yapan babaları işten ayrılınca Muzo ve Sefa da babalarına çalışarak destek vermeye başlarlar. Kimi zaman darı, kimi zaman su, kimi zaman annelerinin evde yaptığı dolmaları Adana’nın yakıcı sıcağında sokak sokak gezerek satan iki kardeşten Sefa daha sonra terzi yamağı olur. Muzo ise bulaşıkçılık, vestiyerlik, muavinlik, kahve çıraklığı gibi işten işe koşar, bir ara kendi icat ettiği sinema filmi oynatma makinesi ile Adana’nın bütün köylerine gezginci sinemacı olarak gitmeye başlar. “Belki de Türkiye’nin ilk gezginci sinemacısı bendim” diye anlatır o günleri Muzaffer İzgü. Şehirdeki sinemacıdan aldığı 10 metrelik 20 metrelik filmleri oynatarak para kazanır. Köylülerin gençlerin ahlakını bozuyor diye karakola şikâyet etmesiyle bu işte son bulur. Muzo bir yandan okumaya devam eder, dersleri oldukça iyidir aklında hep okuyup adam olmak vardır. Kitap okumayı da çok seven Muzo yazın okul arkadaşından aldığı kitapları bir bir devirir.

Adana’da ne uzadık ne kısaldık büyük adam olmak için büyük şehre gitmek lazım diyen Muzo İstanbul’a gider. Amacı okumak, büyük adam olmak, öğretmen olmaktır. Öyle de olur. Yüzlerce, binlerce insan yetiştirir, binlercemiz onun eserleriyle yetişir. Muzaffer İzgü usta büyük düşler kurar, o düşlerin içinde yaşar. Bugün hâlâ kaç kuşak o düşlerin içinde etkisindedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...