28 Ağustos 2019 00:50

Kayyuma karşı mücadele büyümezse İstanbul’a da kayyum gelir

Kayyuma karşı mücadele büyümezse İstanbul’a da kayyum gelir

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kayyum atanan Diyarbakır, Van ve Mardin illerinde kayyuma karşı halk tepkileri sürüyor.

Valilikler eylemleri yasaklarken polis güçleri kayyum atanmasına tepki gösteren halka karşı şiddet kullanmaktan geri durmuyor.

Mardin kayyumu valinin, önceki kayyumluk döneminde Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan İçişleri Bakanı Soylu’ya bazı yetkililere verdiği, fiyatı 600 bin TL’yi aşan “hediyelerin” faturasının belediye bütçesinden ödenmesi de siyasi gündemdeki yerini koruyor. Günlerdir konuşulan ve resmi belgelerle de kanıtlanan “hediye” konusunda ne hediyeci kayyum valisinden ne de hediyeyi alan Erdoğan, Soylu ve diğer yetkililerden bir ses var! Herhalde, “Burası Türkiye, konuşulur, konuşulur sonra da unutulur” diye düşünüyorlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trabzon’da yaptığı konuşmasında, “Fatih’in emaneti olan İstanbul’a sahip çıkacağız. Bu aziz şehrin bölücü örgüt destekçilerine peşkeş çekilmesine mani olacağız” demesi ise, “İstanbul’a da kayyum hazırlığı var?” tartışmasını siyasi gündemin ön sıralarına koydu.

CHP MÜCADELEYİ "SERT ELEŞTİRİ"YE İRDİRGEMEYİ AŞACAK MI?

CHP Milletvekili Ali Şeker’in ve İlhan Cihaner’in de içinde yer aldığı CHP heyetinin Mardin’e ve Diyarbakır’a giderek seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanları Ahmet Türk ve Selçuk Mızraklı’yı ziyaret etmeleri, CHP’den ileriye doğru atılmış bir adım olarak görülüyor. Ama bu adımın ne kadar ileriye doğru olduğu da başka bir tartışmadır.

Çünkü, bölgedeki üç büyükşehre kayyum atanması sonrasında, Kılıçdaroğlu’nun, “Kayyuma karşıyız ama kayyuma karşı halkın sokağa çıkmasını da doğru bulmuyoruz” açıklaması hem ilerici demokrat çevreler hem de CHP tabanının önemli bir kesiminde tepkiyle karşılanmıştı.

CHP heyetinin Diyarbakır, Van ve Mardin’e ziyarete gitmesi, CHP sözcülerinin sert açıklamalar yapmaya devam etmesi ise, Kılıçdaroğlu’nun CHP tabanının önüne koyduğu barikatı kaldırmaya yeteceğine dair herhangi bir belirtiye işaret etmiyor.

Erdoğan’ın, “İstanbul’a kayyum atama” tehdidi anlamına gelen konuşmasından sonra da CHP’den herhangi yeni bir tepki geldiği söylenemez.

ERDOĞAN YÖNETİMİ DURMAYACAK!

Yaşananlar ve dönemin siyasi gerçekleri etrafında ortaya çıkan işaretler, “Eğer bölgede kayyuma karşı mücadele iktidarın saldırısını püskürtecek düzeyde olmazsa İstanbul’a, Ankara’ya, İzmir’e...de kayyum gelir” diyenleri haklı çıkaracak mahiyettedir.

CHP’nin, kayyum atamaları karşısındaki tutumunu, “Sert sözlerle tepki göstermeye” indirgemesi, Erdoğan ve ekibini cesaretlendirmiştir. Ve Erdoğan’ın, “İstanbul’da terör yandaşlarının (Bunlar AKP’ye oy vermeyen Kürtler oluyor) belediyelere yerleştirildiğini” iddia ederek, “İstanbul’a da kayyum atarız” noktasına gelmiş olması, sadece gündemi provoke etmek için değildir; “Nabız yoklamak” amaçlıdır!

Tersine, varlık yokluk mücadelesi veren bütün egemenler gibi Erdoğan ve partisi de ellerindekini kaybetmemek için “Eskisinden bin kat büyük bir güçle direnecek”tir, direnmektedir de! Bu yüzden de eğer kaybettiklerinin küçük bir kısmını kazanacaklarsa, “Yok bu kadarını da yapmazlar” denecek bir şey yoktur. Buna normal siyasal koşullarda “çılgınlık” sayılacak girişimler de dahildir! Nitekim eğer bir ay kadar önce, siyaseti az çok izleyen birilerine, “Hükümet Diyarbakır, Mardin ve Van’a kayyum atayacakmış” deseydik; “Yok artık, çıldırmış mı bunlar!” derlerdi. Ama Hükümet, bu çılgınlığı yapmıştır; yenisini daha fazlasını yapabileceğini söylemek de sadece gerçeği söylemek olacaktır.

AKP ve Erdoğan, seçimi kaybetmesinin bir faturasını “Üç büyükşehre kayyum atayarak” HDP’ye ve kendisine oy vermeyen Kürtlere kesmiştir. Şimdi cepheyi daha da genişletmek, seçimle kaybettiklerini, elindeki başka güçleri kullanarak geri almak isteyecektir. Bu yüzden de İstanbul’a ya da başka kentlere de kayyum atanması Erdoğan ve AKP için sadece rakiplerine bir tehdit değil; ekonomik, siyasi ve ideolojik bakımdan da onların ihtiyacıdır!

BARIŞ MÜCADELESİ ETKİNLİKLERİNİ DEĞERLENDİRMEK ÖNEMLİ

Hele de AKP içinde bölünme alametlerinin çoğalması, yeni parti kurma hazırlıkları, AKP’nin Erdoğan’ın arkasında hizaya girmesi için yapılan baskıların ve yalama vidanın sıkıldıkça gevşemesi gibi partideki kakafoniyi artırması; Erdoğan ve ekibini, milleti “AKP’nin bekası” etrafında toplayacak hamleler konusunda daha fazla zorlamaktadır.

Erdoğan-AKP iktidarının bu tehdidini ve muhtemel hamlelerini püskürtmenin tek yolu kayyum politikasına karşı mücadeledir. Ki bu mücadele, herhangi bir sınırlama olmadan, ilerici demokrat güçlerin “tek adam yönetimi”ne karşı olan çevrelerin çok yönlü ortak mücadelesinden geçmektedir.

HDP ve ilerici demokrat güçler tepkilerini sokağa çıkarak ifade etmektedirler. Ama bu mücadelenin ülke sathına yayılması için, Mecliste ve yerellerde yapılacak ortak girişimler önemlidir. Özellikle de yürüyüşler, basın açıklamaları, çeşitli kitle örgütlerinin, sendikaların, emek-meslek örgütlerinin de mücadeleye çekilmesini kapsayan bir pratik mücadelenin örgütlenmesi burada kritik öneme sahiptir.

1 Eylül Dünya Barış Günü etkinliklerinin de, bu tartışmanın ve girişimlerin yayılıp yerellerde adımlar atılması için iyi değerlendirilmesi gerekmektedir.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...